17 Eylül 2024
Üvey annesine âşık olup kara sevdaya tutulan oğlunu, bu aşk üzerine boşadığı karısıyla evlendiren bir babanın hikâyesinden bahsedeceğim. Haklı olarak “Yok artık daha neler” diyenleri milattan önce 3. yüzyıla götüreyim...
Büyük İskender’in generallerinden biri olan I. Seleukos, İskender’in ölümünden sonra kurulan yeni imparatorluğun (Seleukos İmparatorluğu) kralı olmuştu. Karısının adı da Stratonike idi.
Ancak Seleukos’un oğlu I. Antiokhos, ‘ahir zaman’ alametlerinden biri olarak görülen Müge Anlı programlarında duymaya alıştığımız türden bir olaya imza atmış ve babasının karısı olan üvey annesi Stratonike’ye abayı yakmış. Bunun gelip geçici bir heves olmadığını gören imparator, oğlunun sağlığı ve mutluluğunu düşünerek karısı Stratonike’yi oğluna “vermiş” ve nikâhları kıyılmış.
Olay mahalline ahlak polislerini göndermek isteyenlere bu işin binlerce yıl önce gerçekleştiğini tekrar hatırlatayım.
I. Antiokhos, Stratonike’ye o kadar âşıkmış ki evlendikten sonra kurulan bazı kentlere ‘Kraliçe Stratonike’nin kenti’ anlamına gelen Stratonikeia ismini vermiş.
Bu kentlerden biri de Muğla Yatağan’daki Eskihisar köyü sınırlarında bulunan Stratonikeia. Muğla’daki bu yerleşim bölgesi aslında Hititler döneminde Atriya olarak geçiyor. Klasik Dönemde Khrysaoris, Idrias ve Hekatesia olarak bilinen yerleşimin adı, MÖ 3. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Seleukos Kralı I. Antiokhos tarafından, karısı Stratonike’ye olan aşkını cümle âleme göstermek için Stratonikeia olarak değiştirilmiş. Stratonikeia ismi Doğu Roma dönemi dahil olmak üzere uzun süre kullanılmış. Bölgenin Türk egemenliği dönemindeki adı Eskihisar.
Bir Bodrum seyahati sırasında keşfettiğim bu antik kentin bana en ilginç gelen kısmı; burada hâlen yaşayanların olması. Yani ‘Bodrum’da antik kent manzaralı kiralık ev' ilanına denk gelirseniz şaşırmayın!
Bir diğer eşi benzeri görülmemiş nokta ise; bu kentte dokuz ayrı çağı bir arada görebiliyorsunuz. Sol ayağınızın bastığı taş ile sağ ayağınızın bastığı taş arasında 2 bin 200 yıllık bir tarih farklılığı olabiliyor örneğin. Yaklaşık 5 bin yıllık mezarlar ve buluntular da var.
Bölgede Tunç Çağı’nın dışında, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma İmparatorluğu, Doğu Roma (Bizans), Menteşe Beyliği, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait yapı, kalıntı ve buluntular var. Her döneme ait bulunan bir kalıntıyı kentin bir kenarında korumaya alıp, sergiliyorlar. Böylece yaşayan bir tarih kenti kuruluyor.
2008 yılından beri Stratonikeia Kazı Başkanı olan Prof. Dr. Bilal Söğüt, insanın güneşe ateş etme arzusunu zor bastırdığı bir sıcaklıkta gezdiğim antik kenti dolaştırırken büyük bir coşkuyla anlatıyor şehri. Türkiye’de bir antik kentte ikamet etmenin ne kadar sıra dışı olduğunu anlamak zor değil. Bilal Hoca’ya bunun nasıl olduğunu sorduğumda şu yanıtı veriyor:
“Evet, bu antik kent içinde farklı konumlarda ve işlevlerde değişik yapılar var ve onlar korunuyor. Kentte yaşayanlar var, biz onların burada yaşamalarını devam ettirmelerini de istiyoruz. Hatta restore edilen evlerde oturan başka şehirlerden gelen kiracılar, restore edilen dükkânları kiralayan kişiler var. Bunların hepsi mümkün ve biz bunları destekliyoruz.
Siz hiç sabah kuş sesleri arasında bir antik kentte uyandınız mı? Bir Osmanlı konağında pencerenizi açtığınızda karşınızda dimdik ayakta duran bir bouleuterion (meclis binası) gördünüz mü? Bunları yaşamak ve görmek isteyen herkes burada yaşayabilir. Bunlar sadece Stratonikeia’da var…
Sadece antik kent içinde olduklarını bilsinler ve rastgele değişiklik ve uygulama yapmasınlar, yaşadıkları evi ve kenti korusunlar istiyoruz. Değişiklikleri sadece izin alarak yapılabiliyorlar. Burada yaşam hep vardı ve devam ediyor, gelecekte de devam edecek.”
Stratonikeia kentini gezerken neler göreceğiz, diyen meraklıların kenti daha iyi anlamaları için Bilal Hoca'dan her bir noktayı teker teker anlatmasını rica ettim.
|
Kenti bir süre dolaştıktan sonra şehrin kuzey kapısında, sağda ve solda anıtsal kemerli girişleri göreceksiniz.
Bu kapılar sizi Led Zeppelin’e, cennetin merdivenlerine, Tanrıça Hekate’ye ve Lagina Hekate Tapınağı’na götürecek.
Led Zeppelin’in Bodrum’la ne alakası var diyenleri biraz bekleterek önce Tanrıça Hekate’den bahsedeyim.
Kendisi Anadolu topraklarından çıkma Karyalı bir tanrıça. Yeraltı dünyasına açılan kapının anahtarını elinde tuttuğuna inanılıyor.
Hekate; ölülerin, yolcuların, yolda kalmışların, kavşakların, tacirlerin, hırsızların ve özellikle falcıların tanrıçası olarak biliniyor.
Genellikle üç yüzlü ya da üç formda tasvir ediliyor; en belirgin simgeleri ise meşale, hançer, kırbaç, yılan ve anahtar. Kısrak, dişi köpek, dişi kurt tanrıçanın kutsal hayvanları olarak bilinmekte. Bazen bu hayvanlar arasında sadece köpek ile birlikte görülüyor. Hekate, Pagan inancında oldukça önemli bir figür.
Şehre ve bu iki kapıya dönecek olursak; bu kapılar Lagina Hekate kutsal alanına açılıyor. Lagina; Stratonikeia'nın kült yeri, bölgenin de dini merkezi ve buraya yaklaşık 8,5 kilometre uzunluğunda, 3-3,5 metre genişliğinde kutsal bir yol (sacra via) ile bağlı olduğu biliniyor.
Prof. Dr. Bilal Söğüt bu kapının önemini şöyle anlatıyor:
“Hekate için Lagina’da her yıl normal, dört yılda bir de büyük şenlikler düzenlenmekteydi. Bu şenliklerin nasıl olacağı ve neler yapılacağı belli kurallara bağlanmıştı ve düzenli olarak ‘Anahtar Taşıma’ törenleri olarak gerçekleştiriliyordu. Böylece törenler belirli bir düzen içerisinde yıllık olarak devam ediyordu.
Anahtar taşıma töreninde genç kızlardan oluşan bir koro ilahiler söyleyerek Lagina’dan çıkıp, Stratonikeia’ya varıyor, kente bağlılıklarını bildirip, oradaki törenler bittikten sonra tekrar kutsal alana geri geliyorlardı. Bu koronun kutsal alana girmesinden sonra buradaki dini törenler başlıyordu. Kutsal alana gelen insanlar, buradaki oturma basamaklarını oturup töreni izliyorlardı.”
Günümüzde de hâlâ burayı ziyaret edenler varmış. Farklı ülkelerden özel gruplar gelip Tanrıça Hekate’yi ziyaret ediyormuş.
Bir şehir efsanesine göre Led Zeppelin, ‘Stairway to Heaven’ şarkısını Tanrıça Hekate için yazıyor. Bu iddiayı birkaç sebebe dayandırmak mümkün. ‘Stairway to Heaven’ parçası, grubun 8 Kasım 1971'de piyasaya sürdüğü isimsiz olan dördüncü albümünde var.
Albümün orijinal dış kapağında yer almayan, ancak iç kapağında bulunan ünlü illüstrasyon bu iddiayı kuvvetlendiriyor gibi. Zira görseldeki figür ve Hekate arasında arasında benzer semboller görülüyor.
Hekate genellikle gecenin, yolların ve kavşakların tanrıçası olarak bilinir. Elinde bir meşale ya da fener taşıyan bu figür, yolların rehberi olarak görülür. Led Zeppelin’in albümündeki keşiş figürü de bir fener taşıyor.
Diğer bir benzerlik de şarkının sözlerinde paganizme atıfta bulunan imgeler. Zira Hekate de pagan kültüründe önemli bir tanrıça. Şarkının bazı bölümlerinin, özellikle belirsiz bir yolculuğa işaret eden semboller ve doğa imgelerinin, Hekate’nin mitolojik rollerine uygun olduğu düşünülüyor. Misal, ‘Stairway to Heaven’ın başında “There's a lady who's sure all that glitters is gold / And she's buying a stairway to Heaven” ifadeleriyle geçirilen kadın figürünün şarkıdaki sembolik anlamını Hekate'ye atfedilen hasletlerle özdeşleştirenler az değil.
Bu semboller üzerinden bir ilişki kurulabilse de grubun solisti Robert Plant ya da Led Zeppelin’in şarkıyı yazarken Hekate ya da herhangi bir spesifik mitolojik figürü kastettiklerine dair doğrudan bir açıklamaları yok. Bu iddia gerçek de olsa bir şehir efsanesi de olsa, Stratoneika ve Lagina’yı gezerken bu şarkıyı dinlemenizin de önünde hiçbir engel yok.
Şaban Ağa CamisiFotoğraf: Stratonikeia ve Lagina Kazı Arşivi"Cami Köy Meydanı’nın batısında, Selçuk Hamamı’nın hemen kuzeyindedir.
|
Köy meydanı"Antik kentin batısında, batı sur duvarlarının yaklaşık 50 m doğusunda, eski Eskihisar Köyü’nün Merkezi meydanı vardır." "Burada Menteşe Beyliği, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi sosyal, sivil ve dini yapılarından Selçuk Hamamı, Şaban Ağa Camii, kahvehane, fırın, Adnan Menderes Çeşmesi, farklı mesleklere ait dükkânlar ve evler görülmektedir. Yapıların bazıları tahrip olmasına rağmen, sokağı ile birlikte kent dokusu gayet kolay anlaşılabilmektedir."
|
92 kişilik umumi tuvalet"Gymnasion propylonun güneydoğu kısmında, Batı Cadde ile Roma Hamamı-1’in arasında bulunan Latrina (tuvalet), Roma İmparatorluk Dönemi’nin sosyal ve kamu yapılarının yoğun olduğu bir yere inşa edilmiştir." Fotoğraf:Caner Cangül"Latrina’ya kuzeyden ve güneyden çift yönlü ulaşılabilen yapıların olması, Gymnasion girişine yakın ve Batı cadde kenarında bulunması, yerinin özellikle seçilmiş olduğunu göstermektedir. Kalabalık insan grubunun uğrayacağı bir konumda olduğundan, büyük ve gösterişli yapılmış olduğu düşünülmektedir."
|
Kütüphane
"Kuzey, güney, batı ve doğu caddelerin birleşme yerinde, güney cadde kenarında bulunan kütüphane kentin ve antik mimarinin özgün yapılarından birisini oluşturmaktadır.
"Okuma salonu ve avlu dışındaki bölümlerin kazısı ve buradaki çalışmalar devam etmektedir. Yapının Geç Hellenistik dönemde var olduğu ve Roma İmparatorluk ve Erken Doğu Roma (Bizans) dönemlerinde ayın amaçla kullanıldıkları bilinmektedir."
"Her açıdan farklı ve özgün uygulamaları olan bu yapının planı Anadolu’daki antik dönem kütüphane binalarından farklıdır. Bunun bir benzeri, Stratonikeia’dan daha sonra yapılmış olan Kuzey Afrika’da Timgat kentinde bulunmaktadır." |
Meclis binasındaki fiyat listesi ve takvim
|
Antik tiyatro
"Tiyatro, kent içinde güneyde Kadıkulesi Tepesi’nin başladığı yerdeki doğal yamaca yerleştirilmiştir. Kuzey-güney yönünde, Greko-Romen tipinde bir tiyatrodur.
|
Lagina Yolu kapısı"Kuzey suru üzerinde bulunan Kuzey Şehir Kapısı, Lagina Hekate ve Panamara Zeus Kutsal alanlarından gelen yolun kente ulaştığı yerdir. Bu nedenle Kuzey Şehir Kapısı’nın iki kapısının hem giriş hem de törensel büyük bir önemi bunmaktadır. Kuzey Şehir Kapısı oldukça gösterişli yapılmış olup, iki yanda anıtsal kemerli girişler vardır. Kapının dıştan görülen kütlesel cephesi Dor düzenindedir. Kent içine bakan, iki girişin arasında yarım yuvarlak havuzlu bir çeşme anıtı bulunmaktadır. Anıtın iki katlı, sütunlar ve heykellerle bezenmiş cephesi Korinth düzenindedir. Kalıntı ve mimari elemanlara göre, kapının yaklaşık 42 m genişliğinde ve 14 m yüksekliğinde olduğu düşünülmektedir. Mimari ve heykeltıraşlık eserlerine göre kapının M.S. 139 depreminden sonra Geç Antoninler – Erken Severuslar Dönemi’nde yapıldığı düşünülmektedir." |
Gymnasion
"Stratonikeia’da 105 x 267 m ölçülerinde büyük bir gymnasion bulunmaktadır. Bu yapının kuzey kenarı kazılmış ve buradaki 5 büyük mekan ortaya çıkarılmıştır. Bu alandaki kazılar devam etmektedir. Gymnasion’un orta kısmının üzerinde Menteşe Beyliği’nden beri kullanılmakta olan köy meydanı ve yapıları bulunmaktadır. Bu meydan antik kent içindeki yaşamın sürekliliğini gösteren en güzel alanlardan birisini oluşturmaktadır. Bir meydanda Cami, hamam, fırın, meydan çeşmesi, köy odasını, kahvehaneleri, farklı mesleklere ait değişik büyüklükte dükkanları, tütün deposunu ve diğer yapıları bu şekilde görmek zor. Burada bu meydanı ve buna bağlanan yolları koruyoruz. Bir antik kent içinde, oradaki yaşamın sürekliliğini ve uzun süre kullanımını gösteren, evler, dükkanlar ve kamusal alanların nasıl yerleştiğini ortaya koyan ve insanların içinde gezip alışveriş yapabileceği böyle özgün bir örnek yok.
|
Prof Dr. Bilal Söğüt'ten kente dair son söz:
"Stratonikeia Antik dönem ile Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri yapı ve kent dokusunun birlikte görülebileceği nadir yerlerden birisidir.
Stratonikeia, Osmanlı dönemine ait taş döşeli sokaklarda yürüyerek tarihi alanları ve kalıntıları dolaşabileceğiniz, köy meydanlarında ulu çınarların gölgesinde oturabileceğiniz, Cumhuriyet dönemi köy kahvelerinde molalar verebileceğiniz nadir bir yerleşim dokusuna sahiptir.
Antik kentin içinde Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde kullanılan köy meydanı özgün yapıları ile restore edilmeye başlanmıştır. Bu köy meydanındaki dükkânlarda o dönemin esnaflarından bakırcı, terzi, ayakkabıcı, demirci, bakkal ve kahvehaneler yaşatılmaya ve köy meydanını şenlendiremeye devam edecekler."
Not: Stratonikeia antik kentini gezdiğimde burada hâlen bir yaşamın sürüyor olmasından da çok etkilendim. Kent hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak isterken Ertuğrul Karslıoğlu'nun 'Evlerinin Önü' adlı belgeseline denk geldim. Belgesel; Stratonikeia antik kenti ve kutsal alanı Lagina'nın kalıntıları arasında yaşayan Eskihisarlılardan bazılarını tanıtıyor. Şu an herhangi bir platformda yayında olmayan belgeseli izleyebilme fırsatını bana sunan Ertuğrul Karslıoğlu'na teşekkür ediyorum.
Berna Abik kimdir? 1988 yılında İstanbul'da doğdu. Editörlük hayatına dünyanın önemli şehir dergilerinden biri olan Time Out'ta başladı. Daha sonra Doğan Burda dergi grubu bünyesindeki İstanbul Life dergisinde çalıştı. Son olarak T24 ekibine katıldı; burada editörlük ve video röportajlar yapıyor. |
Kübra Uzun: Ben aslında hep ara yüzlerle var oldum, benim için hayat, isim cisimden ziyade performatif olarak yaşadığım anlar. Burada benler ve benlikler var…
Bir çocuğun cinsel istismara uğramasını pornografik bir soruya dönüştürmekle hangi ‘Katarsis’ sağlanıyor?
"Enkaz altında kaldığına üzüldüğün, manevi değeri en fazla olan şey senin için neydi?”
© Tüm hakları saklıdır.