Nâzım Hikmet'in bilinmeyen şiiri (mi): Telli Kavak

Telli Kavak şiiri Aydın Gün'ün mü yoksa Nâzım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'nın kayıp olduğu söylenen parçalarından birisi mi?

30 Ağustos 2018 13:30

Nâzım Hikmet’in 1940 yılında Çankırı Cezaevi’nde yaptığı Puccini’nin meşhur Tosca operasının çevirisiyle ilgili araştırma yaparken Aydın Gün adıyla karşılaştım. Nâzım Hikmet Tosca’yı tamamladıktan sonra karısına bir başka opera çevirisinden de bahseder, Cavalleria Rusticana: “[] iki gün önce Semiha geldi. Bir opera oynayacaklarmış. Cavalleria Rusticana’yı. Halkevi’nde. O işi de aldım. Biraz para da ordan geçer elimize.

Tosca çevirisinin Nâzım Hikmet adıyla olmayacağı, çeviri esnasında kısmen beraber çalıştıkları Ferid Alnar’ın adının konulacağı başından anlaşmaya varılmış bir durumdur. Dönemin şartları bunu zorunlu kılar; her ne kadar çevirinin yapıldığı Maarif Vekâleti ve vekil Hasan Âli Yücel asıl sahibinin Nâzım Hikmet olduğunu bilse de, “iş” Ferid Alnar üzerinden yürütülür. Çevirinin Devlet Opera ve Balesi Yayınları’ndan çıkan 1971 tarihli kitapçığında Ferid Alnar’ın adı vardır. (Tosca çevirisini başka bir yazıda genişçe ele aldığımız için, burada bu kadarla yetinelim.)

Nâzım, karısına yazdığı mektupta Rusticana çevirisini aldığını söylese de sonraki mektuplarında bu çeviriye dair herhangi bir şey yazmaz. Küçük bir açıklamada bulunalım; Rusticana tek perdelik kısa bir oyundur ve bu nedenle Palyaçolar oyunu ile birlikte sahnelenir ve birlikte yayımlanır. Her ikisi de birer perdeliktir.

Cavalleria Rusticana’nın kimin adıyla basıldığını araştırmaya koyuldum. Karşıma üç ayrı çevirmen adı çıktı: Aydın Gün ve başka bir ortak çeviri Ulvi Cemal Erkin-Fuat Türkay. 1966 yılında basılan İstanbul Şehir Operası yayını kitapçıkta Aydın Gün; Ankara Devlet Opera ve Balesi 1976-77 Sezonu, no:3 kitapçığı ve yine 1982-83 sezonu Opera yayınında ise U. Cemal Erkin ve F. Türkay adı yer almaktadır. Rusticana, ulvicemalerkin.com adlı sitede de Erkin’in opera çevirileri arasındadır.

Nâzım HikmetBu noktadan sonra dikkatim Aydın Gün’e çevrildi. Gün, 1917 yılında doğar, 2007 yılında vefat eder. Sanat hayatına Adana Halkevi’nde başlar, 1941 senesinde Ankara Konservatuarı’ndan mezun olur çeşitli temsillerde tenor olarak rol alır. 1949-50 sezonunda Rusticana’da Leyla Gencer ile birlikte oynar. 1951’de ilk rejisörlük deneyinin başarısından sonra, tenor ve rejisör olarak Ankara Operası’nda çalışır. 1956 yılında devlet bursuyla, eğitim alması için Viyana’ya gönderilir. 1958 yılında Ankara’ya döner. 1959 yılında İstanbul Belediyesi bünyesinde, İstanbul Şehir Operası’nın kurucuları arasında yer alır. Muhsin Ertuğrul’la birlikte bu iş için uğraşırlar, bu uğraşa önemli katkı sunan bir isim daha vardır: Ahmet Emin Yalman. 1973 senesinde İKSV'nin kurucuları arasındadır; 1974-1993 yılları arasında Uluslararası İstanbul Festivali genel müdürüdür. 1989 senesinde Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği yönetim kurulu başkanıdır.

Devlet bursuyla Viyana’ya gönderildiği 1956 yılına kadar çeviri yapabilecek düzeyde yabancı dil bilgisi olduğu kuşku götürür bir durumdur. Cavalleria Rusticana ise 1950 sezonunda oynanmıştır. Aydın Gün’ün başka bir çevirisine de rastlamadım. Müzik kariyerine ve operaya katkılarına ilişkin yazıların hiçbirisinde ise çevirmenlik vasfından söz edilmiyordu.

Kendisi hakkındaki araştırmamı biraz daha derinleştirmeye karar verdim. Arayıp tararken başka bir şeyle karşılaştım: Aydın Gün adıyla internet sitelerinde yer alan bir şiir!.. Çok şaşırtıcı ve dikkat çekiciydi. Şiiri defalarca okudum. Aydın Gün imzalı bu şiir apaçıktı ki, Nâzım Hikmet’in olmalıydı!.. Aydın Gün’ün başka şiirleri var mı diye baktım, hayır yoktu! Ayrıca Aydın Gün isminde bir şair de bulunmamaktaydı. Memleketimden İnsan Manzaraları’nın kayıp olduğu söylenen parçalarından birisine ulaştığımı düşünüp, çok heyecanlandım. Hemen, değerli Nâzım Hikmet araştırmacısı Melih Güneş’e gönderdim şiiri, kuvvetle bu kanaate vardık.

Şiirin dili, yapısı, üsluû özellikleri gibi güçlü bir biçimde Nâzım Hikmet şiirini hatırlatan yanlarını bir tarafa bırakalım, gayet somut ve “nesnel” bir durum da şiirde yer alan Çiydere köyüne ilişkindir: Kastamonu’nun Daday ilçesinin bir köyüdür Çiydere. Köyün asıl adı, Çiğdene’dir, yerel halk Çiydere biçiminde söylemektedir. Aydın Gün’ün biyografisinde Kastamonu ya da Çankırı ile ilişkisine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu manzum şiir, köyün adının yerel söyleniş biçiminden haberdar ve büyük ihtimalle, oranın köylülerinden dinlenmiş bir hikâye üzerine kuruludur. Bu bilgiler ışığında da akla ilk gelen elbette Çankırı Cezaevi ve Nâzım Hikmet’tir.

Telli Kavak adıyla Aydın Gün “imzalı” şiir şöyle:

Telli Kavak

Bir telli kavak büyürdü,
Daday'ın Çiydere köyünde usuldan usuldan.
Yerin karanlığından azad olmus,
Aydınlık sular yürürdü ayaklarının ucundan.
Kendi halindeydi telli kavak.
Geceleri gökyüzüne bakarak,
Samanyolunu düşünürdü yaprak yaprak.
Başka şey de dilemezdi.
En uzak rüzgarlara kaptırmıştı başını;
Ona konmayan kuşa kuş,
Ona değmeyen rüzgara rüzgar da denmezdi.

Gel zaman git zaman,
Kızını everecekti Çiydereli Halil
Cebindeki yetmezdi.
Bir gece sabaha karşı;
Ver yansın ettiler baltayı ayak bileklerine Telli'nin.
Uyanıverdi ilk vuruştan
Aman, dedi telli kavak; kıyman!
Sular bulandı ayaklarının ucundan,
Yapraklar yalvardı hep bir ağızdan; vurman!

Aman zaman dinler miydi Çiydereli Halil
Kızını everecekti, cebindeki yetmezdi.
Yıkılıverdi telli kavak,
Ortasına gecenin boylu boyuncak.
Oldu mu ya, dedi telli kavak
Böğründe duran baltaya;
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında.
Kim gönderecek şimdi selamını suların,
Samanyoluna yaprak yaprak?
Ne olacak şimdi rüzgar?
Kuşlar nereye konacak?

Ordan oraya atıldı telli kavak
Elden ele satıldı.
Boynuna dört demir takıldı
Çankırı'ya beş mavzer atımı uzak,
Bir tepenin duldasına çakıldı.
Telefon direği oldu telli kavak.
Vınladı durdu telefon telleri boynunda.
Samanyoluna baktı geceleri.
Suları düşündü ayaklarının ucunda,
Yapraklarını düşündü,
Rüzgarı düşündü avcunda,
Gözleri dolu dolu oldu.
Bir türkü tutturdu en sonunda;
'Telefonun tellerine, kuşlar mı konar
Herkes sevdiğine canım böyle mi, yapar’

Şiir Aydın Gün adıyla, internette yüze yakın sitede yer alır. Bazı sitelerde şiirde biraz farklılıklar vardır. Ama genellikle yukarıda paylaşılan gibidir.

Şiir, Semih Sergen, Cihan Ünal, Haluk Kurdoğlu gibi sanatçılar ve diğer bazı şiir meraklısı kişiler tarafından da seslendirilir.

Kırağı Şiir Dergisi’nin 30 Kasım 1996-10 Ocak 1996 sayısında yine Aydın Gün adıyla yer alır. Şiirin Aydın Gün adıyla antoloji.com sitesine kayıt tarihi ise, 2001 yılıdır. Bu tarihlerde Aydın Gün hayattadır.

Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Çankırılı Durmuş da şöyle seslenir:

[…]

Bir adam birinci pencereden toprağı seyrediyor:

durmadan gelip durmadan giden toprağı

Toprakla beraber

               ve aynı hızla

                      şunlardır aklından geçenler:

“Ne tez gidiyor toprak.

  Bizim köyün pınarındaki kavak

                      telgıraf direği olur mu ki?

 

Kanımca, Telli Kavak şiirinin, güçlü biçimde Nâzım Hikmet’e ait olma ihtimali üzerine düşünülmesi ve konunun daha detaylı araştırılması gerekmektedir. Bu amaçla okura, araştırmacılara ve yayıncısına sunulur.