24 Mayıs 2023

Sayılan oylar ne kadar gerçek?

Nüfus artışında oldukça dikkat çeken bir veri, 2010 Anayasa referandumuna gidiyor. Yılda ortalama 1 milyon kişi civarında arttığı bilinen Türkiye'nin nüfusu, 2007-2010 aralığında 3,1 milyon artmış. Peki seçmen sayısı? Araştırmadan öğrendiğimiz kadarıyla 6,7 milyon. Çok yüksek bir artış değil mi? 

YSK'dan gelen seçmen verilerine odaklanmak doğru olsa bile yeterli midir?

Veriler YSK'ya gelmeden önceki nüfus verilerini incelemek, seçimin seyri ve sonuçlar konusunda farklı bir değerlendirme alanı açar mı?

Seçmen sayısına ve seçim sonuçlarına da dayanak oluşturan nüfus verileri ne kadar sağlıklı?

Seçmen sayısı ile nüfus artışı arasında kuşku doğuran oransızlıklar var mı?

Bu sorulara kafa yorulması, "münferit" hadiseler, veya "zaten sonucu etkilemez ki" diye geçiştirilmeyip kurumlardan sağlıklı veri talep edilmesi her vatandaşın meşru ve demokratik bir hakkı.

Füsun Sarp Nebil (T24 yazarı) bu sorulara geçen seneden bu yana kafa yoruyor. Mernis projesinde görev almış Prof. Dr. Turhan Menteş ve Bilgisayar Mühendisi (eski oda başkanı) Ali Rıza Atasoy ile bir araya gelip kapsamlı bir araştırma yapıyorlar.

* * *

Sarp, bu araştırmadan süzdüğü "Seçmen Sayısı nüfusa göre neden 6,7 milyon fazla?" başlıklı yazısında, Türkiye nüfusunun 2007-2023 arasında, 14,6 milyon artmasına karşılık, seçmen sayısının 21,4 milyon arttığını vurguluyor. Ve bu yüksek farkın, yetkili kurum ve kişiler tarafından izaha muhtaç olduğunu dile getiriyor.

Seçmen sayısında artış söz konusu olduğunda bu sonucu, yıllar itibariyle seçme yeterliliği yaşına ulaşan bireylerin etkilediği düşünülür. Nebil'in iki uzmanla birlikte yaptığı çalışmada buna ilişkin hesaplama da yer alıyor.

Türkiye'nin 2002 ve 2023 yıllarına ilişkin yaşa göre demografik grafiklerinin de bulunduğu çalışmada, 19 yaş altı nüfus verileri de var.

  • 2002 yılında Türkiye'nin nüfusu 65,99 milyon. Bu nüfusun yüzde 40'ı yani 26,4 milyon kişi 19 yaş altı.
  • 2023 yılında Türkiye'nin nüfusu 85,8 milyon. Bu nüfusun bu defa yüzde 30,3'ü 19 yaş altında. Bu oran da yaklaşık 26 milyon kişiye karşılık geliyor.

Diğer yandan ölüm ve doğum sayılarının seçmen sayısını etkilemesine de bakılmış bu araştırmada. Türkiye'de doğum oranı düşüyor. Bu nedenle seçmene sayısının artmasını sağlayacak bir gelişme bulunmuyor. Nebil buradan hareketle "Anlayacağınız, gençlerin yaşlanması, ölüm ya da doğum sayılarında, son 16 yılda seçmen sayısını yüzde 10,5 arttıracak bir veri yok" değerlendirmesini yapıyor.

Akıl almaz artış

Nüfus artışında oldukça dikkat çeken bir veri, 2010 Anayasa referandumuna gidiyor. Yılda ortalama 1 milyon kişi civarında arttığı bilinen Türkiye'nin nüfusu, 2007-2010 aralığında 3,1 milyon artmış. Peki seçmen sayısı? Araştırmadan öğrendiğimiz kadarıyla 6,7 milyon.

Çok yüksek bir artış değil mi? 

* * *

Gazeteci Murat Ağırel de ölüm verilerine dikkat çekiyor. 2018 yılından 2023 yılına kadar geçen sürede seçmen sayısının 4,7 milyon arttığını belirten Ağırel, YSK Başkanı'nın açıklamasına göre de 4,9 milyon seçmenin ilk kez oy kullanacağının belirtildiğini aktarıyor. Ağırel, aynı dönemde ölen seçmenlerin toplama seçmen sayısından düşülmediği kuşkusunu dile getiriyor.

TÜİK'ten ve YSK'dan, partilerden bu konularda ayrıntılı açıklamalar yapılması gerekiyor.

Ağır dezenformasyon

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'ye rakibi Kılıçdaroğlu hakkında olmayan videoyu varmış gibi söylemesi, akıllara durgunluk vericiydi. İhtimal ki, Erdoğan'ın "Ama montaj ama şu ama bu" diyerek 14 Mayıs öncesi de gösterilen bu videonun montaj olduğunu teyit eden açıklamasını o an önünde prompter olmamasına, varsa bile dikkatini oraya yöneltmeyişine. yani doğal seyrinde cevap vermesine borçluyuz.

TRT ekranlarını memleketin bütün vatandaşlarını kapsayan tarafsız, sorumlu bir kamu yayıncısı değil de kendi mikrofonu kendi mecrası olarak görmenin rahatlığı bu. Bundan daha akıl almaz olanı ise söz büyük tepki görünce yapılan, "montaj değil gerçek" açıklaması oldu.

Uzun lafın kısası seçim yarışının, devletin bütün olanaklarının bir kişinin emrine amade kılındığı bir ortamda geçtiğini hatırdan pek çıkarmamak lazım. Sadece devlet olanakları mı? Normal bir ülkede normal bir seçim atmosferinde bitmeyen İstanbul Finans Merkezi'nin bitmiş gibi, bitmeyen Hatay Defne Hastanesi'nin bitmiş gibi açılmasına o yapıları inşa eden firmaların izin vermemesi gerekirdi. Ama tabii ki burası Finlandiya değil ve tabii ki müteahhitlik şirketleri bitmemiş bir yapının bitmiş gibi gösterilmesine itiraz edemez

Bitmemiş hastaneyi bitmiş gösteren dar kadrajlı görüntüler, daha sonra gazetecilik yayıncılık yapıyormuş gibi davranan mecralarda gösterilir.

Siyasal amaçlar için gerçekte var olmayan olguların, gelişmelerin gerçekmiş gibi kurgulandığı, yayın, yapım ve dağıtım rollerinin yıllar içinde organize edildiği, hepimizin üzerinde söz sahibi olduğu Anayasal kurumların dekor edildiği, bu kötücül emele milyarlık kamu kaynaklarının aktarıldığı bir çağa tanıklık ediyoruz.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"