Kıtmir’den edebiyatta kedilerin şahı Behemot’a, Faruk Duman’ın öykülerindeki hayvanların dönüştürücülüğünden Kemal Varol’un kahramanı Mikasa’ya ve Nazlı Karabıyıkoğlu ile Hayvanların Tarafı’na bakıyoruz...
02 Haziran 2016 14:00
Bu ay kendi aramızda sohbetlerimize ve okumalarımıza sıkça konuk olan hayvanları sayfalarımıza taşımaya karar verdik. Kahraman Hayvanlar adını taşıyan dosyamıza Başak Bingöl, İrvin Cemil Schick, Elif Türker, Armağan Ekici ve Emre Kundakçı katkı sağlarken; Elif Bereketli İngiltere’de Kent Üniversitesi’nde hayvanlar ve edebiyat üzerine ders veren, Animal Theory: A Critical Introduction kitabının yazarı Derek Ryan’a, Çağlayan Çevik ise üçüncü kitabı Hayvanların Tarafı’nı okuruyla buluşturan Nazlı Karabıyıkoğlu’na mikrofonu uzattı.
İslamiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmir’den edebiyatta kedilerin şahı Behemot’a, Faruk Duman’ın öykülerindeki hayvanların dönüştürücülüğünden Kemal Varol’un Haw romanının kahramanı Mikasa’ya dair üzerine belki çok da düşünmediğimiz meselelere odaklanıyor yazarlarımız.
Ve dosyamızın belkemiğini oluşturan yazı, “İnsan olmayanı yeniden düşünürken edebiyatın imkânları” Başak Bingöl’ün titiz çalışması sonucunda K24 sayfalarında...
***
Geçtiğimiz ay sayfalarımızda Şule Gürbüz’ün son kitabından yola çıkarak yayınladığımız bir yazı nedeniyle bir dizi tartışmaya tanık olduk. Elbette kitapların, edebiyatın tartışılması, “kritik” edilmesi iyi bir şeylere işarettir ama bunun, öznenin, yani yazarın yahut söz konusu olan kitabın metni üzerinden yapılması daha doğrudur. Türkiye’de varolan ortamda şöyle bir sorun var ki bizler metinden çok "kişilere dokunmayı" seviyoruz. Metin, üzerinde çok fazla düşünce mesaisi istiyor ve hatta yazarın önceki metinlerine götürüyor; yol uzun, süreç zahmetli...
Sadece bu son tartışma değil birçok dönemde karşılaştığımız ama çok az kişinin dert edindiği bir mesele bu. Biz metinlerin “her yönüyle” incelenmesini, kritik edilmesini istiyoruz. Olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle ama merkezde metni istiyoruz. Basmakalıp cümlelerle öven/tanıtan ama "kişisel kızgınlıklarla da" yeren yazılar istemiyoruz. Yazarın ideolojik duruşuna ya da yayıncıyla ilişkiye değil metne, esere odaklanalım istiyoruz. Çok basit aslında. Türkiye’de maalesef böyle olmuyor. Ama olabilir ve biz olsun diye buradayız.
K24’ü açtığımızda yayımlanan ilk yazılardan birini yeniden hatırlatmak istiyorum. Başlığı “Kitap incelemelerinin gerileyişi” idi.
Temmuz ayında görüşmek üzere...