Dünkü yazımda, Putin yönetimindeki Rusya’nın Ukrayna’yı işgal amacıyla başlattığı askeri harekatın uluslararası hukukun çok vahim ihlalini oluşturduğuna işaret etmiştim. Önceliğin büyük insani felakete yol açan bu savaşın durdurulması olduğunu; öte yandan, uluslararası sistemin evriminde yeni bir aşamaya geçişin habercisi niteliği taşıyan Putin’in savaşının ardından güvenlik mimarisinin yeniden düzenlenmesine yönelik arayışların doğru verilere dayanmasının önemini vurgulamıştım.
Putin’in savaşı 24 Şubat’ta başladı. Ama kokusu önceden alınmıştı. Uluslararası mekanizmaların zamanında ve hızla hareket ettiklerini gördük. Kısaca gelişmeleri, yapılabilenleri ya da sonuç alınmasını zorlaştıran unsurları görelim.
Önce, uluslararası kuruluşlar kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi’nde (AK) kaydedilen gelişmelere bakalım. Uluslararası yargı organlarının durumunu izleyen yazımızda değerlendiririz.
BM Güvenlik Konseyi
Uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditler konusunda yetkili organ Güvenlik Konseyi. 21 Şubat’ta toplanmaya başladı. Hazırlanan karar tasarısı, daimi üye Rusya’nın vetosu nedeniyle kabul edilemedi. 11 üye olumlu oy verirken, 3 üye (Çin, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) çekimser kaldı.
Bu arada ironik bir duruma değinmek gerekir. Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesi sırasıyla birer ay boyunca Konsey’in başkanlığını yürütür. Şubat ayı başkanı Rusya, bir şapkası ile Konsey’i yönetirken, diğer şapkası ile de Konsey oturumunun hedefi durumundaki Ukrayna’ya saldıran Rusya’yı temsil ediyordu. Başkanlık 1 Mart’ta Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçti.
Karar kabul edemeyen Güvenlik Konseyi, bu kez 1950’de kurulan ve bugüne kadar sadece on kez kullanılan bir yöntemi devreye soktu. Uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir konuda Konsey’in karar alamaması durumunda, konu Genel Kurul’a gönderilebiliyor. Konsey kuralları gereğince, veto yetkisi kullanılamayan bir yöntem kararı ile, konuyu karar alınması amacıyla “acil özel oturum” (emergency special session) toplanması için Genel Kurul’a havale etti. Böylece, son olarak 1997’de başvurulan “acil özel oturum” yöntemi, 25 yıl sonra Putin’in savaşı için işletilmiş oldu.
Bu arada Güvenlik Konseyi Putin’in savaşı konusunda gelişmeleri siyasi, askeri ve insani açılardan değerlendirmeye devam ediyor. Son olarak 11 Mart’ta toplanarak, biyolojik silah kullanımı ile ilgili iddiaları ele aldı.
BM Genel Kurulu
Genel Kurul acil özel oturumu 1 Mart’ta kabul ettiği karar ile, Rusya’nın “hemen, tamamen ve koşulsuz olarak tüm askeri güçlerini Ukrayna’nın uluslararası tanınmış sınırlarının dışına çıkarmasını” talep etti. Karar 141 oyla kabul edildi. Rusya ve 4 ülke (Belarus, Eritre, Kuzey Kore ve Suriye) karşı oy verdiler. 35 ülke çekimser kaldı.
Genel Kurul kararı hukuken bağlayıcı olmasa da, uluslararası toplumun büyük çoğunluğun sesi olarak siyasi ağırlık taşıyacak ve referans oluşturacaktır. Genel Kurul, gerektiğinde yeniden toplanmak üzere, acil özel oturumunu açık bırakmaya karar verdi.
BM İnsan Hakları Konseyi
Cenevre’de oturumu devam eden 47 üyeli İnsan Hakları Konseyi de 4 Mart’ta kabul ettiği karar ile, bağımsız uzmanlardan oluşacak bir “uluslararası soruşturma komisyonu” (international inquiry commission) kuruldu. Daha önce Suriye konusunda da benzer bir komisyon oluşturulmuştu. Komisyon’un gelecekte sorumluların hesap verebilmelerine ve cezasızlığın önlenmesine yönelik olası yargı süreçlerine delil olarak sunulmak üzere insan hakları hukuku ve insani hukuk ihlallerine ilişkin bilgi ve belge toplaması öngörülüyor.
Karar 47 üye devletin oy kullanabildiği Konsey’de 32 olumlu oy ile kabul edildi. 2 üye (Rusya ve Eritre) karşı oy verdiler. 13 üye çekimser kaldı.
AK Bakanlar Komitesi
AK Bakanlar Komitesi, Parlamenter Meclis (AKPM) ile danışma içinde, 25 Şubat’ta aldığı karar ile, AK Statüsü’nün 8. maddesi uyarınca, Rusya’nın temsil haklarını askıya aldı. Böylece Rusya Bakanlar Komitesi ve AKPM toplantılarına katılamayacak. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdindeki statüsü devam edecek. AİHM Rusya ile ilgili başvuruları değerlendirmeye devam edecek. Rusya da bu kararları uygulamakla yükümlü olacak. Ayrıntıları merak edenler, AK Genel Sekreteri’nin bu çerçevede Rusya’ya ilettiği bildirime ilişkin açıklamayı ve Bakanlar Komitesi’nin 2 Mart tarihli kararını okuyabilirler.
AKPM de bugün ve yarın (14-15 Mart) yapacağı özel oturumda, durumun geniş kapsamlı değerlendirmesini yapacak.
AK Bakanlar Komitesi’nin Statü gereği alması kaçınılmaz olan bu karar, bir yandan da Putin’in savaşının uluslararası ilişkilerin ana unsurunu oluşturan çok taraflı diyalog zeminine büyük zarar verdiğinin de göstergesini oluşturuyor. Resmi bildirim olmamakla birlikte, Rusya’nın AK’ya dönmeyeceği yolunda medya haberleri var. Bu durumda, 47 üyeli AK’nın hükümetler arası kanadı Bakanlar Komitesi’nde ve yasama kanadı AKPM’de Rusya ile diyalog zemininin ortadan kalkması sonucu doğacak. En azından bu zeminde çatışma yerine diyalog yoluyla uzlaşı aranması imkanları sınırlanacak.
2014 gelişmeleri sonrasında da, Rusya’nın AK Bakanlar Komitesi’ne katılımı konusunda bir değişiklik öngörülmemekle birlikte, AKPM’de Rusya parlamento heyetinin yetkilerinin askıya alınması sonucunda, Rusya heyeti yaklaşık dört yıl boyunca AKPM oturumlara katılamamıştı. İkinci yılda durumun değişmemesi üzerine de izleyen dönemde AK bütçesine yıllık katkı payını ödememişti. AK bütçesinin yüzde 10 dolayındaki bölümünün eksik kalması, AK faaliyetlerinin de orantılı olarak sınırlanmasına da yol açmıştı.
Putin’in savaşına uluslararası kuruluşların tepkilerine ilişkin bu bilgileri, uluslararası sistemin evriminde önemli bir dönüm noktası oluşturmaya aday bu durumun yansımalarının bazı boyutlarının daha iyi anlaşılmasına katkı amacıyla ve kayda geçirilmesinin yararlı olacağı düşüncesiyle paylaştım.
Uluslararası yargı mekanizmalarındaki durumu izleyen yazımda ele alacağım.