13 Aralık 2023

Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenleri ne bekliyor?

Bu suçtan mahkûm olanlar açısından çeşitli olasılıklar gündeme geliyor. Bu yazıda bu olasılıkların üzerinde duracağım

Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun md. 220/6 hükmünü iptal etti.[1] İptal edilen bu hüküm şöyleydi:

"Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır."

İptal kararının, Ogün Samast'ın bu hükümden yargılanmaya başladığı günlere denk gelmesine özel bir anlam yükleyenler olsa da, bu pek gerçekçi görünmüyor.[2] Zira söz konusu hükmün iptal edileceğinin habercisi olan başka kararlar var.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), Işıkırık/Türkiye[3] kararı ile onu takip eden benzer vakalara ilişkin kararlarında[4] bu suçun öngörülebilir olmadığını söylemişti. Anayasa'nın md. 90 hükmü uyarınca bu hükmün uygulama bulması tartışmalı hâle gelmişti. Zira Anayasa Mahkemesi geçmişte çeşitli kararlarında, böylesi kararların "zımni ilga" anlamına gelebileceğini ortaya koymuştu.[5]

Anayasa Mahkemesi (AYM) de Hamit Yakut[6], Deniz Yavuncu ve diğerleri[7] kararında bu hükmün öngörülebilir olmadığını tespit etmiş, dolayısıyla hükmün somut norm denetimiyle önüne gelmesi hâlinde hükmü iptal edeceğinin sinyallerini vermişti. Nihayet hüküm somut norm denetimiyle AYM'nin önüne geldi. Mahkeme, normu iptal etti. Fakat AYM, iptal hükmünün yürürlüğünü dört ay süreyle erteledi. Yani bir bakıma Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) yeni ve öngörülebilir bir düzenleme yapması için dört ay süreyle bir olanak tanımış oldu.

Şimdi, bu suçtan mahkûm olanlar açısından çeşitli olasılıklar gündeme geliyor. Bu yazıda bu olasılıkların üzerinde duracağım.

İptal kararının farklı olasılıklarda farklı sonuçları var

AYM'nin kararı 08/12/2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı. Demek ki dört aylık sürenin sona ereceği tarih 08/04/2024. TBMM'nin bu tarihe kadar bir düzenleme yapmaması, yani yeni bir kanun çıkarmaması hâlinde artık söz konusu suç ortadan kalkmış olacak.

Bu durumda, yani yeni bir düzenleme yapılmaz ise 08/04/2024 tarihine kadar işlenmiş suçlardan ötürü;

  • Soruşturma açılamaz.
  • Açılmış soruşturmalar "kovuşturmaya yer olmadığı" (Ceza Muhakemesi Kanunu [CMK] 172) kararıyla sonuçlanır.
  • Açılmış davalar, fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olmasından ötürü "beraat" (CMK md. 223/2-a) kararıyla sonuçlanır.
  • İstinaf aşamasındaki davalarda dosya, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "bozma" kararıyla (CMK md. 280/1-e, 2) ilk derece Mahkemesine gönderilir yahut fiilin artık suç teşkil etmemesi nedeniyle "beraat" kararıyla (CMK md. 223/2-a, 280/1-a, g, 2) sonuçlandırılır.
  • Temyiz aşamasındaki davalarda Yargıtay tarafından "bozma" (CMK md. 302) veya "beraat" (gibi CMK md. 303/1-d) kararı verilir.

TBMM'nin yeni bir düzenleme yapması durumunda, bu yeni suçun unsurları somut olayda yoksa, az önce bahsettiğim kararlar verilir. TBMM'nin yapacağı yeni düzenlemedeki suçun unsurları somut olayda mevcutsa olağan ceza muhakemesi usulleri uygulanır.

Bu noktada özellikle TCK md. 220/6'dan mahkûm olmuş, yani cezası kesinleşip infaz aşamasındaki kişiler için özellikle önem arz eder. Bu durumda 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK) devreye girer. Bu Kanun'un 98'inci maddesi şöyledir:

"(1) a) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanununun 7'nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse, hükmü veren mahkemeden,

b) Çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa ya da cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülürse, infaz hâkimliğinden, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir.

(2) Birinci fıkra uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme veya infaz hâkimliği olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir".

Bu hükmün atıf yaptığı TCK'nın 7'nci maddesi ise şöyledir:

"(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.

(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir".

Anılan hükmün uygulanacağı davaya uygulamada "uyarlama yargılaması" (mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması) denmektedir. Bu uyarlama yargılamasının duruşmasız mı yoksa duruşmalı mı yapılacağı tartışmalıdır. CGTİHK her iki olasılığa da olanak (CGTİHK md. 101/1 ve geçici md. 1) tanımaktadır. Fakat kişinin aleyhine sonuç çıkma olasılığı bulunduğu akılda tutulduğunda suçta ve cezada kanunilik ve adil yargılanma hakkı güvenceleri uyarınca bu incelemenin duruşmalı yapılmasında ve mahkûma görüş belirtme olanağı tanınmasında anayasal bir zorunluluk olduğu görülmektedir.

Süregelen yargısal süreçlerde dört ay boyunca ne yapılmalı?

Anayasa'ya (md. 153/5) göre Anayasa Mahkemesinin "iptal kararları geriye yürümez". Dolayısıyla ilk bakışta, bu hüküm uyarınca iptal kararının, önceki mahkûmiyetlere etki etmeyeceği düşünülebilir. Fakat suçta ve cezada kanunilik ilkesi (md. 38/1) uyarınca artık suç olmayan bir fiilden dolayı kişinin cezalandırılması da kabul edilemez. Dolayısıyla ceza hukuku hükümlerinin iptali, iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin bir istisnası kabul edilmektedir.[8]

Bunun uygulamadaki karşılığı şöyledir: AYM'nin iptal ettiği ama iptal kararının henüz yürürlüğe girmediği bir ceza kanunu hükmü uygulanabilir. Bunda ilk bakışta ve şeklen bir sorun yok gibidir. Ne var ki söz konusu uygulama, amaçsal ve sistematik yoruma, özellikle de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin mantığına ters bir anlam taşıyacaktır. Bireysel başvuru yoluyla AYM'nin ihlal kararı vereceği bir uygulamaya, salt formel nedenlerle cevaz vermek kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. Bu nedenle AYM'nin öngörülebilir olmadığına hükmettiği ve teknik nedenlerle iptal kararının yürürlüğünü ertelediği bir düzenlemenin, anılan süre boyunca uygulanmaması gerekir. Başka bir deyişle, AYM'nin iptal hükmünü ertelemesi bir bakıma bu hükmün askıda tutulduğu biçiminde algılanmalıdır. Dolayısıyla ceza makamlarına düşen, anılan askıda tutma süreci boyunca soruşturma ve kovuşturmaları sonuçlandırmamaktır.


[1] AYM, E. 2023/132, K. 2023/183, T. 26/10/2023.

[2] "AYM ‘Örgüt adına suç işleme' hükmünü iptal etti", Agos, 08/12/2023.

[3] Işıkırık/Türkiye, B. No: 41226/09, 14/11/2017.

[4] Seyfettin Demir/Türkiye, B. No: 45540/09, 19/5/2020; Celal Altun/Türkiye, B. No: 25119/11, 23/6/2020; Ali Abbas Yılmaz/Türkiye, B. No: 41551/11, 7/7/2020; İlyas Gündüz/Türkiye, B. No: 64607/11, 7/7/2020; Kerçin/Türkiye, B. No: 55038/11, 7/7/2020; Ramazan Taş/Türkiye, B. No: 42153/11, 7/7/2020; Bozan/Türkiye, B. No: 56816/10, 4175/11, 29/9/2020; Mustafa Çelik/Türkiye, B. No: 46127/11, 8/12/2020; Kervancı/Türkiye, B. No: 76960/11, 8/12/2020.

[5] Bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 44.

[6] Hamit Yakut [GK], B. No: 2014/6548, 10/6/2021.

[7] Deniz Yavuncu ve diğerleri [GK], B. No: 2018/5126, 23/2/2023.

[8] Örn. bkz. Burhan Kuzu, "Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (Sulhi Dönmezer'e Armağan), S. 1-4, 1987; Yıldırım Uler, "Anayasa Mahkemesi Kararları Geriye Yürür", Bahri Savcı'ya Armağan, (Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yay., 1988, s. 515-534; Fazıl Sağlam, "Anayasa Mahkemesi Kararları Geri Yürür": Yıldırım Uler'e Armağan, (Lefkoşe: YDÜ Hukuk Fakültesi Yay.), 2014; Özen Ülgen, Anayasa Yargısında İptal Kararlarının Etkileri, (İstanbul: Oniki Levha Yay.), 2016.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünyadan önemli anayasal gelişmeler

Romanya Anayasa Mahkemesi'nin adil seçim yapılmadığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal etmesi, Güney Kore Devlet Başkanı Yon Suk-yol'un sıkıyönetim ilan etmesi ve yargılanacak olması; Türkiye için de demokrasiyi güçlendirme yolunda halkın katılımının ve bilinçli sivil toplum hareketlerinin önemini bir kez daha vurguluyor

Kayyım uygulamaları tarihsel yoruma da aykırı

Anayasa’yı koyan kurucu iktidar İçişleri Bakanının belediye başkanlarını geçici olarak görevden uzaklaştırma yetkisini, “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılmış olması” koşuluna bilerek ve isteyerek bağlamıştır

Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanması Anayasa’ya neden aykırı?

Bu konu idari yargıya taşındığında, hükmün somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi ve AYM’nin hızlı bir karar alması gerekir

"
"