Serdar Öktem - Sinan Ateş
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili sürecin en kritik isimlerinden Avukat Serdar Öktem MHP'li kimliği ile tanınıyor. Aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kurumsal vekaletine sahip. Bu vekaleti hangi bakan ve genel müdür döneminde aldığı da üzerinde durulması gereken diğer bir konu elbette.
Cinayet soruşturması çerçevesinde yaklaşık 16 aydır tutuklu. İddianameye göre, cinayette görev alan tetikçi Eray Özyağcı başta olmak üzere diğer sanıkların İstanbul ile Ankara arasındaki bağlantılarını sağladığı öne sürülüyor.
Şüpheli olarak gözaltına alındıktan sonra kullandığı cep telefonu şifresini isteyen polislere "COVİD'de hafıza kaybı yaşadım, hatırlamıyorum" diyerek yanıt verdi. Amacı, cep telefonundaki geçmiş bilgilerin, belgelerin ve fotoğrafların gün yüzüne çıkmasını engellemekti.
Kendisiyle ilgili kritik bilgilere ulaşılmasında kısmen başarılı oldu, ama sanık olmaktan kurtulamadı.
Öktem, henüz üç gün önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin danışmanlığından alındığı belirtilen ve Ateş cinayetinde adı sıkça geçen Eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz'la. (solda). Öktem, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile makamında. (sağda)
Dosyanın en dikkat çekici isimlerinden Öktem'in avukatı, müvekkilinin tahliye edilmesi için önceki hafta mahkemeye başvurdu. Diğer bir deyişle tutukluluğa itiraz etti.
Avukatı, Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığı 2.5 sayfalık itirazında, dosyada yer alan cep telefonu baz kayıtları olarak tanımlanan HTS verilerine göre Öktem'in olay sırasında İstanbul'da olduğunu, cinayete karışan sanıklarla olay günü ve sonrasında bir temasının olmadığını ifade etti.
Yeri gelmişken, HTS verilerinin kişilerin hakkındaki suçlamalardan kurtulma için yeterli olmadığını hatırlatayım.
Çünkü, mevcut cep telefonunun bulunduğu yerde bırakılması veya yerine başka bir telefonla ya da telefonsuz şekilde yapılacak fiziki hareketlerin HTS verilerinde gerçek hareketliliği göstermeyeceği teknik açıdan biliniyor.
Devam edeyim; avukat itiraz dilekçesinde yine dosyanın önemli isimlerinden Ufuk Köktürk'le Öktem arasındaki görüşmelerin cinayetle ilgili değil, Öktem'in Köktürk'ün avukatı olmasından kaynaklandığını öne sürdü.
Dilekçede yer alan diğer bir itiraz konusu ise, iddianamede açıklandığı şekliyle Öktem'in 06 DB 7018 ve 34 NR 6144 plakalı araçlarda bulunduğu bilgisi oldu.
İddianamede yer verilen 06 DB 7018 plakalı aracın MHP Genel Merkezi'ne kayıtlı araç olduğunu belirteyim.
Dilekçede, iddianamede belirtilen 06 DB 7018 plakalı araçla ilgili iddianın Plaka Tanıma Sistemi (PTS) ve HTS kayıtlarıyla uyuşmadığı ifade edilirken, 34 NR 6144 plakalı araçla bulunduğu belirlenen Öktem, aynı araçla Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bırakıldığı belirtildi. Avukatı, Öktem'in Ankara Emniyeti'ne gitme sebebini ise, hakkındaki iddiaları öğrenmek amacıyla olduğunu iddia etti.
Aynı dilekçede, Öktem'e yönelik gerçekleşen ev ve iş yeri aramalarında gerekli delillerin toplandığı ve tanıkların ifadelerinin alındığı vurgulandı. Delillerin karartılması, gizlenmesi ya da yok edilmesi şüphesinin kesinlikle mevcut olmadığı kaydedilen dilekçede, Öktem'in kaçma şüphesi bulunmadığı açıklandı.
Avukatı Öktem hakkında "adli kontrolle serbest bırakılması" talebinde bulundu.
Ulaştığım bilgiye göre, itirazı değerlendiren Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi, tek cümlelik bir yanıtla kararını verdi:
"Sanık Serdar Öktem'in üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı süre, sanığın atılı suçu işlediği yönünde somut delillerin bulunması, kaçma şüphesi, bu aşamada adli kontrol hükümleri uygulanmasının yetersiz kalacağının kabulü ile itirazın reddine…"
Mahkeme, Öktem'in avukatının 20 Mayıs'taki başvurusuna dört gün sonra işte bu yanıtı verip tutukluluğun devamını sağladı.
Öktem ve diğer sanıklar, Ankara'da 1 Temmuz'da başlayacak yargı sürecinde hakim karşısına çıkacak. Yargılama aşamasının nasıl geçeceği az çok tahmin ediliyor ama bir de yaşayarak göreceğiz neler olacağını.
Yüksel Kocaman'a "emekli ol" tavsiyesi
Yüksel Kocaman
Ankara'yı kasıp kavuran diğer bir dava Ayhan Bora Kaplan yargılaması.
Adli yargılama süreci kadar Kaplan'ın bilhassa yargı, polis ve bürokrasideki bağlantıları da kamuoyunda gündem oluyor, tartışılıyor.
Kaplan denildiğinde en çok gündeme gelen bürokrat / yargı mensuplarının başında Yargıtay Üyesi Yüksel Kocaman geliyor.
Tekrarlamak istemiyorum ancak Kocaman'la ilgili yeni bir bilgi kulislere düştü hafta başında.
İddiaya göre; Kaplan'la adı çok anılmaya başlanan Kocaman'a "emekli ol" tavsiyesi yapıldı.
Normalde hakkındaki iddialar karşısında Yargıtay Başkanlığı'nca araştırma ya da soruşturma başlatılması gereken Kocaman hakkında ipin ucu kaçınca kendisine böyle bir tavsiyede bulunulduğu Yargıtay kulislerine düştü.
Kocaman'ın, "yukarıdan geldiği" ifade edilen tavsiyeye uyup emeklilik dilekçesi verip vermeyeceği yakında belli olur.
Soylu'ya Bataklık sürprizi
Süleyman Soylu
Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Cumhuriyet tarihinin en büyük kara para aklama soruşturması" şeklinde duyurduğu 73 sanıklı Bataklık dosyasının gerekçeli kararını yayımladı.
Mahkeme, 2021'de gerçekleştirilen soruşturma çerçevesinde, aralarında suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Nejat Daş ve Çetin Gören'in de aralarında bulunduğu 73 sanığın tamamına "beraat" verdi!
İddianamede, sanıklar Nejat Daş ve Çetin Gören'in "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve 60'ar kez "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak" suçlarından bin 482'şer yıl hapsi istendi.
Sonuç olarak, sanıkların hepsi beraat etti.
Şimdi bu süreci nasıl okumak gerekecek acaba?
Üç yıl önce adeta reklam kampanyasıyla Soylu tarafından duyurulan dosyanın, üç yıl sonra geldiği noktaya bakınca, devletin nasıl küçük düşürüldüğüne tanık oldu kamuoyu.
Sürecin soruşturma boyutunda yer alanlara bakalım.
Dönemin İçişleri Bakanı Soylu, bugün evinde. Zaman zaman TBMM'ye geliyor, sorumlu olduğu ilçesinde belediye başkanlığı seçimini kaybeden bir politikacı.
Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, böylesi başarılı bir soruşturmaya imza atmasından olsa gerek iktidar tarafından İçişleri Bakan yardımcısı yapıldı! Ancak son dönemdeki çalışma performansı nedeniyle İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın şimşeklerini üzerine çektiği biliniyor.
Dönemin Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanı İbrahim Hakkı Seydioğulları, Ali Yerlikaya'nın göreve geldikten sonra, görevden aldığı ilk üst düzey emniyet müdürü olarak teşkilat tarihine geçti. Şimdilerde Soylu'nun ekibinde yer alan polis müdürü konumuyla önümüzdeki günlerde emekli edilmesi gündemde.
Bataklık dosyasıyla ilgili mahkemenin gerekçeli kararında ilginç ancak gözden kaçan bir detay var.
Gazeteci Alican Uludağ'ın duyurduğu gerekçeli kararda; mahkemenin, "kayıt dışı para ile suçtan kaynaklanan gelirin ayrı kavramlar olduğu, dosyamız kapsamında ele geçirilen mal varlığı değerlerinin öncül suçlar ile olan bağlantısının somut ve kesin bir biçimde kurulamadığı anlaşılmakla aklama suçunun unsurlarının dosyamızda oluşmadığı mahkememizce sabit görülmüştür" görüşü önemli.
Mahkemenin bu görüşü aynı zamanda soruşturmayı yürüten savcılık ve polisin çalışma sistemindeki yetersizliği ortaya çıkardı.
Böylesi önemli ve ülkenin menfaatine olması beklenen dosyada, soruşturma yöntem ve şekilleri çerçevesinde gösterilen yetersizlik, belki de gerçekten bu suçu işleyen sanıkların dolaylı yoldan aklanmasına sebep oldu, ne dersiniz?
Poliste, "soruşturarak aklama" diye bir çalışma metodu olduğunu yıllar önce üst düzey bir polis müdüründen dinlemiştim. Susurluk soruşturmaları döneminde anlatmıştı.
O zamandan bugüne kadar kimi soruşturmaları ve sonuçlarını gördükçe bu tespit aklıma gelir hep. Ve işin ilginci hiç de tersi çıkmadı süreçlerin. Şaşırtmadı, bu satırların yazarını.
Savcılık ve polisin soruşturmadaki yetersiz yaklaşımlarının örnekleri son dönemde sıkça görülüyor. Ağır cezalar istenilen dosyalardan beraat kararları çıkıyor. Ve ne hikmetse bu sonuçlar çoğunlukla mali suçlarla ilgili soruşturmalarda yaşanıyor.
Son olarak iki soruyla Bataklık konusunu kapatayım.
Operasyon başladığı günlerde şüphelilerin birisinin Gaziantep'teki evinde yapılan aramada polis, mali değeri yüksek bir madeni kılıç buldu.
Kılıcın bulunduğu bilgisi anında görüntülü olarak Ankara'ya ulaştı.
Kılıç, aramayı yapan ekip tarafından tutanaklara girmeden "ganimet" usulü Ankara'ya getirildi.
Sahi, o kılıç şimdi kimin evini süslüyor acaba? Kılıcı bulup Ankara'ya getirip, müdürüne teslim eden polis şefi, hangi olaya karıştıktan sonra paçayı nasıl kurtardı?
Dönemin yetkililerinin bir açıklaması olursa, Büyüteç kendilerine açık.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|