Her şeye dönüşebildiği gibi her şeyi de dönüştürebilen hayal gücü geniş olan miniklerin dâhi beyinlerinde günden güne gelişen, hepimizin tanıdığı önemli bir karakterimiz olduğu için bile sahip çıkmamız gereken biri Cin Ali...
04 Şubat 2015 22:20
Okurlarımla buluştuğumda muhakkak karşıma çıkan iki soru vardır: “En çok hangi kitabınızı seviyorsunuz?” ve “İlk okuduğunuz kitap neydi?”
İlk soru tahmin edeceğiniz gibi cevabı olmayan bir soru. İkinci sorunun cevabıysa net: “Resimlerine bakarak hikâyeyi uydurmaya çalışırken okuyormuş gibi rol kesmediğim yani sahiden okuduğum ilk kitap elbette Cin Ali!”
Cin Ali serisinin kitapları sadece benim değil, bu dilden belirli bir dönem aralığında geçen nesillerin okuduğu ilk kitaplardır şüphesiz. Bizlere hem okumayı hem de yazmayı öğreten, hikâyelerini de çizimini de hafızamızdan silemeyeceğimiz biri değil midir Cin Ali? Yaratıcısı Rasim Kaygusuz’un “Çizgi Adam” dediği, Selçuk Seymen’in Kaygusuz’u yalancı çıkarmamak için çizgilerini konuşturmakta hiç çekinmediği bir karakterdir Cin Ali ve adeta içimize kazınmıştır.
27 yıllık öğretmenlik hayatının 17 yılını birinci sınıfları okutarak geçiren Rasim Kaygusuz hepimizin Cin Aliciğini düşlerken hatta hayata geçirirken bu karakterin bizlerin anılarında böylesine büyük bir yer kaplayacağını biliyor muydu acaba? Onu gördüğümüz anda içimizin sımsıcak olacağını, hepimizi okuma yazma öğrendiğimiz o güzelim günlere götürüp bırakacağını sonrasında biraz da onun sayesinde okuduklarımızla bizlerin nasıl da gerçek bizlere dönüşeceğini öngörmüş müydü?
Nasıl bir düştü bu?
Nasıl bir yolculuktu yazar ve çizerinin çıktığı?
Çocuklara okumayı öğretmek için yola çıkan Cin Ali’nin omuzlarına şimdilerde epeyce yük binmiş durumda.
Cin Ali söz konusu olduğunda ulaşmam gereken ismin Rasim Kaygusuz’un kızı Nevin Kaygusuz olduğunu öğreniyorum çok kısa bir süre içinde. Bugünlerde yaşadığımız kayıplar yüzünden sıkça düşündüğüm, ben öldükten sonra kitaplarıma kimin göz kulak olacağı sorunu en direkt biçimiyle duruyor karşımda. Yıllardır bir uzay mekiği gibi bir yerlere kenetlenmişçesine tekrarlayıp durduğum, “Çocuğum olmasını hiç mi hiç düşünmedim” lakırdısı gelip beni bulmakta gecikmiyor. “Rasim Kaygusuz’un kızı Nevin Kaygusuz iyi ki var!” diyorum tam da bu noktada. Nevin Kaygusuz babasının mirasına, ki benim gibi kitap sevgilileri için hayatta en değerli miras kitaplardır, göz kulak olmakla kalmıyor onu bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor.
Nevin Kaygusuz şöyle başlıyor sözlerine: “Çocuklara okumayı öğretmek için yola çıkan Cin Ali’nin omuzlarına şimdilerde epeyce yük binmiş durumda. Toplumu birleştiren unsurlardan biri olmaktan tutun da eğitim sistemindeki aksaklıkları gidermeye kadar pek çok görev yüklenmiş durumda.”
Bu sözleri işitir işitmez, çizgi adamımızın omuzlarını düşünmeye başlıyorum. O incecik omuzlar genişliyor gözlerimin önünde. Kaslarının içinde Temel Reis’in ıspanak yedikten sonraki hali dolanıyor sanki. Ben Cin Ali’nin bu haline hiç mi hiç şaşırmıyorum. Öylesine çok değişmiştir ki kafamda Cin Ali. Onunla her şeyi anlatabilir ve onu her karakterin yerine koyardım ben küçükken. Hareket ettirirdim, çikolata yerken onunla birlikte hecelerdim, kendi ağzıma bulaşan kakaolardan onda da var mı diye hemen kontrol ederdim. Ederdim ki bir sorun varsa mendilimin ucuyla onunkini de silivereyim. O zamanlar Cin Ali’nin diş fırçalama, temiz olma, uslu durma, okul sevgisi, Atatürk sevgisi mesajları ya da okullarda andımızın okunması üzerine hiç mi hiç kafa yormazdım. Eğitim amaçlı bir çocuk kitabında elbette böyle bir yola çıkışta sakınca yok. Bugün alan değiştiren Cin Ali’yi kimileri için böyle eğitici bir karakter olarak algılamayı tercih etmek mümkün. Öte yandan günümüze taşıyabileceğimiz bir dille, bakış açısıyla ve hikâyelerle buluşturmak da olası.
Hâlâ Cin Ali’nin tekrar basıldığını bilmeyenlere müjde! Bu kitaplardan daha iyi hediye mi olur bizim gibi onunla büyümüşlere?
2005 yılındaki müfredat değişikliği Cin Ali’yle okuma yazma öğrenemeyecek olanları duyururken bir de baktık ki artık çizgi adamımızı kitapçıdan alınan kitaplarından biri olarak sevecek nesilleri müjdelemiş bize. Cin Ali serisindeki kitapları gıcır gıcır bir set halinde alabilecek miydi yani çocuklar ve çocuk dünyasında kalmaya bayılanlar? Bu soruya alınan “Evet!” cevabı nasıl da heyecanlandırıyor değil mi insanı? Belki eskisi kadar çok olmayacaktı okuru ama bizlere okuma yazmayı öğreten Cin Ali başka bir kimliğe bürünecek ve kimilerinin ilk okuma kitapları arasında, kimilerine göre iş kitaplarının yanında, kimilerine göreyse geçmişin izlerini taşıyan, hep yanımızda bulundurulması gereken kitaplarının bulunduğu listeye girecekti. Bana kalırsa Cin Ali için en güzeli hep olması ve her zaman da yaşayacak olması.
İster benim kafamdaki gibi değişip duran, yeni maceralarını yazdığım bir karakter olsun, isterse çocukların eğitimi için yola koyulan kimliğini değiştirsin ya da hep böyle kalmayı tercih edip hikâyelerindeki akışa ve çizgiye hiç dokunmasın Cin Ali hep olacaktı! Var mıydı bundan daha güzeli? Cin Ali’nin tekrar basılması ve on kitaptan oluşan bir set halinde raflarda yerini alması...
Hâlâ Cin Ali’nin tekrar basıldığını bilmeyenlere müjde! Bu kitaplardan daha iyi hediye mi olur bizim gibi onunla büyümüşlere?
Müfredat değişikliğinin “Cin Ali yasaklandı!” diye duyurulması tarif edilemez bir kırgınlıkla Cin Ali’nin yetişkinlerin dilinden anlamasına neden olmuş diyebilirim. “İlk zamanlar çok üzülmüştüm ama herkesin Cin Ali’yi hatırlamasına neden olduğu için şimdi o kadar da üzülmüyorum. İnternetin yaygınlaşmasıyla, sosyal medyanın gelişmesiyle biz de Cin Ali sevgisinden haberdar olduk. Sevildiğini biliyorduk ama kalplerde bu kadar yer etmiş olduğunun farkında değilmişiz,” diyor Nevin Kaygusuz. Gözlerim buğulanıyor ister istemez. Babasının yaratımından yani manevi kardeşinden böyle söz etmek, ona böylesine yakın olmak, onun mutluluğuyla mutlu olmak, onu korumak, kollamak, onun varlığından gurur duymak ne kadar da güzel!
Bu kırgınlıkla neler mi oluyor Kaygusuz’un ailesinde? Cin Ali’yi kendileri basmaya karar veriyorlar ve internet sayfası kuruluyor... Derken Cin Ali kırk beş yaşına bastığında, Rasim Kaygusuz’un da ölümünün yirmi beşinci yılında vakıf kurulması kararlaştırılıyor. İşte büyük haber diye ben buna derim: Cin Ali’nin bir vakfı olacak!
“Eylül 2014’te kitabı tekrar satışa sunduğumuzda aldığımız tepkiler doğru bir iş yaptığımızı gösterdi. Eski bir dostla karşılaşmanın heyecanını pek çok kişide gördük. Kitapları hediye ettiğimizde ağlayan arkadaşlarımız oldu,” dediğinde Nevin Kaygusuz, yeni kitaplarımı görünce benim de ne kadar mutlu olduğumu düşünüyorum. Hem eski arkadaşıma kavuştuğum için hem de hayatımda hiçbir zaman Cin Ali’nin kitapçıdan bana gelebileceğini düşünemediğim için. Ailedeki ilk çocuk olmayanlar pek iyi bilirler ki Cin Ali kitapları ablanızdan ya da ağabeyinizden kalmışsa kenarlarında evden birilerinin bir şeyler çizmediği, resimlerin altındaki noktalı çizgilere resimlerin adlarının sizden önce yazılmadığı bir Cin Alinizin olması neredeyse mümkün değildir. Benim gibi çikolata meraklısı bir çocuksanız üzerindeki çikolata lekelerini de unutmamak gerekir tabii ki. Ah! Ne güzeldir o kitaplar... Yetişkinlerin hiç mi onaylamayacakları o halleriyle bile çok güzellerdir bana kalırsa. O günleri hatırladınız mı? Kim bilir kimlerden ne hikâyeler çıkacaktır Cin Ali kitaplarıyla ilgili.
Cin Ali sevenlere vereceğimiz o kadar fazla müjdeli haber var ki... Hepsi birbirinden önemli haberler bunlar: Yaratıcısı Rasim Kaygusuz’un Cin Ali’den önce çıkarmış olduğu okuma-yazma araçlarının yeni baskılarının yapılması, vakfının kurulması için hızla yol alma, bir müze çalışmasının başlatılması, çocuk kütüphanesi kurmaya yönelik gelişmeler, hediyelik eşyalarının üretimi...
Cin Ali’nin manevi kardeşinin “Cin Ali’yi şimdiki çocukların da sevdiğini biliyoruz,” sözleri yazılıyor kafamın bir köşesine. Onun gibi bir karakteri kim sevmez ki... Her şeye dönüşebildiği gibi her şeyi de dönüştürebilen hayal gücü geniş olan miniklerin dâhi beyinlerinde günden güne gelişen, bizim topraklarımızda yetiştiği ve hepimizin tanıdığı önemli bir karakterimiz olduğu için bile sahip çıkmamız gereken biri Cin Ali.
Haydi bakalım Cin Ali sevenler, pamuk eller hayal güçlerinizin en derin yerlerinde gezinmeye başlasın... 45 yaşına bastığı halde incecik, minicik kalabilen bu devi daha da güçlendirmek için herkesin yapabileceği bir şeyler var. Benim aklıma geliverenler: Vakıf için STK’cılar, onu görebileceğimiz her alan için tasarımcılar, parlak fikirli yaratıcılar, kütüphane için profesyoneller, Cin Ali serisinin yeni kitaplarını yazacak her yaştan kitap sever, bireysel destekçiler, projelerini kendilerininkiyle birleştirmek isteyen koşullu bağışçılar, “Ben onun yaşaması için her projeye destek veririm,” diyen gönlü zenginler... Onu bundan böyle de sevenlerinin aklına kazıyacak herkese ihtiyaç var!
No:1 Cin Ali’nin Atı- Cin Ali ve babası günün birinde bir at görürler. Cin Ali atı görür görmez babasından o atı almasını ister. Bu atla açılır çizgi dünyanın kapıları. Cin Ali ve babasının heyecanına çizgi at da tek ayağını kaldırarak karşılık vermekte, adeta onlarla hikâyenin içine dalmak istemektedir. Kısa bir süre sonra maceraya bir at arabasının katılmasıyla Cin Ali ile arkadaşları Suna, Can, Gül ve Ayşe’yi hızlı bir yolculuk beklemektedir.
No:2 Cin Ali’nin Topu- Cin Ali’ye pat pat oynaması için top alan babasının elinde tuttuğu topa doğru koşan Cin Ali’yle açılan kareyi, Suna’yı yeni topuyla oyuna davet eden karakterimizin davetine gülümseyerek karşılık veren Suna’nın olduğu kare izler. Oya ve Kaya da oyuna katılacak, topun Cin Alilerin bahçesine kaçmasıyla birlikte karakterlerimiz bahçenin içindeki lezzetli bir dünyaya çekilecektir.
No:3 Cin Ali’nin Topacı- Harikulade şapkasıyla bu serüvene katılan Cin Ali’nin dayısı Cin Ali’ye bir topaçla kırbaç alacaktır. Dayısıyla topacı döndürmeyi coşkulu bir eğlenceyle öğrenen Cin Ali’yi gören Can, Çetin ve Kaya evlerine gidip topaçlarını alarak eğlenceye katılmakta gecikmezler. Topaçlarla yakalanan neşe başkalarını da etkisi altına almaya başlayacaktır.
No:4 Cin Ali’nin Karagözlü Kuzusu- Cin Ali’nin zarif bir halası olduğunu öğreniriz önce. Eteğinin modeli, küpeleri, saçını toplama biçimi ve iki bileziğiyle gönlümüze yerleşiveren bu hala Cin Ali’ye bir kuzu verir. Kuzuyla ve hikâyenin ilerleyen dakikalarında tanışacağımız sürüyle Cin Ali’yi kırda geçirilen güzel saatler beklemektedir. Hikâyenin sonunda Cin Ali’nin ailesi kuzuyla tanışırken biz de karakterimizin ailesiyle evlerinde tanışmış oluruz.
No:5 Cin Ali’nin Oyuncakları- Bu kez bileziklerini takmayan hala, küçük oğlu Ömer’i de alıp Cin Ali’nin evine gelir. El öpme, kolonya ikramı ve muhabbet sonrası Ömer ile Cin Ali bahçedeki oyuncak sandığını alıp oyun dünyalarının içine yuvarlanırlar.
No:6 Cin Ali Okula Başlıyor- Ev hayatlarına göz attıktan hemen sonra biz okurlar öğreniriz ki Cin Ali okumayı öğreneceği günü sabırsızlıkla bekliyor. “Ah, ablam gibi ben de okuyabilsem,” diyerek iç çekiyor. Kaygusuz ve Seymen bizi ev ve okul hayatının detaylarıyla baş başa bırakıyorlar bu hikâyede.
No:7 Cin Ali Okulda- Okula gitmeyi çok seven Cin Ali, bizi okuluna götürüyor. Ders ve teneffüslerde o ve arkadaşları neler yapıyor içeri dalıp bakalım mı? Acaba Atatürk İlkokulu’nda günler nasıl geçiyor?
No:8 Cin Ali Çocuk Bahçesinde- Mahallede bir çocuk bahçesi. Cin Ali’nin annesi çocuklarını çarşambaları çocuk bahçesine götürür. Hava güzelse değmeyin Cin Ali’nin, kardeşi Suna ve ablası Selma’nın keyfine. Hikâyemizde misafirler gelince Cin Alilere önce bahçedeki havuzun yanında vakit geçiriyor minikler sonra da annesinden geliyor müjdeli bir haber: “Çocuklar bugün sizi Selma ablanızla beraber çocuk bahçesine göndereceğim.”
No:9 Cin Ali ile Berber Fil: Hoparlörlü bir taksi duyuruyor bizlere, “Yarından itibaren bir filin nasıl berberlik yaptığını göreceksiniz!” Söyler misiniz bunu duyan kim merak etmez ki berber fili? Biletler alınıyor, gidiliyor gösteriye. Elbette yalnızca berber fil yok gösteride. Tüm gösterileri aklımıza kazıyoruz biz de Cin Ali ile birlikte.
No:10 Kır Gezisinde: Onuncu kitabımız renkli. İlkbahar geliyor, yeşilleniyor her yer. “Atatürk’ü sev.”, “ Okula koş.”, “Yazı yaz.”, “Bahar geldi” fişlerinin olduğu sınıflarında öğretmenleri güzel bir haber veriyor öğrencilerine. Konuları kır gezisi olduğu için çarşamba günü kıra gidecekler hep birlikte. İp atlanıyor, top oynanıyor, etrafta çiçekler, ağaçlar... Bir kır gezisinde neler olursa bu macerada hemen hepsi var!