18 Eylül 2024

Cep telefonlarındaki piller ölümcül patlama yaratır mı?

Bu saldırı boyutu ile şaşırtıcı olsa da, yeni cins bir saldırı değil. Siber saldırı hiç değil. Özetle, bir cihazın içindeki patlayıcı uzaktan patlatılmış

Dünkü saldırıyı yorumlayan yazımdan sonra, bugün konuyu araştıran gazeteci arkadaşlarımdan gelen tek bir soruyla karşılaştım.

"Cep telefonlarında da pil var. Acaba ölümcül bir tehlike yaratır mı?"

Önceki yazıda ne demiştik? Burada patlayan şey bir "pil" değildir. Bunu neden diyoruz? Çünkü pillerin patlatılması bu kadar kolay değil. Zaten New York Times da bugün bizi teyit eden bir makale yayınladı.

Aşağıdaki videoda, cep telefonundan laptopa çeşitli araçların pillerinin patlatılmasının denendiğini görebilirsiniz. 5.30'dan itibaren çok daha büyük bir pili patlatmaya uğraşıyorlar. Ama patlamıyor.

(Videonun yayıncısı iFixit birbirlerine onarım konusunda yardım eden insanların oluşturduğu global bir topluluk)

Zaten neredeyse 35 yıldır hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan cep telefonlarının pillerinin patladığını kaç kere gördünüz? Kaç kişinin yakınında böyle bir olay meydana geldi?

Evet, gazetelerde zaman zaman bazı pil yanma olayları gördük ama bunlar da aşırı koşullar altında, kullanım ya da üretim hataları nedeniyle pillerin aşırı ısınması ya da delinmesi gibi olaylar sonucunda meydana geldi. Örneğin 2017'de Samsung'un Galaxy Note 7 telefonlarında (geri toplatılmıştı) pil kaynaklı yanma ve patlama meydana gelmişti.

Çağrı cihazının ciddi hasar meydana getirmesi mümkün mü?

Çağrı cihazı dediğimiz aygıt bir hayli basit bir alet. Pilinin aşırı yükleme ile vs patlatılmasının ne kadar zor olduğunu -çeşitli pillerin denendiği- yukarıdaki videodan da görebilirsiniz.

Ama yine de mesela diyelim ki çağrı cihazının pilini patlatacaksınız; önce cihazın numarasını bileceksiniz, sonra içine sızacaksınız -ki internete bağlı olmadığı için sızma ancak fiziksel olarak mümkün- içine öyle bir kod ya da devre koyacaksınız ki pili ısındıracak kadar yüklü bir işlem yapacak. Üstelik bunu aynı anda binlerce cihazda yapacaksınız. Pek akla yakın gelmiyor.

Gerçek dünyada lityum-iyon piller patladığında, ufak tefek yaralanmalar (mobil telefonlarla ilgili) raporlansa da, ölüme yol açması zor gözüküyor. Dolayısıyla saldırıyı duyduğumuz andan itibaren dışarıdan cihaz içine konulmuş patlayıcı diyoruz.

BAC Consulting firması

Çağrı cihazlarının ana üreticisi Tayvanlı Gold Apollo'nun CEO'su Hsu Ching-kuang, bugün Taipei'de gazetecilerle yaptığı görüşmede, BAC ile 3 yıldır anlaşmalı çalıştıklarını söylemiş ama anlaşmaya dair bir belge sunmamış. Ancak ilgi çekici bir ayrıntı vermiş ve BAC ödemelerinin Orta Doğu üzerinden gönderildiğini belirtmiş.

Şirketin, 19 Mayıs 2022'de kurulduğu ve (şu anda yayında olmayan) web sitesinde, iş danışmanlığından mücevher satışına kadar uzanan çeşitli iş kollarının yer aldığı görülürken, faaliyetleri arasında yer alan telekomünikasyon konusunda çağrı cihazı teknolojisiyle ilgili olduğuna dair bir bilgiye ulaşılamamış. 

BAC'nin Macar ve İtalyan kökenli olduğunu iddia eden 49 yaşındaki Cristiana Arcidiacono-Barsony tarafından kurulduğu bilgisi var.

Bu siber saldırı mı?

Yapılan saldırı bir siber saldırı mı diye soranlara not edelim. Bu saldırı boyutu ile şaşırtıcı olsa da, yeni cins bir saldırı değil. Siber saldırı hiç değil. Özetle, bir cihazın içindeki patlayıcı uzaktan patlatılmış. Bunu cep telefonlarının içine yerleştirilen patlayıcılarla, uzaktan suikast yapıldığında gördük. Yeni olan şey şu; bu sefer 1 kişi değil, bir kitle hedeflenmiş.

Bir düşman görülen grubun yaptığı / yapacağı alım bilgisi değerlendirilmiş ve bu alım kitlesel saldırı amaçlı kullanılmış. Toplu cihaz alımı nedeniyle çok kişiye ulaşan bir saldırı olmuş. Bilinen ve daha önce defalarca yaşanan bir saldırı türü. Telefona konulan patlayıcılarla yapılan suikastlerden farksız. (Hamas üyesi Yahya Ayyaş'ın 1996'da öldürülmesi gibi...)

Bu saldırının 2 boyutu var. Birisi casusluk (cihazların satın alınacağını ve nereden alınacağını haber almışlar) ikincisi muhtemelen hainlik; B.A.C Consulting isimli Macar firma ya da oradan ithalat yapan Lübnan'daki bayi bu bombaları cihaza yerleştirmiş.

Saldırı İsrail'e sadece bir grup Hizbullah üyesinin sahadan çekilmesini (ölerek ya da yaralanarak, örneğin 500 kör kalan üyeden bahsediliyor) sağlamakla kalmamış. Yanı sıra kimlerin üye olduğu da ortaya çıkmış. Daha önemlisi İsrail "teknoloji açısından güçlü olduğu" imajına yeni bir katkı yapmış oldu.

Dünya açısından ise, buradaki önemli olay şu; İsrail Gazze'deki hastane ya da Birleşmiş Milletler binasında olduğu gibi sivil halka yönelik yaptığı saldırılara bir yenisini eklemiş. Hizbullah’ın kendisi sivil olmasa da, halkın içine karışmış olan, yani bir süpermarkette alışveriş yapan, motosiklet kullanan, araba kullanan Hizbullah üyelerinin çevresindeki sivil halka aldırılmadan bu saldırı gerçekleştirilmiş. Bu vahim bir durum. İsrail’in alışılmış etik kurallara aldırmadığını ortaya koyuyor. Umarız bu yeni bir trend haline dönüşmez.

Diğer yandan buradan çıkarılacak önemli bir ders, son yıllarda AKP’nin diline doladığı ve hepimizi kandırmaya çalıştığı sanal “yerli ve milli” değil, gerçekten kendi teknolojimizi üretmemiz gerekiyor.

Füsun Nebil kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST).

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünyadan toplumsal taleple çözülen iki olay: Elisa Lam ve Maria Soledad

Her ikisinde, toplumun sessiz kalmadığını ve olayları sonuna kadar takip ettikleri görülüyor. Her iki olay da ilham ve ümit verici. Toplum vicadnını yaralayan olayların karşısında ne yapılması gerektiğini gösteriyor

Psikiyatrist Bilal Ersoy: İncel gençlere, umutla tutunacakları bir gelecek vaat edebilmeliyiz

Doç. Dr. İrem İnceoğlu, “inceller”in diğer kadın düşmanı yapılanmalardan farkının “kadın düşmanlığına bir kılıf uydurma çabasına bile girmeyecek kadar nefreti açık ifade edebilmeleri” olarak değerlendirirken; psikiyatrist Bilal Ersoy, yapılabilecek en önemli şeyin “onlara, tutunacakları bir geleceği vaat edebilmek” olduğunu söyledi

İletişim ve özelleştirmeler çağında "hasta hakları”

Hastaların haklarının korunduğu bir sistem için, hepimizin talepte bulunması ve devleti bu yolda zorlaması gerekli. Yani “tüketiciler” grubunun alt kümesi “hastalar” olarak haklarımıza sahip çıkmalıyız. Unutmayalım ki; vatandaşlar, hastanelere "müşteri" olarak değil "hasta" olarak gidiyor

"
"