“Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifası ülkede böyle bir bakanlık olduğunu hatırlamaya vesile olur.”
Merkez Bankası’ndaki görevden almalar sonrasında ekonomide kıyamet koparken Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’dan çıt çıkmamasıyla ilgili bir yazı yazmayı düşünürken Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya’nın yukarıdaki tweet’ini gördüm. Her şeyi özetliyor...
Elvan geçtiğimiz günlerde Amerika’daymış. G20 maliye bakanları toplantısına katılmış; doların 9.30 TL’e gittiği günlerde bir tweet paylaşmış:
Elvan’ın garip sessizliğiyle ilgili (okumakta olduğunuz) yazıya henüz başlamıştım ki, bu sefer Odatv’de bir kulis:
“Son dönemde ekonomi üzerinde herhangi bir söz sahibi olmayan Bakan Elvan’ın, Merkez Bankası bürokratlarının kendisinden habersiz görevden alınmasına sinirlendiği aktarıldı… Ankara kulislerinde, ABD’deki Bakan Elvan’ın Türkiye dönüşünde istifa etmek istediği konuşulması dikkat çekti…”
Elvan’ın istifa etmek istediği iddiasının doğru olup olmadığını bilmiyorum ama ekonomi yönetimindeki gelişmelerden rahatsız olduğunu ben de duydum. Denilene göre bu rahatsızlık, Merkez Bankası’ndaki görevden almalardan önce başlamış.
Son dönemde Elvan’ın bazı bakanlıkların harcamaları üzerindeki kontrolünü yitirmeye başladığı, Külliye’nin harcamalara giderek daha fazla müdahil olduğu konuşuluyor. Örneğin şehir hastanelerinin ödemeleri konusunda gerilim yaşandığı iddia ediliyor.
“Her seferinde yukarıdan talimat geliyor ve bakanlıkların talepleri yerine getiriliyor” diyor bir kaynağım.
Başka bakanlıklarda da Hazine Maliye’yi bypass edip işleri Külliye’den yürütme eğiliminin arttığı söyleniyor.
Elvan'ın bakanlıkta çok dar bir kadro ile çalıştığı, diğer kurumlarla (BDDK, SPK vb.) ortak çalışmalarının yok denecek kadar az olduğu biliniyor. Bakan Yardımcıları ile diyaloğunun zayıf olduğu da öne sürülüyor. Yardımcıları Nurettin Nebati ve Şakir Ercan Gül’ün kendi tercihleri olmadığı, bu isimlerle diyaloğunun sınırlı olduğu belirtiliyor.
Lütfi Elvan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na geçen Kasım’da, Berat Albayrak’ın istifası sonrasında atanmıştı. Onunla aynı günlerde Merkez Bankası başkanı da değişmiş, 128 milyar dolarla ilgili eleştirilerin hedefindeki Murat Uysal görevden alınmış, yerine Naci Ağbal getirilmişti. Ağbal ile birlikte gelmeleri ve önceki dönemin büyük çalkantılarla dolu olması sebebiyle piyasa Elvan’a büyük bir kredi açmıştı. Bir yıllık performansı bu krediyi heba ettiğini gösteriyor.
2018'deki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki dönemde ekonomimin en büyük eksiği, öngörülebilir ve rasyonel hedeflere dayalı bir ekonomik plandı. Elvan göreve gelir gelmez bir durum tespiti yapıp iyi bir program oluşturabilse ve iletişimini iyi yapabilse, risk algısı düşer, öngörülebilirlik bir nebze olsun artabilirdi.
Ama ortaya sadece kuru bir metin kondu. Hedeflerden de kısa sürede sapılınca ortaya konan plan adeta çöp oldu.
Yiğidi öldürelim, hakkını verelim: Elvan bütçe tarafında başarılıydı. Onun döneminde bütçe açığı kontrol altında tutuldu; başlangıçta yüzde 4.2 olarak açıklanan 2021 sonu açığı daha sonra yüzde 3.5 olarak revize edildi.
Ama bütçede de gelecek parlak görünmüyor. Merkez Bankası’ndaki son görevden almalar sonrasında Türkiye’nin risk primi tarihi seviyelere çıktı. Risk primi arttıkça borçlanma maliyetleri artacak.
Bu arada Albayrak döneminde artan döviz cinsi borçlanmaların yükü de bütçe dengelerini gitgide bozuyor…
Elvan düşük profilli bir bakan olmayı tercih etti. Bugün ekonominin direksiyonunda kim var diye sorulsa, çoğu kişi Elvan’ın ismini bilmez. Bunda Hazine ve Maliye Bakanı’nın kamuoyu önüne çok az çıkmasının, sosyal medyada ziyaret, kabul ve toplantılar ile Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları dışında hiçbir şey paylaşmamasının etkisi büyük. Ekonomi bugün sadece para politikası ve Merkez Bankası etrafında tartışılır hale geldiyse sebebi biraz da bu.
Gelelim Amerika yolculuğuna ve istifa iddialarına… Elvan'ın Merkez Bankası’nda yapılan son değişikliklerden haberi var mıydı?
Bir kaynağım, “Değişiklikleri biliyordu, ABD’ye gidişi de muhtemelen o gündemde burada olmamak içindi" dedi. Bilemiyorum… Fakat şu açık: O toplantılarda farklı düzeyde bir temsil mümkündü. Hatta öğrendiğime göre bazı toplantılara uzaktan katılım da mümkünmüş.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya’nın önerisi ve Odatv’nin kulisi gerçekleşecek mi, sanırım çok beklemeden göreceğiz...