Shaun Tan: herkesin okuyabileceği resimli kitapların yaratıcısı

“Bu kulağa komik gelebilir, çünkü kitap yapmak oldukça önemli bir şey, ama işimden çok fazla şey beklersem çok yaratıcı olmayacağını anladım. Yaratıcı olmak için biraz dikkatsiz, biraz serbest hareketli olmanız ve işlerin nasıl sonuçlanacağı konusunda çok fazla endişelenmemeniz gerektiğini keşfettim."

07 Ekim 2020 20:53

Bazı insanların yaratıcılığının sınırı yok. Shaun Tan gibi. Resimli kitaplarıyla tüm dünyada kendisine hayran kitleleri yaratan sanatçı, Avustralya’da 2015 yılında yayımlanan, Desen Yayınları’nın bugünlerde piyasaya sürdüğü Şakıyan Kemikler ile bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Tan bu kitapta, 200 küsur yıldır anlatılan Grimm Masalları’nı yaptığı heykellerle adeta başka bir boyuta taşıyor!

Kitabın sonsözünde Shaun Tan, kitabı ilk duyduğumdan beri aklımda asılı kalan “Acaba neden Grimm Masalları?” sorumu yanıtlıyor:

“İlham alıp öğrenmek için sık sık eski örneklere bakarım. Auden’in dediği gibi ‘ölmüşlerle ekmeğimi paylaşırım.’ (...) Grimm Kardeşler’in topladığı her masalda uyku ile uyanıklık arasındaki dünyanın sınırlarının aslında çok ince olduğuna ve doğal olarak birbirlerinin içine sızdıklarına dair güçlü bir duygu vardır. Bu isimsiz prenslerin, prenseslerin, köylülerin, üvey kız kardeşlerin ve cadıların gerçek ile gerçekdışının, değişmez olan ile imkânsızın, ikna edici ile absürdün arasındaki masallar, her zaman ilgi çekici; ve bunun sebebi özellikle rahatsız edici ve açıklaması zor öğeler barındırmalarıdır.” 

Sonra da bu masalları yeniden yorumlarken kendi seçtiği yöntemi açıklıyor:

“Bu işler, mizah ile ciddiyetin mükemmel bir karışımını sunuyor; taştan ve kilden başka herhangi bir şey taklidi yapmayan, taş ve kil gibi dünyevi malzemelerin içine işlemiş ağırlıksız, büyülü fikirler. Sonuçta ortaya bir nevi fosilleşmiş anlatılar çıkıyor ve bu, defalarca ‘anlatılmaktan’ yorulmuş masalları dönüştürerek bir avucun içine rahatlıkla sığabilecek şekilde tasarladığım heykellerim için de yakalamaya çalıştığım bir duygu.”

Ağırlıksız, büyülü fikirler... Açıkçası ben hiçbir zaman Jacop ve Wilhem Grimm kardeşlerin büyük bir inat ve titizlikle derleyip yayınladığı masalları ‘ağırlıksız’ bulmadım, hatta bende tam tersi bir etki bıraktıklarını söyleyebilirim – büyüleyici olsalar da. Ancak Neil Gaiman’ın kitabın önsözünde de yazdığı gibi, Shaun Tan’ın heykelleri Grimm Masalları’nı daha önce hiç kimsenin yapamadığı kadar zamansız ve kusursuz bir karanlık-aydınlık karışımıyla yansıtıyorlar.

Tabii neden Grimm Masalları sorusunun çok anlaşılır bir nedeni daha var; onu da atlamayalım: 2015 yılının, Grimm Kardeşler’in bütün masalları derledikleri kitapları Kinder-und Hausmärchen / Çocuk ve Yuva Masalları’nın yayımlanışının 200. yılı olması. Şakıyan Kemikler’de, Grimm kardeşlerin yaşamı, çalışmaları üzerine kaleme aldığı bir önsözü de yer alan Jack Zipes’ın İngilizce çevirisinden masalların küçük alıntıları ve her bir masal/alıntı için Shaun Tan’ın bir kompozisyon içinde yerleştirdiği ve fotoğrafladığı heykelleri var. Neil Gaiman’ın “olağandışı ve nadir bir bakış açısına sahip” olarak tanımladığı Shaun Tan’ın yaratıcılığına hayran olmamak elde değil.


Şakıyan Kemikler'den...

Shaun Tan, Batı Avustralya'nın Perth kentinde büyümüş. Çizmeye ne zaman başladığını hatırlamıyor. Büyük olasılıkla pastel boyayı ilk eline aldığı zaman olduğunu söylüyor:

“Bu sadece ilkel bir içgüdü ve bu nedenle daha ilginç bir soruyu gündeme getiriyor; ‘insanlar çizmeyi ne zaman bırakıyor?’ Sanırım ilgi azalıyor veya yerini başka beceriler alıyor. Benim gibi bazı insanlar, karmaşık yetişkin endişelerini ifade etmek için bu basit zanaatı kullanarak, bunu erken çocukluktan itibaren bir oyun biçimi olarak yapmaya devam ediyor.”

Çoğu sanatçının karşılaştığı bir sorudur bu gerçekten; küçükken de yazar mıydın, çizer miydin, söyler miydin? Hepsi de evet yanıtını verir doğal olarak. Tıpkı Shaun Tan’ın söylediği gibi çocukların doğal içgüdüsüdür bu çünkü. Bir yerde büyükler tarafından törpülene törpülene kırılır o içgüdüyü sürdürme eylemi. Dolayısıyla sırf bu vazgeçilmez soruya verdiği yanıtın içindeki soru bile hem resimleri hem metinleri ilk bakışta fazlasıyla fantastik gözüken sanatçının aslında her seferinde gerçeği en çıplak haliyle önümüze bırakabilmesindeki becerisinin göstergesi. Karşısındaki ancak bu gerçeği sindirmeye çalışabilir afalladığını gizleyerek. Sorularına devam edebilmek için derin bir nefes alır. Ama herhangi bir kitabını okumuşsa... Ne bileyim Taşradan Öyküler’dekiAnafor’u mesela ya da Panikte Değil Tetik’teyi... Ya da tiyatroya da uyarlanan o güzelim Kızıl Ağaç’ı... Okuyucu ansızın anlatının gücü karşısında yaşanan o duraklama haline giriverir sessizce.

Nerede kalmıştım? Oldukça geç bir okuyucu ve yazar olduğunu düşünüyor Shaun Tan. Ancak kitapları hep büyüleyici bulmuş. Biraz da bu nedenle kendi kitabını yaratma isteği duymuş, hatta çizip yazdığı taslakları okul kütüphanesine koymuş ve iki tanesi kütüphaneden yok olmuş! Bunun harika bir iş olacağını düşünmesine rağmen, Batı Avustralya banliyölerinde gerçek bir meslek gibi görünmediğinden yazar ya da illüstratör olma konusunda ciddi bir niyeti yokmuş. Yine de hangi üniversiteye gideceğine karar vermesi gerektiğinde, bir başka ilgi alanı genetik mühendisliği mi yoksa sanat mı derken sanat ağır basmış. Üniversite yıllarında bilimkurgu dergilerindeki hikâyeler için illüstrasyonlar çizmiş. Mezun olduktan sonra bir süre bu tür serbest çalışmalar yapmayı sürdürmüş ve yavaş yavaş kendi resimli kitapları sahneye çıkmaya başlamış.  

Shaun Tan hakkında okuyup araştırırken birkaç röportajda birden ne kadar utangaç ve alçakgönüllü olduğuna dair yorumlara rastladım. Minyon yapısından mıdır, çekingen gülümsemesinden mi bilmem ama fotoğraflarına bakınca bile anlıyorsunuz bu geride duruşu.

Öte yandan çok da rahat ve açık bir şekilde anlatıyor iç dünyasını. Daha çok üretimleriyle ilgili elbet – Kayıp Şey’deki çocuğun kendi çocukluğu olduğunu ya da Uzak’ın otobiyografik olduğunu dile getirdiği gibi. Tüm okuduklarım içinde en hoşuma gideni Hiroşimalı çocuklarla yaptığı sohbet oldu. Çocukların “neden küçük defterlere çizim yapıyorsunuz?” sorusuna cevaben bütün içtenliğiyle şunları söylüyor:

“Bu kulağa komik gelebilir, çünkü kitap yapmak oldukça önemli bir şey, ama işimden çok fazla şey beklersem çok yaratıcı olmayacağını anladım. Yaratıcı olmak için biraz dikkatsiz, biraz serbest hareketli olmanız ve işlerin nasıl sonuçlanacağı konusunda çok fazla endişelenmemeniz gerektiğini keşfettim (Çocuklar bu konuda doğal olarak iyidir, ancak yaşlandıkça daha da zorlaşır). Çok küçük eskiz defterlerine çizim yaparken bu tutuma sahip oluyorum. Bir fikir işe yaramazsa, bir sonrakine geçiyorum. Ve çoğu çalışmıyor! Belki her yirmi fikirden biri daha iyi bir çizime, fikre veya bir hikâyeye veya daha uzun bir kitaba dönüşebilir.”

Şakıyan Kemikler'den...

Gözden kaçan şeyler ve değerli görülmeyen şeylerde değer bulmaya çalışmakla çok ilgileniyor Shaun Tan. Tüm kitapları bu ilginin resmi geçidi gibi adeta. İnsanın evrenin merkezinde olmadığını düşünüyor. Dolayısıyla insanlar kadar, hayvanlar ya da tam ne olduğunu bilemediğimiz bazı canlılar olabiliyor kahramanları. Doğal çevreyle inşa edilen yapılı çevre arasındaki kopukluk, kültürel yanlış anlama sorunları, ideoloji ile gerçeklik arasındaki boşluklar, niyetler ve sonuçlar, hisler ve dil, yerler ve nesneler arasında süzülüp duruyor anlatıları ister resim ister sözcüklerle. Ama sanki her zaman daha çok sonbaharı anımsatan pastel ya da siyah beyaz resimlerle -biri diğerini açıklama çabasına girmeden. Bunların hepsinin hayal gücü için harika bir yakıt olduğunu düşünüyor ve hatta sanat ve edebiyatın bir tür kopukluk ya da tutarsızlıkla ilgili olduğunu söyleyecek kadar da ileri gidiyor.

Dedim ya yaratıcılığının sınırı yok Shaun Tan’ın. Aynı zamanda bir tiyatro ve film tasarımcısı. Kayıp Şey kitabını kısa filme uyarladı ve bu filmle 2011 yılında Oscar Ödülü kazandı. Aynı yıl gençlere yönelik edebiyat hizmetlerinden ötürü Astrid Lindgren Anma Ödülü'nü aldı. Ülkemizde İthaki Yayınları’ndan Kayıp Şey ve Kızıl Ağaç, Desen Yayınları’ndan Uzak, Asla Neden Diye Sorma, Taşradan Öyküler, Ağustosböceği ve Şakıyan Kemikler yayımlandı. Kitapları doğup büyüdüğü Perth’ten izler taşıyor, ama o artık ailesiyle çokkültürlü bir metropol olan Melbourne’de yaşıyor. Derdini daha çok çizerek anlatmayı tercih etse de okuyucuları her yaştan, çünkü illüstrasyonları biz dünyalılara verilmiş olağanüstü hediyeler gibi. İşin garibi alıştırdı bizi bu hediyelere. Ansızın karşımıza çıkacakları zamanları sabırsızlıkla bekliyoruz.