25 Mart 2025
Türkiye, çarşamba sabahından beri ayakta!
Ülkenin neredeyse tamamı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve iştiraklerine yönelik iki ayrı soruşturma çerçevesinde başlatılan operasyonlarla gerçekleşen gözaltılar ve sonrasındaki tutuklamalara odaklanmış durumda.
Muhalefetin 2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinden bazı isimlerin tutuklanmasının yarattığı rüzgâr kısa sürede dinecek gibi gözükmüyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinesinde İstanbul polisince yürütülen adli soruşturmalarda ortaya çıkan siyasi ve toplumsal tablo, ülkenin yakın gelecekteki sürecini çok fazla etkileyecek doğal olarak.
İktidar ve muhalefet bloklarının özellikle anayasa değişikliği, 2028 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerine yönelik siyaseti bugünden şekillenmeye başladı bile. Elbette, iktidarın Kürt hareketine yönelik yeni yaklaşımının da sürecin etkili faktörleri arasında olduğunu söylemek yanlış olmaz.
* * *
Bu ortamda, İBB merkezli yolsuzluk ve terör örgütleriyle bağlantının araştırıldığı her iki soruşturmada oluşan fotoğrafı, kendi içinde ayrı ayrı değerlendirmek mümkün.
Önce iktidar açısından bakalım.
Her ne kadar iktidara yakın uzmanlar, gazeteciler ve analistler her iki soruşturmada, siyasi süreç yerine dosyayı konuşmayı tercih etse de yaşananların merkezinde AKP’nin siyasetteki konumu var.
Edindiğim bilgilere göre; CHP’nin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ön seçim yoluyla seçmedeki karşılığı ya da diğer bir deyişle siyasi ağırlığının test edilmesi, AKP üst yönetiminde rahatsızlık yarattı.
İmamoğlu’nun bir bakıma “Erdoğan’a meydan okuma” olarak okunabilecek ön seçimde başkan adayı olarak çıkmasının, tüm siyasetini “millet oyuna güvenen” lider olarak kurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’da rahatsızlık yaratabileceği değerlendiriliyor. İmamoğlu’nun, yıllar içinde tıpkı Erdoğan gibi “millete güvenme” stratejisini uygulamaya koyması, eski İBB Başkanı’nı doğal hedef haline getirdi.
Görüştüğüm kaynaklar; CHP ön seçim uygulamasının, İmamoğlu’na yönelik usulsüz diploma süreciyle ortaya çıkan “olumsuz durumu toparlama” şeklinde kamuoyuna yansıtılması ihtimâlinin önünü kesmek amacıyla öne çekildiğine dikkati çekti.
Bu nedenle diploma iptalinin hemen ertesi gün sabaha karşı İBB operasyonu için düğmeye basılmasına bu gözle bakılmasında fayda olduğunu aynı kaynaklarım aktardı.
Diğer yandan; AKP’nin, İBB’ye yönelik böylesi bir toplumsal tepkiyi hesap etmediği kulislere yansıyanlardan.
İmamoğlu ve ekibine yönelik adli soruşturmanın sadece CHP çevresinde etkili olabileceği yönündeki değerlendirmenin saha gerçeği ile örtüşmediği, gözaltıların başlamasıyla gün ışığına çıktı.
Bir başka kaynağım bu konuda, “AKP yönetiminin beklentisi, tepkilerin CHP ile sınırlı olacağı ve kısa sürede sönümlenebileceği şeklindeydi. Ancak, tablo beklenildiği gibi olmadı. Toplumun farklı kesimlerinden tepkilerin yükselmesi, AKP’de rahatsızlık yaratan diğer bir konu oldu” değerlendirmesini yaptı.
Bu yorumu destekleyen ülke genelinden veriler ortaya çıktı. Sadece büyük kentlerde değil, başta Sakarya, Konya, Rize gibi AKP’nin etkili olduğu kentlerde de protesto eylemleri yapılması dikkat çekici.
Hatta Ankara’daki protesto eylemlerinde yer alan üniversite öğrencileri arasında Bilkent Üniversitesi öğrencilerinin bulunmasına da bu gözle bakmak hatalı olmayacak.
Şimdiye kadar neredeyse hiçbir öğrenci eyleminde yer almadıkları bilinen Bilkentli öğrencilerin bu kez sokağa çıkması dikkat çeken diğer bir görüntü.
İmamoğlu ve belediye yöneticileriyle birlikte bazı iş insanlarının tutuklanmasıyla birlikte akıllara gelen konulardan birisi de İBB’ye kayyım atanması konusuydu kuşkusuz.
İmamoğlu ve ekibinin haklarındaki terör örgütüyle bağlantı iddiaları sonrasında İBB’ye kayyım atanmayacağının belli olması, iktidar tarafından sokaktan gelen tepki tansiyonunun düşürülmesinin hedeflendiğinin göstergesi oldu.
Bu konuda küçük bir bilgi vereyim; gözaltıların başlamasından itibaren yurt genelinde başlayan protesto gösterileri İçişleri Bakanlığı’nda yakından takip ediliyor.
İlk andan itibaren İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya başta olmak üzere dört bakan yardımcısı Bülent Turan, Mehmet Sağlam, Münir Karaloğlu ve Mehmet Aktaş, Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Ali Çardakçı ve diğer yöneticiler İstanbul ve Türkiye’yi anbean izlemeye aldı.
GAMER’de gelişmeleri izleyen bakanlık yönetimi talimatlar vererek süreci yönetmek istese de kalabalıkların her akşam daha artması “kayyım atanması” meselesinin tartışılmasına neden oldu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, cumartesi günü İstanbul’a gitti. Pazar sabahı Ankara’ya döndü. Yerlikaya’nın İstanbul’da hem gelişmeleri yakından izlediği, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya gelerek İBB’ye kayyım atanması konusunu değerlendirdiği ifade ediliyor, kaynaklarca.
İBB Başkanı İmamoğlu ile birlikte Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’la ilgili İçişleri Bakanlığı’nca “görevden alınma ve Şişli Belediyesi’ne kayyım atanması” açıklamasının kamuoyu ile paylaşılmasının, Yerlikaya’nın İstanbul’dan Ankara’ya dönüşü sonrasında gerçekleştiğini vurgulamakta fayda var.
İstanbul’dan pazar günü Ankara’ya dönen Yerlikaya, ekibiyle birlikte gece 02.30’a kadar bakanlıkta kalarak GAMER’den gelişmeleri izledi.
Yerlikaya, dün sabah yine bakanlığa gelip GAMER’e geçerek gelişmeleri takip etti.
Bu arada hafta sonunda İstanbul başta Ankara, İzmir ve diğer kentlerdeki protesto eylemlerinde kalabalıkların artışı nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere verilen eylem yasakları kararları çerçevesinde, yasaya aykırı görülen “toplanmalara müdahale edilmesi” talimatı verdiği belirtiliyor.
Söz konusu kalabalıkların oluşmasını önlemek amacıyla İBB Merkez Binası’nın bulunduğu Saraçhane başta olmak üzere protestoların yapıldığı alanlarda polisin, bu kararları uygulamak konusunda daha sert müdahalelerde bulunmasının önünü açacak talimatların valiliklere dün sabah iletildiği ifade ediliyor.
Ayrıca çevre iller başta olmak üzere bazı kentlerden İstanbul’a Çevik Kuvvet personeli takviyesi yapıldığını belirteyim.
Yeni gelen personel, yeni dönemde iş başında olacak.
İBB operasyonlarıyla birlikte başlayan sokak hareketlerinde / eylemlerinde bundan sonra riskli sürece giriliyor.
Benzer süreçleri yakından takip eden bir gazeteci olarak uzun soluklu protesto eylemlerinde provokasyon ve kriminalize süreçlerin yaşanması riskinin oluşabileceğinin altını çizmem gerekiyor.
Hele ki, Özgür Özel’in boykot söylemiyle beraber, kalabalıkların tepki vermesi halinde yaşanacak olası gerginlikler bu sonuçlara yol açabilir.
Öte yandan, taraflı tarafsız pek çok hukukçu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iki ayrı soruşturma dosyasında yer alan gizli tanık uygulamasına eleştiriler getiriyor.
Gizli tanıklardan elde edilen bilgilerin büyük bölümünün belgelenememesi, deyim yerindeyse “dedikodu” şeklinde olması ve somuta ulaşamaması, tartışmaları büyüttü.
Terör dosyasındaki gizli tanıkların anlatımlarının delillendirilememesiyle birlikte ortaya çıkan tablonun – her ne kadar savcılık itiraz etmiş olsa da – kayyım atanmamasının bir başka gerekçesi olduğunu yorumlamak yanlış olmayacak.
* * *
Yaşananlardan anlaşılıyor ki; Ankara’da ve İstanbul’da süreçte yer alan kurum / kuruluşların ışıkları bir süre daha yanacak.
Her an yeni gelişmelerin yaşanması olası.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü. Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor . |
Faciada yaşamını yitiren 43 madenci ve diğer yaralılar için binlerce yıllık hapis cezası isteminden, bir kişinin olası kastla öldürülmesinden verilen 20 yıllık hapis cezasının bile altında kalan en yükseği 17 yıllık hapis cezasına!
Pazar günü savcılık ve hakimlik kararlarından sonra İBB’ye atanacak kayyım da belli olur, saatler içinde. Akla gelen ilk isim Mevlüt Uysal. Diğeri yine eski İBB yöneticisi ve halen TBMM üyesi Adil Karaismailoğlu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın aklındaki ismin Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu olduğu ifade ediliyor kulislerde
Erkan Kork nasıl parladı ve bir anda medya patronu oldu? Ne oldu da “altın çocuk” konumuna gelebilecek Kork, kara para aklama iddialarının merkezine oturdu/oturtuldu?
© Tüm hakları saklıdır.