03 Mayıs 2024

Sinan Ateş cinayetinden gözaltına alınan iki polis, nasıl Özel Harekatçı oldu?

Söz konusu iki polisin, kim tarafından ve nerede hazırlanan listeyle Özel Harekatçı olduğu sorusunun yanıtı önemli. Kim ya da kimlerin referans olduğu önemli

Sinan Ateş

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili savcılık soruşturması tamamlandı. Hazırlanan iddianame, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi hafta başında.

Mahkeme, iki haftalık inceleme sürecini yürütüyor. 

İddianameyle ilgili kulislere fazla bilgi sızıntısı yok henüz. Adli soruşturma çerçevesindeki gelişmeleri T24'te Asuman Aranca sık sık gündeme taşıyor.

Genel bilgilerin ötesine geçen içeriğin gün ışığına tam olarak çıkmaması beraberinde farklı yorumları getiriyor, kuşkusuz.

Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki; mesleki tecrübem, dosyanın siyasi boyutunun henüz çözülemediğini söylüyor. Zira, geçmişte benzer konulardaki adli soruşturmalar hakkındaki iddianameler, mahkemeye gönderildiğinde kulislere düşerdi.

Fakat bu defa öyle olmadı. Kaynaklar, gazetecilerin bu konudaki sorularını yanıtsız bırakıyor.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin hafta başındaki buluşmasının, bu sürecin dışında kaldığını düşünmek doğru olmaz.

Kanımca, AKP ile MHP arasındaki siyasi bağlantının geleceği için iddianamenin mahkeme tarafından incelenme süresi çok önemli.

Mahkemenin, iddianamede eksik bulup savcılığa iade etmesine şaşırmamak gerek.

Soruşturmadaki Özel Harekatçı polisler

Söz konusu soruşturmayla ilgili epeyce farklı bilgiler gündeme geldi zaman içinde.

Büyüteç'te, pek bilinmeyen bir ayrıntıyı gündeme getirdim bugün.

Hatırlanacağı üzere; cinayetten hemen sonra gözaltına alınan iki Özel Harekat polisi halen tutuklular.

İki Özel Harekatçı'nın Ateş'e yönelik silahlı saldırıdaki konumu, cinayette tetiği çeken katil zanlısı Eray Özyağcı'yı özel bir araçla Ankara'ya getirmeleri.

Savcılıkça yürütülen soruşturmada, muvazzaf yani görev başındaki Özel Harekatçılar Aşkın Mert Gelenbey ve Murat Can Çolak, yakalandı.

Şimdi söz konusu iki Özel Harekatçı polisle ilgili ilginç ve önemli bir süreci paylaşacağım.

15 Temmuz sırasında bilindiği gibi darbe girişiminde yer alan FETÖ'cü Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının asıl hedeflerinde birisi de Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Başkanlığı yerleşkesiydi.

Darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla beraber hükümette alınan kararlardan birisi, Özel Harekatçı polis sayısının artırılması oldu.

Bu amaçla, Özel Harekatçı polis yetiştirilmesi benimsendi. Karar 2016'nın sonbaharında uygulamaya konuldu.

Bir parantez açayım; bu karar uygulamaya konuluncaya dek, Özel Harekâtçı polisler, meslekten seçildi hep. Birimin ilk kurulduğu 1980'li yıllardan bu yana böyleydi.

Polis olarak Emniyet teşkilatında görev yapan polislerden gönüllü olanlar, Özel Harekat Dairesi'nce açılan sınav ve kursları başarıyla tamamlayanlar, Özel Harekatçı oldular. 2016 ve öncesinde Özel Harekat'a girip şimdilerde söz konusu birimlerde görev yapanlar, bu yöntemle kamuflaj giydi.

Bu seçme yönteminin amacı, az ya da çok mesleki tecrübeye sahip olmak, teşkilat ve üniformanın aidiyetini taşımak ve personeli devlet adına göreve hazırlamaktı.

Parantezi kapattım.

2016'daki karardan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Harekat'a ilk kez dış kaynak olarak tanımlanan dışarıdan personel almaya başladı.

Yani, henüz polislik ve üniformayla tanışmamış lise mezunu kadın ve erkek gençlere, Özel Harekat polisi olma yolu ardına kadar açıldı!

Polis Akademisi Başkanlığı'nca açılan bilgi ve spor sınavını geçenler, kendilerini Özel Harekat Polisi eğitiminde buldular.

Emniyet teşkilatını yakından takip eden bir gazeteci olarak o dönemi de yakından izledim.

Bu dönemde, çeşitli yerlerde hazırlanıp Polis Akademisi Başkanlığı'na ulaştırılan torpil ve tavassut (aracılık etme) listelerinden söz etmeme sanırım gerek yok!

Çeşitli yerlerden kastım tabii ki, iktidar ve iktidara yakın olan siyasi oluşumlar!

Listeler hazırlandı, sonrasında mevcut siyasetten gelen talepler olumlu değerlendirildi ve Özel Harekat birimlerinde görevlendirilecek personel alımı gerçekleştirildi.

Yakın zamana kadar söz konusu yöntemle Özel Harekat'a tam 17 bin kişi alındı.

Dikkatinizi çekiyorum; bin, 2 bin, 5 bin, 10 bin değil, 17 bin kişi. Özel Harekatçı sayısı zaman içinde 24 bine çıktı.

Tayin, emeklilik, suça karışma, ceza ve branştan çıkarma gerekçeleriyle ayrılanlar sonrasında güncel sayı yaklaşık 17 bin kişi şu aralar.

Bu tabloya bakınca, dış kaynak alımıyla göreve başlayan herkesi aynı kefeye koymak elbette doğru yaklaşım olmaz.

Halihazırda terörle mücadelede bu şekilde iş başı yapıp aktif çalışan pek çok personel mevcut.
Demek istediğim, dış kaynaktan yapılan personel alımlarında genel olarak kayırma ve torpil konusu.

Polisler nasıl girdiler?

Gelelim, Sinan Ateş cinayetine katıldıkları iddiasıyla tutuklanan iki Özel Harekatçı polisin durumuna.

Yaptığım araştırmada, iki polisin "dış kaynak" personel alımı sırasında teşkilata girdiklerini tespit ettim.

İşte sürecin kırılma noktası tam burası maalesef.

Bu noktada daha ileri bir yorum yapmak istemem, zira işin ucu farklı yere gidecek büyük olasılıkla.

Avukat Öktem'de vekalet iddiası

Sinan Ateş cinayeti soruşturması demişken; ulaştığım bir bilgiyi daha paylaşayım.

Aynı soruşturmada önemli bir tutuklu, dosyanın kilit isimlerinden. Avukat Serdar Öktem bu isim.

Öktem'in konumu çok özel bir yerde. Avukat olması bir yana, özellikle Ülkücü camia içinde yer alan ve çok fazla bağlantıları olan bir şüpheli. Hatta önceki Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'la da yakın olduğu biliniyor.

Emniyet içinde çokça konuşulan bir iddia var; Öktem'in üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nün vekaletinin bulunduğu.

Bunun anlamı, Öktem'in Emniyet Genel Müdürlüğü'nü kurumsal olarak ilgilendiren yargı süreçlerine kurum adına görev almak!

Öktem'in hangi Emniyet Genel Müdürü ve hangi İçişleri Bakanı görevdeyken söz konusu vekaleti aldığına bakmak lazım doğal olarak.

* * *

Sinan Ateş soruşturması ve sonrasındaki yargılama aşaması çok sıcak günlere gebe. Hem siyasette hem de bürokraside.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Mal varlığını açıklayamayan ünlü Savcı Bato’ya verilen hapis cezası ve İstanbul Emniyeti’ndeki tayinler

Savcı Okan Bato, eski mal bildirimleri ile HSK müfettişine sunduğu mal bildirimi kapsamında yasal geliri ile örtüşmeyen 8.1 milyon lirayı izah edemedi

98 milyonluk mal varlığını açıklayamayan Vali Bilgin’e yargı yolu!

Vali Osman Bilgin ve ailesinin üzerinde görünen gayrimenkullerin gerçek değerleri dikkat çekti. 98 milyon 613 bin 219 lira 16 kuruşun “haksız mal edinme” kapsamında değerlendirilebileceği tespiti yapıldı. Gerek bilirkişi raporları gerekse müfettiş çalışmaları sonucunda ortaya çıkan veriler doğrultusunda Vali Bilgin’e yargı yolunu açan son imzayı İçişleri Bakanı Yerlikaya koydu

"
"