18 Mayıs 2020

Kötülüğün sıradanlığı

'Kötülüğün sıradanlığı' günümüz Türkiye’sinde yine kol geziyor. Mahallenin bıçkın delikanlısından sitenin güleç yüzlü tombul teyzesine her kılıkta ortaya çıkarken, tekinsiz işlerin hazırlandığına işaret ediyor

Sosyal medyaya düşen bir video görüntüsü. Bir televizyon kanalında iki kadının sohbeti. Başörtülü, gözlüklü, tombulca olanı iştahla bir şeyler anlatıyor. Sanırsınız yemek tarif ediyor. Ama hayır, "kursağımızda kaldı" derken 15 Temmuz gecesi yapamadıklarına hayıflanıyor. Tam siz, "yanlış mı duydum", diye afallamışken, "Yanlış anlaşılmasın! Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür yani bu defa" diye devam ediyor. Şöyle bir, biz valla bir oturuşta bir fırın pideyi götürürüz aile olaraktan, böbürlenmesiyle... Keyfe gelip kahkahayı patlattıktan sonra "Biz çok donanımlıyız bu konuda. Maddi manevi yani. Yanlış anlaşılmasın" diyerek hiza veriyor. Yok, evlerinin mutfak donanımından söz etmediği artık belli. "Bizim sitede var yani 3-5 kişi. Benim listem hazır" ifşaatından sonra da taşı gediğine koyuyor: "Biz liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz onu bu ülkede. Onu söyleyeyim yani bir kere..." O kadarını söylemiyor ama "yedirmeyeceği kişi"nin Türkiye Cumhurbaşkanı olduğunu anlıyorsunuz artık.

Hannah Arendt'in ünlü kavramı "kötülüğün sıradanlığı"nın somutlaştığı an bu işte. Ete kemiğe büründüğü, cisimleştiği an...

Bununla kalmıyor kötülük saçan ucuz gösteriler. Bilinçli bir şekilde başlatıldığı anlaşılan darbe söylentilerinin ardından gelen katliam imaları hafta boyunca sosyal medyada ses buluyor. Sakallı bir adam bir cam kavanozun içine doldurduğu mermileri birilerini korkutmak amacıyla teşhir ediyor. "Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız" tehditleri ortalıkta uçuşuyor. Son olarak tedavüle sürülen bir video görüntüsünde, yine bir televizyon programında başka bir sakallı adam açık açık "Bu hamlemiz sayesinde Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu ve o tahliyelerin hepsini durdurdu, geri aldı" diyerek hak hukuk tanımayan yargı işleyişinin perde arkasını anlatıyor. "Gece saat 3 buçukta Cumhurbaşkanımızın çok yakınında bulunan çok değerli bir ağabeyim arayarak, "Reis senin bu hamleni çok beğendi" dedi. "İşte böyle yapacaksın, sen bize siyaseten zemin hazırlayacaksın ki, hamle yapabilelim" dedi" cümleleriyle okşanan gururunu sergiliyor. Sonunda da "Eğer o gece Bakan devreye girmemiş, o mahkeme kurulmamış olsa, ben ertesi günü hakimleri hedefe koyduğum için belki de cezaevine girecektim" sözleriyle de bu uğurda neleri göze aldığını paylaşıyor.

Nedir bütün bunlar? Kim bu insanlar? Başka insanlara büyük kötülükler yapabileceklerini, dahası kötülük yaptıklarını kamusal alanda fütursuzca dile getiren bu sıradan insanlar ne söylüyor bize?

"Kötülüğün sıradanlığı" olarak dilimize geçmiş olan "banality of evil" aynı zamanda "kötülüğün bayağılığı" ya da "kötülüğün asitliği" olarak da çevrilebilir.

20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Hannah Arendt, Nazi döneminde binlerce masum Yahudi"nin öldürülmesinden sorumlu tutulan Adolf Eichmann'ın yargılandığı davayı izlerken geliştiriyor bu kavramı ve sonra da kitaplaştırıyor.

Eichmann Gestapo Şefi Reinhard Heydrich'in emri altında Yahudilerin "nihaî çözüm" uyarınca toplama kamplarına gönderilmesinden sorumlu bir SS subayı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Arjantin"de kendine takma bir adla yeni bir hayat kuruyor ancak İsrail Devleti'nin İstihbarat Örgütü tarafından kaçırılarak Kudüs"e getiriliyor ve "savaş suçları"ndan yargılanarak idam ediliyor. Eichmann savunmasında suçlamaları reddetmiyor, tam aksine kendisine verilen görevleri yerine getirdiği için suçsuz olduğunu iddia ediyor.

The New Yorker dergisi için davayı izleyen Arendt ünlü "kötülüğün sıradanlığı" kavramını işte bu sırada yaptığı gözlemlere dayandırır. Arendt'e göre, Eichmann Yahudi nefretiyle dolu, hasta ruhlu, sadist bir canavar değil "korkunç derecede normal bir insan"dır. Üstün ırk ya da Antisemitizm gibi kavramlar hakkında düşünmemiş, bunları sorgulamamış sıradan, basit bir devlet memurudur. Yahudilerin gaz odalarında ya da fırınlarda yakılarak yok edilmek üzere toplama kamplarına sevkiyatı emrini bir robot gibi yerine getirmiştir.

Eichmann'ın hiç düşünmeden emirlere riayet etmesi "kötülüğün sıradanlığı"nı gösterir. Onun gibi çok sıradan başka insanlar da çok korkunç şeyler yapabilirler. Çünkü düşünme yetisini ve kişiliğini kendi üzerinde bir otoriteye teslim eden herhangi biri kolaylıkla kötülük yapabilir. Kötülük yapan bir insan kendisinin kötülük yaptığını düşünmez; sadece verili sistem içinde doğru ve uygun hareket ettiğini düşünür. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan kâbusun asıl nedeni de budur.

Arendt"in bu tespiti zaman ve mekân tanımıyor. Nazi Almanyası'ndan Orta Doğu coğrafyasına sınırları aşıyor. Dün olduğu gibi bugün de geçerliliğini koruyor. Çünkü büyük kötülükler yapanlar sadece caniler değildir. Soykırımlar, katliamlar, insanların canına, malına, özgürlüğüne, onuruna kasteden bütün kötülükler düşüncesini ve vicdanını susturmuş sıradan insanlar tarafından yapılır.

"Kötülüğün sıradanlığı" günümüz Türkiye'sinde yine kol geziyor. Mahallenin bıçkın delikanlısından sitenin güleç yüzlü tombul teyzesine her kılıkta ortaya çıkarken, tekinsiz işlerin hazırlandığına işaret ediyor. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yüreğimdesin Hrant Ahparig

Cansız bedeniyle gazetesinin kaldırımında yatarken 2007'den 1915'e uzanan bir köprü oluşturdu. Ve yaşarken anlatamadıklarını da anlatmayı sürdürdü bize

Fatih

15. yüzyılda yapılmış olanı 21. yüzyıl dünyasında yapmak zor iştir. İznik Konsili'ne ev sahipliği yapmış ve Orhan Camii’ne dönüştürülerek yazık edilmiş Ayasofya örneği gözden kaçmış olabilir. Trabzon’daki de öyle...

Ben adalıyım

Şimdi artık ada bir renginden daha yoksun; biraz daha solgun...

"
"