16 Mart 2025

Hangi ara bu kadar marketçi olduk?

Tükettiğimiz yiyeceklerin içi de dışı kadar temiz ve güzel mi?

Bir ailenin genç nesline aktarabileceği en değerli miraslardan birinin sağlıklı beslenme kültürü olduğuna inanıyorum.

Ben; Çukurova’nın bereketli topraklarında, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleşmiş olduğu bir aileye doğmuş biri olarak kendimi bu konuda şanslı hissediyorum ve bu bilinci etrafıma yayarak sürdürmeye özen gösteriyorum.

Aslında üzerinde yaşadığımız bereketli Anadolu toprakları eğer kulak verecek olursak beslenmeye dair binlerce yıldır nesilden nesle aktarılan kadim bilgilerle dolu.

Fakat geçtiğimiz 20-30 yılda yetersiz eğitim, bilinçsizlik ve çiftçiyi desteksiz bırakan tarım ve hayvancılık politikaları gibi sebeplerle bereketli topraklarımızdan yeterli verimi alamamaya, bilinçsiz zirai ilaç kullanımına yenik düşmeye ve tarım arazilerini rant uğruna kaybetmeye başladık.

Bu süreç topraktan uzaklaşmayı hızlandırdı. Hem bireylerin toprakla teması hem de tarım üreticisi ile tüketicinin birbiriyle olan teması günden güne azaldı. 

Büyük şehirlerden başlayıp adım adım küçük yerleşimlere hızla yayılan irili ufaklı marketlere teslim olduk.

Başta, daha önce bir arada görmeye alışık olmadığımız ürün çeşitliliğini aynı çatı altında sunan büyük marketler hayatı pratikleştirdi ve bu hal birçoğumuza cazip geldi. Fakat zaman içinde bakliyattan, tahıla, kuru yemişten ekmeğe, etten süt ürünlerine, meyveden sebzeye her şey plastik paketlere girdi. 

Ürünlerin raf ömrünün daha uzun olması için insan sağlığına zararlı pek çok kimyasal da bu gıdalarla birlikte paketlerin içinde yerini aldı.

Topraktan koptukça, nüfusun büyük bir kısmı büyük şehirlerde kümelendikçe, verimli topraklar betona teslim oldukça yerel üretim yetersiz kalmaya başladı ve meyve sebze karayolu ile bir yerden başka bir yere taşınmaya başladı.

Bu durumun bir sonucu olarak da üretici ile tüketici arasına yollar, kilometreler, depolar, büyük marketler, haller girdi.  Bu uzun yolculukta, hasat edildikten günler sonra mutfağımıza girebilen meyve ve sebzelerin de bize ulaşana kadar besin değerleri bir hayli düştü.

Marketlerde uzun süreler raflarda, buzdolaplarında bekleyebilen besin ürünlerine de organik veya taze olduğu iddia edilen meyveye sebzeye de artık güvenimiz kalmadı.

Birebir ilişki kurduğumuz yerel üreticiler ve yerel üretici pazarları dışında semt pazarları da artık güven vermekten çok uzak. Günler önce topraktan koparılmış ve hangi zirai ilaca maruz kaldığından emin olmadığımız ürünler kilometrelerce yolculuk yapıp hallerde toplanıyor. Günlerce pazar pazar gezdikten sonra mutfaklara ulaşıyor.

Başından böylesi yolculuklar geçen bir meyve veya sebzenin taze kalması ya da besin değerini koruyabilmesi mümkün değil.

Geçtiğimiz günlerde yaptığım şehirlerarası bir yolculukta, hasat edildiği yerden başka bir yere doğru yolculuk eden koca bir kamyon dolusu lahanaya denk geldim.

Bu karşılaşma sırasında gayriihtiyari içimden ‘Kim bilir bu lahanalar nerede hasat edildi? Toplamda kaç kilometre seyahat edecek? Hangi şehre varacak ve günler sonra besin değerlerinin pek çoğunu yitirmiş bir şekilde kim bilir hangi markette ya da pazarda karşımıza çıkacak?’ diye düşünmeden edemedim.

Zaten taze olmayan bir sebze veya meyve ya birkaç gün içinde buzdolabında hızla pörsüyor ya da çok fazla ilaca maruz kalmış ise ürkütücü bir şekilde, aylarca görünüşü bozulmadan dolapta öylece durmaya devam ediyor.

Kontrolsüz ve bilinçsiz bir şekilde tarım ilaçlarına maruz kaldığımız günümüzde sağlığımızı koruyabilmek için yerel, ilaçsız, temiz ürünlere ulaşabilmek konusunda belki de her zamankinden daha çok dikkat göstermemiz gerekiyor.

Bugün sizlerle, bu konuya ilgi gösteren herkese destek sağlaması dileğiyle geçtiğimiz günlerde katıldığım, bana bu konuda umut veren ve ilham olan bir buluşmayı paylaşmak istiyorum.

İçi Güzel

Geçtiğimiz günlerde sevgili Zeynep Pekün Ekşioğlu’nun toprak, tohum, temiz ürün, dürüst üretici, sağlık ve lezzeti önceleyerek mevsimsel tarifler paylaştığı ‘İçi Güzel’ adlı kitabıyla tanışmak ve Zeynep’in kitabında da yer verdiği, ürünlerini kullandığı temiz tarım yapan üreticilerle buluşmak üzere sevgili Gülin Özalp’in ev sahipliğinde Okra İstanbul’da toplandık.

Okra İstanbul

Hem yerli üreticileri dinleme ve onlara sorular sorma imkanımız oldu hem de Zeynep Pekün Ekşioğlu’nun Executive Chef Mert Yalçıner’le birlikte hazırladığı ve masada bulunan üreticilerin ürünlerinin de kullanıldığı bu buluşmaya özel olarak tasarlanmış olan menüyü tattık.

Zeynep Pekün Ekşioğlu- Gülin Özalp- İlksen Utlu

Menüde Bozelli Zeytinyağı tadımı, Zeynep Ekşioğlu’nun elleriyle yaptığı sarımsaklı mor lahana çorbası, ızgara enginar ve kuşkonmaz, Şef Mert Yalçıner’in imza lezzetlerinden biri olan balık ekmek gibi lezzetlere yer verilmişti.

Zeynep Pekün Ekşioğlu ile birlikte kitabında yer alan üreticilerin neredeyse tümünün önceki yaşantılarında başka işlerle uğraşmış ve sonra toprağa yönelmiş kişiler olduğunu öğrenmek toprağın artık bizi çağırdığının çok çarpıcı ve somut bir örneğiydi.

İçinde bulunduğumuz dönemde dünya ve ihtiyaçlarımız büyük bir hızla değişiyor, dönüşüyor. Bu hızın içinde ayakta kalabilmek, yararlı işler üretmeye ve yaşama katkı sunmaya devam edebilmek için pek çoğumuz belli aralıklarla yeni alanlarda yetkinlikler geliştirerek dünyaya uyumlanmak zorunda olacağız.

‘İçi Güzel’in içeriğinden tasarımına, sağlıklı ve pratik önerilerinden fotoğraflarına bayıldım. Sevgili Zeynep’e, Lokal Plants isimli markası ile çıktığı yolculuğundan bu yana ulaştığı temiz tarım yapan küçük üreticileri yalnızca kendine ve yakın çevresine saklamadığı, kitabı aracılığıyla herkesle paylaştığı için teşekkür ederim.

Emin Ali Sipahi- Saygın Serdaroğlu-Esra ve Mustafa Hazer- İrfan Donat-Zeynep Pekün Ekşioğlu-Nuri Avcı-Ayça Sarc-Gülin Özalp-Mustafa Faruk Altun

Temiz tarım alanındaki değerli üreticiler

Kısaca buluşmada tanıştığım, sağlıklı yaşam ile ilgilenen herkes için ilham ve değerli bir kaynak olduklarını düşündüğüm üreticilerden de bahsetmek isterim.

Damlıca Çiftlik

İstanbul, Çatalca’da bulunan Damlıca Çiftlik’in sahibi Emin Ali Sipahi 8 yıldır tarımla uğraşıyor. Benim de pandemi öncesi, yeni ürün vermeye başladığı zamanlar tanıştığım ve ürünlerinin tazeliğinden çok memnun kaldığım çiftlik İstanbul’a yakın mesafede olmasından dolayı hasat edilen ürünü ertesi gün adrese teslim edebiliyor. Böylelikle ürünler tazeliğini ve besin değerlerini maksimum seviyede korumuş bir şekilde tüketiciye ulaşıyor.

Betonun arazileri yiyip bitirmeye çalıştığı bir ortamda Damlıca Çiftlik direniyor, etraftaki çiftçileri örgütlüyor, onlarla da sözleşmeli tarım yaparak toprağa tutunmaya devam ediyor ve sahip çıkıyor.

Sipahi, sürdürülebilir tarıma çok önem verdiklerini, birlikte çalıştıkları mekanlardan sebzelerin kullanılmayan bölümlerini geri aldıklarını ve toprağa besin olması üzere kullandıklarını belirtiyor.

Çiftliğe ve ürünlerine dair ayrıntılı bilgiye web sitesinden ulaşabilirsiniz.

Bal üreticisi Mustafa Faruk Altun

Bal üreticisi Mustafa Bey 31 yıl boyunca Ticaret Odası’nda dış ticaret uzmanlığı yaptıktan sonra memleket toprağının çağrısı üzerine Artvin, Şavşat Çandarlı Köyü’ne dönmüş ve bal üretimine başlamış.

Memleketinde ‘Çavdarlı’da bir kovanın olsun’ adlı topluluk destekli bir proje hayata geçirmiş. Bu proje vesilesiyle eğer siz de 1740 rakımda, bakir bir ortamda yaşayan arılar tarafından üretilen bir kovan balınız olsun isterseniz, bir aracı olmaksızın bu değerli bala direkt ulaşabilirsiniz.

Mustafa Bey’in Çavdarlı Köyü’nde ürettiği balın analizleri, rekor seviyede prolin değerine sahip olduğunu gösteriyor.  Öyle ki 300 üzeri prolin değerine sahip bir bal dünyada büyük alkış alırken, Kafkas arılarının yaptığı bu özel bal 1750 prolin değerine sahip.

Mustafa Bey aynı zamanda bir greçka (karabuğday) üreticisi. Greçka üretiminin doğal döngüye destek sağlayarak arılar için de iyi bir nektar sağlayıcısı olduğunu belirtiyor.

Mustafa Faruk Altun ve Arıcılık

Bozelli Zeytinyağı

Esra- Mustafa Hazer çiftinin Manisa Bozburun’da tek bahçede 3 yerli, 1 İtalyan, 1 Girit ve 4 İspanyol zeytin çeşidiyle toplam 22bin ağaçla üretim yapan butik zeytinyağı markası.

Bahçeyi 15 sene önce ‘’Bu yörede zeytincilik yapılmaz’’ denmesine rağmen kuran Hazer çifti, yöreye ilham olmuş ve bugün Manisa’da zeytin ağacı sayısı toplamda iki milyona ulaşmış.

Tek bahçede 9 çeşit zeytinle yola çıkan Hazer çifti benzersiz bir şey yapmak üzere yola çıktıklarının altını çiziyor. Bahçenin ve marka tasarımının harman yapmaya uygun olduğunu ve bir nevi şarap kupajı mantığında üretim yaptıklarını belirtiyor.

Bozelli markasının 300 kilo ile başlayan üretim yolculuğunun kapasitesi bugün 18 tona ulaşmış.

Bir zeytinyağı sevdalısı olarak ben tattığım Bozelli Zeytinyağı çeşitlerini beğendim. Siz de markanın ürünlerine göz atmak isterseniz web sitesinden ulaşabilirsiniz.

Ovasofra

Yemekte tanıştığımız bir diğer üretici Çeşme Ovacık’tan OvaSofra.

Menüde tattığımız lezzetli ızgara enginar ve kuşkonmaz Ovasofra topraklarındandı.

Ovasofra dört kuşaktır tarım yapan bir gelenekten geliyor. Her bitkinin ve canlının birbiriyle ilişkisinin gözetildiği, iyi ve özenli tarıma önem veren bir anlayışı benimsiyor. Tarlada organik tohum kullanılıyor.

Ovasofra’nın dayanışma sonucu ortaya çıkan bir de restoranı bulunuyor.

Sipariş vereceğiniz ürünler adresinize kargolanıyor.

Ovasofra’nın ürünlerine dair bilgiye sosyal medya hesabı @ovasofra’dan ulaşabilirsiniz.

Çekirdek Türetici

Çekirdek Türetici doğa dostu, temiz tarım yapan üreticilerle türeticileri buluşturan bir topluluk. Yemekte tanıştığımız Saygın Serdaroğlu ‘türetici’yi tüketmenin negatif tarafından sıyrılmış, üretici olmaya meyilli bilinçli tüketici olarak tanımlıyor.

Topluluk, ağı kurmaya Yedi Kule Bostanları’yla başlamış ve ağ zamanla gelişmiş. Ağ, güvene dayalı ve topluluk destekli bir sistem üzerine kurulu. Topluluk, Serdar Bey’in deyişiyle ‘miktarla değil nektarla ilgilenen’ üreticilerden oluşuyor.

Çekirdek Türetici’ye dair bilgiye ve ürünlere @cekirdektüretici isimli hesaptan ulaşabilirsiniz.

Herkese tükettiği ürünlere bilinçli bir farkındalıkla yaklaştığı, sağlıklı günler dilerim.

İlksen Utlu kimdir?

Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.

Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.

Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.

Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kadim bilge: Kadın

Kadim bilgeyi nerede görseniz tanırsınız. O bazen bir ressam, yazar, heykeltıraş, oyuncu, dansçı bazen de bir anne, düşünür, mucit veya lider olarak çıkar karşımıza

Doğanın ve tarihin buluştuğu coğrafyada bambaşka bir deneyim

Bugün sizi masalsı bir diyara götürmek istiyorum. Peri bacalarıyla ünlü benim için perilerin diyarı, Kapadokya’ya

Bir çocuk büyütmeye koca bir köy gerek

Anne olunca kadın beyninde neler oluyor?

"
"