16 Mart 2022

Putin’in savaşı ve uluslararası yargı

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, uluslararası hukukun vahim ihlali. Uluslararası yargı önünde hesap verilmesi konusunda mevcut boşlukları doldurmaya yönelik Özel Mahkeme girişimi başarılı olabilir mi? Putin Pandora’nın Kutusu’nu açtı, bakalım dünya nasıl şekillenecek?

İçinde yaşadığımız uluslararası güvenlik mimarisinin temeli Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluşu ile atıldı. Yapı bölgesel kuruluşlar ile tamamlandı. Avrupa siyasi coğrafyasında Avrupa Konseyi (AK), Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı (NATO), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Birliği (AB), BM ile birlikte güvenlik mimarisinin temel sütunlarını oluşturdular.

Bu yapı 76 yıl boyunca çok taraflı diyalog yoluyla kurallara dayalı düzlemde kalıcı barış ve güvenlik konusunda dengeyi korudu. 45 yıl iki kutuplu dünyada Soğuk Savaş’ı yaşadı. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nın dağılması ile bir süre tek kutuplu sistemi gördü. Rusya’nın süper güç yeteneklerini yeniden kazanması ve Çin’in yükselişi ile çok kutuplu dünyaya doğru evrilirken, amaçlanan kalıcı barış ve güvenlik hedefi uçurumun kenarına geldi.

Putin yönetimindeki Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya karşı başlattığı işgal amaçlı askeri harekat savaşa dönüştü. Pandora’nın Kutusu açıldı. İçinden ne çıkacağını henüz tam olarak bilmiyoruz.

Putin’in savaşı uluslararası hukukun açık ihlalidir. Hiçbir neden bu çok vahim insani sonuçlar yaratan saldırı için gerekçe olamaz. Bu suçun sorumlularının uluslararası hukuk önünde hesap vermeleri gerekir. Cezasızlık yaşanan trajedileri derinleştirir.

Desen: Selçuk Demirel

Putin’in savaşı ve uluslararası hukuk önünde hesap verilmesi

Önceki iki yazımda, Putin’in savaşına uluslararası hukuk açısından bakmış, uluslararası kuruluşların tepkilerini ele almıştım. Bugün uluslararası hukuk önünde hesap verilmesi konusunu, mümkün olabildiğince teknik ayrıntılara girmeden inceleyeceğim.

Uluslararası toplum potansiyel ihlalleri düşünerek yargı mekanizmaları geliştirdi. En başta, BM’nin bağımsız yargı organı niteliğinde devletleri yargılama yetkisine sahip Uluslararası Adalet Divanı (UAD) var. Daha sonra bireylerin uluslararası yargı önünde hesap verebilmeleri amacıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kuruldu. AK’nın bağımsız yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) hem devletleri hem de bireyleri yargılama yetkisine sahip. UAD ve UCM Lahey’de, AİHM Strasbourg’da.

Bu yargı mekanizmalarının yapabilecekleri ve görev yönergeleri kapsamı dışında kalan konular var. Yani, Putin’in savaşının sorumlularının uluslararası yargı önünde hesap verebilmeleri bakımından bazı boşluklar var.

Uluslararası Adalet Divanı

UAD Statüsü, BM Antlaşması’nın eki, ayrılmaz parçası. BM üyesi devletler UAD’nin yetkisini tanımak durumundalar. Devletler başvurabilir. Koşul; uyuşmazlık durumundaki devletlerin anlaşarak konuyu UAD’ye birlikte götürmeleri. Bir istisnası var. Devletler, Statü’nün 36. maddesi uyarınca, katılmadıkları başvurular için de Mahkeme’nin yetkisini tanıdıklarına ilişkin beyanda bulunabilirler.

Ukrayna UAD’ye başvurdu. Rusya başvuruya katılmadı. 36. madde uyarınca da beyanı yok.

Ukrayna, bu boşluğu aşabilmek amacıyla, 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni kullandı. Rusya, Ukrayna’ya saldırısının gerekçeleri arasında, “Ukrayna’nın Donbas’ta soykırım yaptığını” öne sürmüştü. Sözleşme’nin IX. maddesine göre, UAD yorum yetkisine sahip. Ukrayna, dayanaksız bu iddianın Sözleşme’nin ihlalini oluşturduğu savı ile UAD’ye başvurdu.

UAD 7 Mart’ta tarafları dinlemek için duruşma yaptı. Rusya katılmadı. Ukrayna adına uluslararası hukukçular kapsamlı sunuşlar yaptılar ve askeri operasyonların durdurulması için ara karar verilmesini talep ettiler.

UAD kararını henüz açıklamadı. Ama, karar ne olsa da, Rusya’nın bunu dikkate alacağını beklemek gerçekçi olmaz. Yine de UAD kararı izleyen süreç için önemli bir hukuk referansı olacaktır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi

UAD’nin yalnız devletleri yargılayabildiğini dikkate alan uluslararası toplum, bireylerin de uluslararası hukuk önünde yargılanabilmeleri amacıyla 1998’de UCM Statüsü’nü kabul etti. Statü 2002’de yürürlüğe girdi. Halen 123 devlet taraf. Rusya, Ukrayna, ABD ve Türkiye taraf olmayan devletler arasında. Ukrayna, taraf olmamasına karşın, 2013’te yaptığı bildirimle ülkesinde işlenen suçlar için UCM’nin yetkisini tanımış.

UCM, yetkisi kapsamında dört tür suçu yargılayabiliyor; savaş suçu, insanlığa karşı suç, soykırım suçu, saldırı suçu.

Putin’in savaşında bu kapsama girecek suçların işlenmekte olduğu kuşkusuz. Ama Rusya UCM’ye taraf değil. Bununla birlikte, UCM Savcısı, 39 devletin ortak başvurusu üzerine, Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü askeri operasyonlar bakımından gelecekte delil olabilecek bilgi ve belge toplamaya başladı. Yargılama olur mu, suçlanan Rusların tutumları ne olur, ülkelerinden ayrılmadıkları takdirde UCM’nin yaklaşımı ne yönde gelişir, izleyeceğiz.

Ayrıca, BM İnsan Hakları Konseyi’nin 4 Mart’ta kabul ettiği karar uyarınca kurulan “uluslararası soruşturma komisyonu”nun da yargı süreçlerine delil olarak sunulmak üzere insan hakları hukuku ve insani hukuk ihlallerine ilişkin bilgi ve belge toplamakla görevlendirildiğini biliyoruz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AK’nın 47 üye devleti arasında yer alan Rusya ve Ukrayna AİHM’nin de yargı yetkisini tanımış durumdalar. Çok sayıda bireysel başvurunun yanı sıra, Ukrayna’nın 2014 gelişmelerini izleyen dönemde AİHM’ye devlet başvuruları da var. Bunların incelemeleri sürüyor.

24 Şubat’ta başlayan saldırı sonrasında Ukrayna’nın Rusya’ya karşı yaptığı devlet başvurusu üzerine, AİHM, Rusya’nın sivillere ve sivil hedeflere saldırılarını durdurmasını isteyen ara karar verdi. 1 ve 4 Mart’ta bu konuda basın açıklamaları yaptı. Başvurunun incelemesinin kısa sürede sonuçlanması beklenmez.

Bu arada, AK Bakanlar Komitesi 25 Şubat’ta aldığı karar ile, AK Statüsü’nün 8. maddesi uyarınca Rusya’nın Bakanlar Komitesi’nde ve Parlamenter Meclis’te temsil haklarını askıya aldı. AK sözcüsü, Rusya’nın Konsey üyeliğinden çekileceğini bildirdiğini açıkladı. Hukuk açısından Rusya’nın AİHM kararlarını uygulama yükümlülüğü devam ediyor olsa da, bu kararların uygulanma şansının yüksek olduğunu öne sürmek mümkün görünmüyor.

Bu iyi bir haber değil. Uluslararası barış ve güvenlik çok taraflı diyalog zemininde güçlendirilebilir. Aktörlerin bu zeminin dışında kalmaları barış ve güvenliğe hizmet etmez. Çatışma yerine diyalog yoluyla uzlaşı arama imkanları daralır. Bu konuya önceki yazımda da değinmiştim.

Özel Mahkeme kurulması girişimi

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının sorumlularının uluslararası hukuk önünde hesap vermeleri konusunda mevcut yargı mekanizmalarında görülen boşlukların aşılabilmesi ve cezasızlığa ön alınabilmesi amacıyla bir girişim başlatıldı. Siyasetçi, hukukçu ve yazarlardan oluşan grup, “Rusya’nın Ukrayna’ya Saldırı Suçunun Cezalandırılması İçin Özel Mahkeme Kurulması” başlıklı bir bildiri hazırladı.

Listesi bildirinin ekinde yer alan girişimin öncüleri arasında Birleşik Krallık eski Başbakanı Gordon Brown da var. Girişimin tanıtılması amacıyla “Chatham House” tarafından düzenlenen çevrim içi toplantıda, girişimin İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Nürnberg ve Tokyo mahkemelerinden esinlendiği, mevcut uluslararası yargı mekanizmalarını oluşturan UAD, UCC ve AİHM’i tamamlayıcı olmasının amaçlandığı, Rusya’yı durdurmak için yaptırımların yeterli olmayacağı, hukuk önünde hesap verilmesinin de tamamlayıcı etki sağlayacağı dile getirildi.

Hukuk ve siyaset ilişkisinin sınırları

Hukuk ile siyaset ilişkisi, akademinin de tartıştığı karmaşık bir konu. Hukuk, siyasetin baş oyuncu olduğu sahnede sınırları belirleyici rol oynar. Siyasetin bu sınırlar içinde esnekliği var. Hukukun siyaset sahnesindeki rolünün genişletilmesi ve güçlendirilmesi, kalıcı barış ve güvenlik için bir anlamda sigortadır. Uluslararası siyasette de hesap verebilirlik sağlanmalı, cezasızlık önlenmelidir. Böylece geleceğin potansiyel suçluları için de caydırıcılık oluşur.

Uluslararası yargı mekanizmalarında gözlenen ve kısa sürede uygulanabilir kararlar alınmasını engelleyen hukuk boşlukları olduğu görülüyor. Bu mekanizmaları oluşturan devletlerin sağlayabildikleri uzlaşı bu sonucu yaratmış.

Bu boşlukları aşmak amacıyla Özel Mahkeme kurulması girişiminin nası sonuçlanabileceği konusunda öngörüde bulunabilmek zor. Burada da siyaset belirleyici olacak.

Sonuçta, Putin’in savaşı Pandora’nın Kutusu’nu açtı, bakalım içinden neler çıkacak, dünya nasıl şekillenecek ...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Siyaset işkence yasağına sahip çıkmalı

Geçmişte ve bugün birçok ülkede siyasetin isterse işkence yasağına sahip çıkarak hızlı ve görünür ilerleme sağladığı biliniyor. “İşkenceye sıfır tolerans” ilkesinin yalnız sözde değil, uygulamada da gerçekleşmesi, demokratik istikrarın kalıcı olmasını sağlayacaktır

BM Komisyonu: Filistin’de ve İsrail’de uluslararası hukuk ihlal edildi

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’nın haklarında talep ettiği tutuklama müzekkerelerinin onaylanması durumunda, İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı yargılanmak üzere aranıyor durumuna düşecekler ve Roma Statüsü’ne taraf ülkeleri ziyaret edemeyecekler

İsrail Soykırım Sözleşmesi’ni aştı

Uluslararası hukuk İsrail’in yarattığı vahşeti tanımlamakta yetersiz kaldı. Yeni bir normatif yapı ihtiyacı bile tartışmaya açılabilir. UAD ve UCM kararları yönlendirici olacak. Hukuk üstünse cezasızlık olmaz. Cezasızlık varsa hukuk üstün değildir. Bakalım uluslararası siyaset hukukun üstünlüğünü tanıyacak mı?

"
"