DİĞER
“Hiçbir yönetmenin hiçbir yazardan 'alıntı' yapmak için izin almasına gerek yoktur. Aksini düşünelim; yazarların yazılarında filmlerden sahneleri anlattığı, alıntılar yaptığı örnekleri saymaya başlayalım mı? 'Benim filmimden bahsedişinden hoşlanmadım' diye yönetmenler yazarlara, 'Bu oyunda tablomla dalga geçiliyor' diye ressamlar tiyatroculara... dava açmaya başlasa?”
“Hayat zenginleşiyor ve çeşitleniyor, tabii sorunlar da zenginleşiyor ve çeşitleniyor ama bizim öyle biçilmiş bir siyasetimiz var ki yeni bilgi ve yeni insan oraya giremiyor. O nedenle de siyaset Türkiye’de daraldı. Politika da erbabının değil, politika esnafının eline kaldı.”
“Eprime, Selim İleri için bir eskimenin, yıpranmanın, yani dünün yarın karşısında silinmesinin kelimesi değil, bugünün dünü yormasının, kağşatmasının temsilidir. Bugünün dalgası daima geçmişin kumsalını silmektedir. Türkiye’deki hafıza yapılanmasını anlayabilmek için Selim İleri’nin çok daha yakından incelenmesi gerekiyor, bence buna şüphe yok.”
"Dirmit ile Yusuf Umut’un hikâyelerinde, Türkiye sosyolojisinde kendini bulmaya çalışan bir kadın ve bir erkeğin hikâyesiyle yüzleşiriz. Bugün de söz konusu sınıfsal yapılar açısından Türkiye’de çok benzer hayatların yaşandığını bilfiil biliyoruz."
"Kürtçe, Türkçe ve dünya dillerinden metinlerin/yazarların/temaların karşılaştırmalı değerlendirilmesi, temsil imkânı kısılmış dillerin edebiyatlarının öne çıkarılması, bu iki bağlamda çok dilli edebiyat, çeviri ve çevirmenlik deneyimi, edebiyatın toplumsal meseleleri anlamlandırmak konusunda taşıdığı potansiyel ve eleştirinin olanaklarıyla konuşmak..."
"İyi bir hocanın misyonu, klasik eserlerin bir sınavdan geçmek veya diploma almak için okunmadığını gençlere anlatmaktır; klasik eserler hayatın önemli temalarını anlamamıza yardımcı oldukları için okunur."
"Aydın hoca kendi kafasının işleyişine sizi de ortak ederdi, siz de sonuçtan memnun kalırdınız. Öncesinden daha açık zihinle yaşamaya devam ettiğinizi hissederdiniz. Bir sosyal bilimcide olması gerektiği kadar sorgulayıcı, eleştirel ve takipçiydi ama çok azında olduğu kuvvette bir sezgiye sahipti ve bilgiye dayanan sezgiye de hep güvenirdi, inanırdı."
"Kanon ve klasiklerin listesi, 'bakımı yapılan saatler' listesidir. Literatür dediğimiz, o giderek daha da delirtici hale gelen şey, temelde büyük bakım raporlarından oluşmakta. Bakım, aynı zamanda bakış, bakıp sorunları tespit etmek, mümkünse bakımı düşünmek, yahut 'kullanılmaz' –veya Moretti gibi söylersek 'mezbahalık'– raporu yazmak."
Sırma Köksal, Birgül Oğuz ve Çimen Günay-Erkol, İlhami Algör'ün kadın karakterlerine dair Mesut Varlık'ın sorduğu soruları cevaplıyorlar.
“Sanat dünyasında koku ve sanatsal çıktı olarak koku örnekleri var. Ama kokuyu münazaradaki gibi kullanan, ona bir yöntem, bir dil muamelesi yapan bir iş yok. Mantıklı olmaması, kuralları ve tanımları zorlaması, zihnimizdeki sıkış tıkış odacıkları genişletmeye çalışması böyle uçucu bir işin bizi en çok heyecanlandıran kısmıydı.”
"Dilde sadeleşme bu kitap için bir tercihti. Öte yandan her türlü sanatta, kuvvetini ve derinliğini kaybetmeden sadeleşmeyi önemli ve kıymetli buluyorum. Yaşama biçimim itibariyle de giderek sadeleşiyorum. Süs püs, ağdalı ifadeler, kelime oyunları yazarlık serüveninin başında, acemilik evresinde, o telaşla tutunulan dallar."
"Sorun şu ki, okuma kültürü gelişmiş ülkelerden farklı olarak Türkiye’de uzmanlaşmış kitapçıların sayısı bir türlü artamadı. İstanbul’dan Denizler Kitabevi benzeri, o alanda aradığınız eseri veya o eserle ilgili malumatı bulabileceğiniz kitapçı sayısı o kadar azalmış durumda ki, kültürel hayatımızda uzmanlıklar şaibeli hale gelecekler."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık