27 Mart 2025

Haksız tutuklama, kötü muamele

Ararsanız başlıca tarihsel hataların dilde temsil edildiğini bulabilirsiniz. “Astığı astık, kestiği kestik” tespiti bunlardan biridir ve yargısız infaz anlamına gelir. Mürit neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme yetkisini haddi olmayarak kendinde bulanları ters tarafa uçurmayı da bilir

Çağlayan adliyesi

Özgür Özel’in önceki gün Saraçhane’de yaptığı akşam konuşmasında önemli bir bölüm, devam etmekte olan “Demokrasi Devrimi”nin hikâyesinden oluşuyordu. Ama o arada bir cümlesi ayrıca kayda değerdi: Tek adamcı rejimin failini kasterek, “birini bulalım, onun karşısına çıkaralım dedik” diyordu Özel.

Ataların “şeyh uçmaz, mürit uçurur” sözünün anlattığı olaydır bu. Nâzım’ın “Karayılan Hikâyesi”nde anlattığı da aynı toplumsal olgunun bir örneği.

CHP bir devrimin, cumhuriyet devriminin partisi olarak kurulmuştu. Ama, devrim devam etmediği ölçüde, kurulu düzenin partisine dönüştü. Nâzım’ı hapiste tutan, Dersim’de Tertele’yi yapan siyasi parti CHP’ydi. İkinci Dünya Savaşı (2DS) koşulları, devrimini yenileyemeyen tüm ülkelere faşizan nitelikler aşılamıştı, SSCB dahil.

Savaş sonrası, devletler hukukuna da, tek tek devletlere de demokratikleşmenin kaçınılmazlığını gösterdi. Bu gelişmeyi İsmet İnönü sezdi ama, müridin uçurduğu şeyh, Bülent Ecevit oldu. Ecevit, 1974 seçimlerinde, Karaoğlan olmayı başardı.

Karaoğlan başarmıştı ama, temelleri güçlendirmek yerine, zoru gördüğünde kurnazca manevralara başvurma yolunu seçti ve aldığı halk desteği tersine döndü.    

CHP o vakit bu vakit devletteki tarihsel yerinden sökülüp bir süreç halinde sökülüp atıldı. Halk bu arada şimdiki tek adamdan medet umdu, şeyh diye onu uçurdu.

“Karizmatik lider” olgusu “şeyhi uçurma” olgusuyla bazen birleşiyor, bazen de “mürit”, yani “halk”, aradığı karizmayı kendisi yaratıncaya kadar uğraşıyor. “Birini bulalım...” Bulma ve demokratik kalmasını sağlama işi, halkın denetim uygulamayı başarması ölçüsünde devam ediyor. Bayraklara “paçavra” denmeyeceği de öğreniliyor bu süreçte...

CHP Deniz Baykal’dan kurtulalı beri aynı çaba içinde. Kılıçdaroğlu bir tür yol gösterici olarak yükseldi. Gelgelelim, gösterdiği yola kendisi sadık kalamadı, belki de vaktim kalmadı duygusuyla, Ecevit’in yaptığı vahim hataları tekrarladı...

“Mürit” şimdilerde biraz 1789 Fransız devrimini çağrıştıran bir biçimde üç “şeyh” birden uçurmakla meşgul. Öyle görünüyor ki Özgür Özel bu üçlü içindeki işbölümünü gayet iyi yürütmektedir. Kulakları müridin sesine son derece açık.

Müridin sabrını taşıran ise, paramızın pul edilmesini, doğamızın peşkeş çekilmesini saymazsak, en çok kendi iradesine el uzatılmasıyla taştı: Haksız tutuklama ve kötü muamele, iktidardaki kibrin en tartışılmaz göstergeleri oldu.

Haksız tutuklama, kişinin peşinen cezalandırılması demek. Seçilmiş görevlilerin ve başkanların haksız yere tutuklanması ise iktidar bloğunun bütün siyasi edimleri içinde zulme en çok dahil sayılanları.

Zulüm rejiminde cezalar peşin, yargılar ön yargı.

“Yargı” teriminin ilk anlamı “hüküm”dür. Eskilerin kullandığı “peşin hüküm” deyiminin yeni Türkçesi ise bitişik yazılıyor: Önyargı. Az önce kullandığım “ön yargı” biçimindeki ayrı yazım, ilgili yargının önceden –ve yargıç olmayanlarca- verildiğini göstermek için.

Yargıç olmayanlarca verilen hükümlerin ek bir türü, kindar bir “hüküm”darın atadığı yüksek bürokratların verdikleri oluyor. RTÜK Başkanı, 23 Mart tarihli açıklamasında  “kanun dışında yayın yapan, halkı sokağa davet eden, illegal örgütlerin sözcüsü gibi beyanlarda bulunan yorumcuları ekrana taşıyan, kişi haklarına aykırı taraflı yayıncılık faaliyeti” derken kendisine peşinen hüküm verme yetkisini atfetmiş olmuyor mu?

RTÜK Başkanı aynı açıklamada “uyarmak” fiiliyle yetinmeyip buna “ihtaren” belirtecini de eklemesi, hükmetme arzunu göstermiyor mu? Ve bunun sansür olmadığını da ekliyor sayın “yetkili”. Oysa sansür tam da mahkemelerin görev alanına giren hükümleri yargı dışı bürokratların vermesi değil midir?

Ararsanız başlıca tarihsel hataların dilde temsil edildiğini bulabilirsiniz. “Astığı astık, kestiği kestik” tespiti bunlardan biridir ve yargısız infaz anlamına gelir. Mürit neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme yetkisini haddi olmayarak kendinde bulanları ters tarafa uçurmayı da bilir.

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hak, hukuk, adalet

İktidar bloğunda şu kadarcık güvenilirlik kaldıysa o da dün buhar olup uçtu. Kendisine yasaların tanıdığı tüm yetkileri, makamla mevkiyle gelen nüfuzu, en kolayından, en kibirli kararlarla, bir mirasyedi savurganlığıyla kullanıp tüketti bloğunuz. Güvenin dibine darı suyu ektiniz

Liberalizm neydi ne oldu?

Sosyalizmin hizaya getirici etkisi ABD’de zaten yok gibiydi, sonra büsbütün silindi. Eski kıtada ve bizim buralarda da artık ufukta hayal meyal

Mutlak belirleyiciler

“Terörsüz Türkiye” iyi bir perspektif olabilirdi, eğer suç örgütlerinin terörü kadar, devlet teröründen de arınmış bir Türkiye vaat etseydi. Biz halk olarak bunu istiyoruz. Barış dediğimiz de budur, demokratik hukuk devleti dediğimiz de bu

"
"