19 Aralık 2023

Tohumdan toprağa çığlıklar

Sayıştay, belediyelerin köylüden ürün alımını durduruyor

Telefondaki ses ağlamaklıydı. 

"Mahvolduk biz" dedi, "mahvolduk!"

Şaşırmıştım. Doğrusu, bu denli acınası bir tepki beklemiyordum.

"Biz ne yaparız o zaman?" diye devam etti, "Abi biz yandık, öldük! Bunca hayvana nasıl bakacağız, çoluk çocuk ne yiyip ne içeceğiz?" 

Sırtına bir hançer saplanmış, canı yanmış, güçlükle nefes alıyor gibiydi…

* * * 

Yazları iki yıl kaldığım Seferihisar'ın dağ köyü Gölcük'te geceleri penceresinden ışık sızan tek ev benimkiydi. Sabaha kadar çalışır, saat 04.00 civarında evin arkasındaki yoldan gelen çıngırak seslerine kulak verirdim. Koyunların, patırtılı ayak seslerine çobanın ıslıkları eşlik ederdi.

Çoban dediğim evli, üç çocuk babası komşumuz Mehmet'ti. Mehmet, anne babasıyla paylaştığı aynı evde yedi kişinin geçimini sağlamak için, ancak 20 hane kalmış köyde tutunmaya çalışıyordu. Bunun için koyun besliyor; hastalığıydı, salgınıydı, ilacıydı, suyuydu samanıydı uğraşıp duruyor; hayvanlarına çobanlık ediyor, geceleri dağlarda sürüsüyle koyun koyuna yatıyordu.

Onca çabanın karşılığı mı? 

Köylü Mehmet, ithal etle rekabet edemezdi. Etini zararına satar, sütünü ise özel mandıracıya beş paraya kaptırırdı. 

Evinin sofrasındaki lokma her geçen gün azalan Mehmet, hayat denilen bu kavganın yorgunuydu. 

Sayıştay, belediyelerin köylüden ürün alımını durduruyor

Telefonda konuştuğum işte bu Mehmet'ti.

Sorduğum bir soru üzerine, Kooperatifin bu yaz sütün litresini 21 liradan aldığını, yılbaşından sonra 30-35 lira olmasını beklediklerini söylemişti. Bunun çok iyi bir fiyat olduğunu, pazardan kendi sütümüzü aynı fiyata alan bendeniz de çok iyi biliyordum.

Mehmet'in, yeni çıkan Sayıştay kararından haberinin olmadığını o an anladım. Ona, sırtına keskin bir bıçak gibi saplanacak o haberi vermek maalesef bana düşmüştü. Sayıştay, İzmir Büyük Şehir Belediyesi'nin, kooperatifler aracılığıyla köylüden, diğer ürünlerin yanı sıra süt alımını da rekabete aykırı bularak durdurulmasını istemişti!

"Abi biz mahvolduk!" diyen Mehmet'in telefondaki sesi kısılmış, soluğu kesilmiş, ağzı kurumuştu. 

"Biz öldük, biz yandık, biz mahvolduk…"

Başka bir tarım mümkün mü?

2014 yılında yerleştiğim Seferihisar'da, o dönemki Belediye Başkanı Tunç Soyer'in başlattığı yerli tohumları destekleme projesini bir panelde dinlemiş, Karakılçık buğdayının Gödence köyünden başlayan hikâyesini bir avuç tohum adlı yazımda anlatmıştım.

2006 yılında yerli tohum ticaretini yasaklayan kanuna karşı, tohum bankası kuran, yerli tohum ve fidanlarla ilgili takas şenlikleri düzenleyen belediye, 2019'dan itibaren projeyi ileri bir aşamaya dönüştürür. Başka Bir Tarım Mümkün diyerek, kurulan Tarımsal Kooperatifleri aracılığıyla köylünün ürününü ederi fiyatlardan almaya başlar.

Sadece Gölcük'ün sütünü mü?

Değil tabii. Diğer pek çok köyün etini, sütünü, zeytinini, çiçeğini, fidanını, lavantasını…

Bu yeni süreçle birlikte küçük üretici, ürününü emeğinin karşılığını alarak satar. Elinde kalan ise kooperatife verir, zarar etmez. Paketleyemediği, işleyemediği mahsulünü kalkınma kooperatifinin kurduğu işletmelerde değerlendirir. 

Böylece köylü üretir, üyesi olduğu kooperatife satar, İzmir Büyük Şehir Belediyesi de bu kooperatiflerden satın alarak il ve ilçe belediyelerinde, diğer kamu kurumlarında, okullarda tüketime sunar.

Bunlardan, Süt Kuzusu adı verilen projeyle paketleyip markalaştırdığı sütleri İzmir'deki 0-5 yaş arası çocuklara ücretsiz olarak dağıtır. 

Köylünün benzine renk gelir, toprağına tutunmak için umutlanır. Zamanla kooperatiflerin sayısı çoğalır, 120'ye çıkar.

Köylüler, Başka Bir Tarımın Mümkün olduğunu yaşayarak görürler.

Büyükşehir Belediyesi, ihtiyaç duyduğu ürünleri köylülerin kurduğu bu kooperatiflerden sağlamayı ilke edinir. Öyle ki; 2015-2018 arası 15 kooperatiften alım yapılırken bu sayı 2018-2023 yılları arasında, 72'si İzmir'de, 26'sı diğer illerde olmak üzere 98 kooperatife yükselir.

Çiftçiliği bırakmanın eşiğine gelmiş olan köylünün yüzü gülmeye başlamıştır.

2023'de, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 8,25 TL alım fiyatı açıkladığı Karakılçık buğdayını, Büyükşehir Belediye Şirketi olan İztarım 16 TL'ye köylüden alır.

Örneğin hayvancılık memleketi Ardahan'ın köylerinde özel mandıraların 10 ila 16 TL'ye aldığı sütü, İzmir'deki kooperatifler üreticiden 21 TL'ye satın almaktadır.

Zeytin üreticisi, her 100 litre zeytinyağının sıkım bedeli için özel fabrikalara 12-20 litre yağ verdiği günlerden, kooperatif işletmelere, yüzde 8 karşılığında sıkım yaptırdığı günlere gelmiştir. 

Aynı kooperatif destekleri koyun, keçi, çiçek, fidan, mandalina, domates, üzüm gibi pek çok üründe de gerçekleşir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, tüm çiçek ve fidan alımlarını, fahiş fiyatlara, ne idüğü belirsiz şirketlerden değil, bu kooperatiflerden yapar. 

12 Eylül darbesi sonrasında, tarımda sübvansiyonların azaltılarak ülke tarımı ile hayvancılığının baltalandığı Özallı yıllardan sonra ilk kez, İzmir'in köylerinde Başka Bir Tarım'ın meyveleri yetişmeye başlamıştır.

İşte bu kooperatifler aracılığıyla, tarım ve hayvancılığın bir büyük şehir belediyesi tarafından desteklenmesiyle alınan meyvelerdir bunlar.

Serbest rekabetin kirli çarklarına girmeksizin köylüden aracısız alınan ürünlerin bir kısmı da, Halkın Bakkalı, Halkın Marketi, Halkın Kasabı gibi market ağlarda GDO'suz ve sağlıklı bir şekilde İzmir genelinde tüketiciyle buluşur.

Kooperatif örgütlenmesi giderek gelişmektedir. İzmir'deki 70 kooperatifin ortalama üye sayısı 125'tir. Bunların dışında 2000 ortaklı, erken başarıyı yakalamış birkaç kooperatif de mevcuttur 

Anadolu'dan yükselen çığlıklar 

Bu yazıyı kaleme alırken İzmir'den Manisa'ya; Manisa'dan Ardahan'a, Hanak'a; oradan Diyarbakır'a ve Bingöl'e birçok yeri aradım; küçük üreticilerle, muhtarlarla görüştüm. 

Mehmet'in çığlığını arayıp görüştüğüm tüm köylülerden işittim.

Bu çığlık, sadece köylü Mehmet'ten değil, Anadolu'nun her köşesinde, tohumdan toprağa yükselen çığlıklardı.

Sayıştay, belediyenin ihalesiz olarak köylü kooperatiflerinden mal alamayacağına hükmetmişti.

Yasa açıktı; 24 Ocak 1980 kararlarıyla IMF/Dünya Bankası politikaları uygulanmaya başlanmıştı. 12 Eylül darbesi sonrasında Turgut Özal dönemiyle birlikte tarım ve hayvancılık gözden çıkarılmış, ardından 2003 yılında AKP iktidarının Kamu İhale Kanunu'na getirdiği istisnalarla, belediyelerin üreticiden kooperatifler aracılığıyla işlenmiş ürün alımı yasaklanmıştı.

İsteniyordu ki üretici tarladaki ürününü, hiçbir katma değer ilave etmeksizin yok pahasına satsın. 

İsteniyordu ki köylü aracının, tüccarın, tefecinin insafına kalsın.

İsteniyordu ki, köylünün rekabet gücü zayıflasın, ülke büyük çaplı tarım ve hayvansal ürün ithalatçılarına mahkûm olsun. 

İsteniyordu ki yerli tohumların bile yasaklandığı bu ülkede başka bir tarım mümkün olmasın!

Yusuf Nazım kimdir? 

Yusuf Nazım (1962) Hanak-Ardahan doğumlu. 1984 yılında Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Uzun yıllar bilişim sektöründe çalıştı.

1992-1999 yılları arasında Özgür Gündem, Özgür Ülke, Emek, Evrensel, gazeteleriyle; Gerçek ve Evrensel Kültür dergilerinde deneme, öykü ve yazıları yayımladı.

2007 yılında Hayat Televizyonu'nun ilk kurucuları arasında yer aldı. 2010'da bilişim sektöründeki profesyonel çalışmasını sonlandırdı.

2011 yılından itibaren Cumhuriyet, Radikal, Evrensel, Özgür Gündem ve BirGün gazeteleriyle; T24 ve bianet platformlarında yazıları; Evrensel Kültür ve İnsancıl Kültür Sanat dergilerinde öykü ve denemeleri yayımlandı.

2012-13 yıllarında Güneydoğu'da Diyarbakır, Batman ve Van illerinde çekilen Düşümdeki Uçurtma belgesel filminin genel koordinatörlüğünü yaptı.

Öykü kitapları Kızak (Evrensel Basım Yayın, 2012) ve Leyla'yı Beklerken (İnkılap Kitabevi, 2017). 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Çocuklar şeker, hayvanlar mama yiyebilsinler

Filistinli çocuklar şeker de yiyebiliyorlar mı? Peki ya Gebze'de katledilen can dostları bundan böyle mama yiyebilirler mi? Bir soru düşüyor aklıma; şeker mi, mama mı?

Aklın Ayak İzleri'nde yolculuklar (6) | Yüz karası değil, kömür karası

İçinde yol aldığımız bu serüven tanrı zamanda çıkılan bir yolculuk gibiydi. Var olmanın öncesinden, yok olmanın sonuna uzanan, aklın ayak izlerinde bir yolculuk... Karanlık, sınırsız, gizemli... 

Aklın Ayak İzleri'nde yolculuklar (5) | Bir kavalın ezgileri

Çınar ağaçları, iri koca gövdeleriyle gökyüzüne uzanmış bir abide gibiler. Ihlamurların arasından bize ulaşan rüzgârın sesi kuş cıvıltılarına karışıyor

"
"