Bahar geliyor memleketime, her türlü engele inat.
Yalandan, karanlıktan, zulümden beslenen despot rejime; baharla birlikte açacak olan umutlarımıza ve umutla alacağımız nefeslerimize koymaya çalıştığı her türlü engele rağmen Pablo Neruda’nın da dediği gibi ‘Bütün çiçekleri koparabilirsiniz, ama baharın gelişini engelleyemezsiniz’ diyoruz.
Kim durabilir doğanın gücünün önünde?
Kim engelleyebilir toprağın uyanışını?
Kim baş edebilir zamanı gelmiş patlamaya hazır tomurcukların gücüyle?
Hangi kuvvet, hangi barikat durabilir içlerinde yanan yenilik, özgürlük, adalet arayışının ateşiyle direnen gençlerin deli kanının önünde?
Hiçbir gücün toprak ananın baharla birlikte uyanışını engelleyemeyeceği ya da taşmaya hazır baharı toprağın içine geri bastıramayacağı gibi hiçbir rejim de insanın yaşam hakkını savunmasını, hak, hukuk, adalet arayışını, aydınlıklara kavuşma ve özgürce nefes alma mücadelesini bastıramaz.
Olsa olsa bastırdığını zanneder çünkü her ne olursa olsun Birhan Keskin’in de dediği gibi ‘’Baharın gelmeme gibi bir huyu yoktur. İlla ki gelir.’’
Baharın müjdecisi 21 Mart geldi bile. Geceyle gündüz eşitlendi. Aydınlık saatler uzamaya başlıyor. Yeni günü temsil eden, kardeşliğin, dayanışmanın sembolü Nevruz, bize yeni bir baharı müjdeliyor.
Kış uykusundan uyanan doğa; kokusuyla, sesleriyle, renkleriyle, aydınlığıyla bizi yeniden doğmaya, yenilenmeye ve yeni başlangıçlara davet ediyor.
İşte tam da şimdi tıpkı doğanın yenilenme zamanı olduğu gibi memleketin de uzun zamandır ihtiyaç ve özlem duyduğu değişimin, dönüşümün ve yenilenmenin vakti.
Değişim, dönüşüm, yeniden doğuş doğası itibariyle sancılı.
Adalete, barışa, aydınlık daha iyi bir Türkiye’ye kavuşmak arzusuyla memlekete hizmet etmeyen sistemi değiştirmek ve ihtiyacımız olan yeniliğe fırsat yaratmak üzere çıktığımız bu sancılı yolculukta; bizi harekete geçiren içimizdeki yaşam ateşi en değerli desteğimiz.
Hepimize; sabır, direnç ve kararlılık gerektiren bu meşakkatli yolculukta karşılaşma ihtimalimiz yüksek olan çirkinliklere göğüs gerebilme ve içimizdeki mücadele ateşini canlı kılabilme gücü diliyorum.
Bu hafta sizlerle iyi geleceğini düşündüğüm bir film ve müzik önerisi paylaşmak istiyorum.
Henüz izlemediyseniz yaşamanın bir direniş olduğunu, her yeni günün yeni umutlar taşıdığını ve umutsuz durumlar değil umutlu veya umutsuz insanlar olduğunu çok yalın ve güzel bir dille anlatan ödüllü bir Wim Wenders filmi olan ‘Mükemmel Günler’i izlemenizi ve film boyunca Nina Simone’nun sesinden duyduğumuz ‘Feeling Good’ ve Lou Reed’in ‘Perfect Day’ adlı unutulmaz parçalarını dinlemenizi öneririm.
Herkese umudunu koruduğu bir hafta dilerim.
https://youtu.be/QzZBbX5A1FA?si=o_XsxLcbP8TcLKqX
https://youtu.be/oHs98TEYecM?si=DV3yDpgRJULfDA6Z
https://youtu.be/9wxI4KK9ZYo?si=ivn1OwLRGu4lyAo-
İlksen Utlu kimdir?
Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.
Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.
Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.
Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.
|