DİĞER
Abdullah Ezik, öykülerinde tekrar eden imgeler, tarihe bir kurgu unsuru olarak yaklaşma meselesi ve postmodern bir kurgu örneği olarak yeni kitabı Öteki Denizin Haritası üzerine Bahri Vardarlılar ile söyleşti...
“Kurgu ve gerçekliği pek de birbirine tezat görmüyorum. Hepimiz çoklu gerçekliklerle yaşıyoruz. Bu çoklu gerçekliklerin hangisi gerçek, hangisi kurmaca, kim bilebilir? Kurmacalara ihtiyaç duyuyoruz. Kurmacalardan sığınaklar, duvarlar örüyoruz. Keza gerçekliklerden de öyle…”
Ercan Arslan’ın Ferit Edgü’nün Cahil aforizmalarından yola çıkarak gerçekleştirdiği resimleri, Elvin Eroğlu ve Burak Fidan küratörlüğünde Kıraathane İstanbul'da izleyicilerle buluşturan “Cahil” sergisi üzerine küratörlerle ve Ercan Arslan'la bir söyleşi...
Esin Hamamcı, Yıldızların Altında-Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Eğlence Yaşamı kitabı üzerinden Gökhan Akçura ile toplumun son iki yüzyılda geçirdiği eğlence tarzlarındaki değişiklikleri konuşuyor.
"Sadece yazıyorum, bundan başka amacım yok. Refleks gibi daha çok… O nedenle ne anlatayım, nelere değineyim, bu sefer neler farklı olsun diye düşünmüyorum, düşünemiyorum; düşündüğüm noktada metnin akışı da sekteye uğrayıp başka bir şeye dönüşüyor, hikâyeyi eksiltiyor."
“Periklis’in 1964 yazında aşk acısı sandığı duygu aslında derin bir yalnızlıktır. Periklis’in yalnızlığını o günün siyasetinden ayrı tutabilir miyiz? Homer’den Shakespeare’e, Cervantes’ten Murakami’ye kadar tüm yazarlar çağın ve coğrafyanın iç dünyadaki yankısına ve yarattığı çatışmaya bakarlar. Ben de elimden geldiğince onların izinden gidiyorum.”
“Hayat zenginleşiyor ve çeşitleniyor, tabii sorunlar da zenginleşiyor ve çeşitleniyor ama bizim öyle biçilmiş bir siyasetimiz var ki yeni bilgi ve yeni insan oraya giremiyor. O nedenle de siyaset Türkiye’de daraldı. Politika da erbabının değil, politika esnafının eline kaldı.”
“Bu bir sinema kitabı ve yazarları oluştururken bir cast yönetmeni gibi düşündüm kendimi. Amacım bütün filmin etrafını sarmaktı. Anlatılmayan, atlanan şey kalmasın istedim. Bir boşluğa tahammülü yok bu filmin. Bence şahane bir kadro çıktı ortaya.”
Sanem Öge'nin Gamze Arslan’ın öykülerinden tiyatroya uyarladığı ve yönettiği, aynı zamanda oyuncularından biri olduğu Parça/Parça oyunu üzerine Gamze Arslan ve Sanem Öge ile söyleşi: "Parça/Parça seyirci için olduğu kadar bizim için de sonucunu öngöremediğimiz, merak ettiğimiz bir deneme."
"Hepimiz biliyoruz ki, gerçekte zaman bir yönü gösteren oktur. Ancak bunun bir romanda olmayabileceğini de biliyoruz. Kronolojik anlatım, bir roman yazarken diğerleri gibi bir seçimdir. Marco Carrera’nın hayatında ortaya çıkan trajik olaylar kronolojik bir anlatı içinde birbirine eklenmiş olsaydı, okuyucu için neredeyse katlanılmaz olurdu diye düşündüm. Tersine, zamanda ileri geri sıçrayarak, kayıplara daha iyi tahammül edilir."
"Samimi ve içini döken romanlar feminenlikle ilişkilendirilirken, büyük, devasa, karmaşık olay örgülü romanların maskülenlikle ilişkilendirilmesi, hiçbir işe yaramayan bir önyargının hayatta kalmasını sağlıyor ve sonuç olarak erkekleri ve kadınları belirli konular hakkında yazmaya mahkûm kılıyor..."
Miguel Bonnefoy: "Büyülü gerçekçiliğin bir Yunan tanrısı gibi tesadüfen, aşkın ve izole bir olaydan değil, fikirlerin ve kavgaların uzun ve yavaş olgunlaşmasından, hafıza mücadelesinden, saygıdan doğduğuna inanmalıyız. Atalar ve sözlü geleneklerin korunması söz konusu..."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık