18 Mart 2022

Mersin'de ülkücülerin silahlı hesaplaşması ve Kılıçdaroğlu'nun gündemindeki narkotik işleri…

Perde arkasına bakıldığında ülkücü camia içinde bir güç çekişmesi olduğu ifade ediliyor

Mersin, son dönemde kriminal olaylarda adını sıkça duyduğumuz kentler arasında. 

Gümrük ve serbest bölgenin bulunmasının yanında demografik yapısı itibarıyla ülke gündemine konu olan olaylar, Güney Anadolu'nun güzel kentinde kamu güvenliğini tartışılır hale getiriyor. 

Kokain kaçakçılığı iddialarının odağındaki Mersin'de pazartesi günü ilginç bir olay yaşandı. 

Olayı ve sonrasındaki gelişmeleri şöyle özetlemek mümkün:

İddiaya göre; Mersin eski Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel, pazartesi günü Toroslar ilçesindeki bir bankamatikten para çekerken dört kişinin saldırısına uğradı. 

Saldırganlar, Ünel'i bıçakla yaraladı. Bu sırada Ünel, taşıdığı silahını saldırganlara doğru ateşledi. Dört kişi arasındaki Emrullah K.'yı öldüren Ünel, diğer üç kişiyi de yaraladı. 

Yaralanan üç kişinin yanı sıra Ünel, olayın ardından Mersin Emniyeti Asayiş Şubesi'nce gözaltına alındı. 

Cinayet Masası'nda sorgulanan şüpheliler, salı günü mahkemeye çıkarıldı. Ruhsatsız tabanca kullanan ve Emrullah K.yı öldüren Ünel tutuklandı. Ünel'e yönelik saldırı gerçekleştirdikleri iddia edilen üç zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 

Çağrı Ünel

Olayın perde arkası

Basit asayiş olayı gibi gözükmekle birlikte olayın arka planında farklı boyutun bulunduğu anlaşılıyor.

Olayın ardından açıklama yapan Mersin Ülkü Ocakları Başkanlığı, Ünel'i, "FETÖ'cü bir hainin Mersin'deki tetikçisi" olarak tanımladı. Açıklamada olayda yaşamını yitiren Emrullah K.'nın "ülkücü" olduğu belirtilirken olayda bıçaklı saldırı olmadığı iddia edildi.

Perde arkasına bakıldığında ülkücü camia içinde bir güç çekişmesi olduğu ifade ediliyor. 

Saldırıya uğradığı öne sürülen Mersin eski Ülkü Ocakları Başkanı Ünel, bir önceki Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in ekibinden. Halen MHP Mersin Milletvekili olan Olcay Kılavuz'un yerine Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak görevlendirilen Sinan Ateş, 2019-2020 arasında görev yaptı. 

Ateş, Atatürk'le ilgili tepki çeken açıklamalarda bulunan Yavuz Bahadıroğlu adıyla tanınan Niyazi Birinci'ye yönelik sosyal medya hesabından ağır eleştiride bulunduktan bir süre sonra Ülkü Ocakları Başkanlığı'ndan istifa etti. 

Mersin Ülkü Ocakları'nın "FETÖ'cü hain" olarak tanımladığı ve ismini vermediği isim Sinan Ateş.

Ünel, zaman zaman sosyal medyadan Ateş'in destekleyen mesajlar vermesiyle camia içinde biliniyor. Ünel'e yönelik saldırı gerçekleştirdikleri iddia edilen dört kişinin ise, Adana'dan Mersin'e geldikleri kaynaklarca belirtiliyor. 

Emniyet kaynaklarından aldığım bilgiye göre, olayın ardından Ankara'dan Mersin Emniyeti'ne yönelik siyasi baskı telefonları gelmeye başladı. 

Özellikle şüphelilerin ifadelerinde herhangi bir siyasinin adının geçmemesi için Ankara tarafından çaba sarf edildiği bilgisi var. Olayı savcılık çok gizli biçimde yürütüyor. Polis ve savcılık ifadeleri henüz ortaya çıkmadı.

İfadelerin günışığına çıkmasıyla beraber neler olacak hep beraber göreceğiz.

Kılıçdaroğlu'nun sözünü ettiği uyuşturucu baronları 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hafta başında yaptığı bir açıklamada, ülkede uyuşturucu baronlarının yakalanamadığını söyleyince İçişleri Bakanlığı ve Emniyet cenahında kıyamet koptu. 

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasının akabinde varoluş gerekçesi Türkiye'yi ilgilendiren uyuşturucu kaçakçılığı olaylarıyla mücadele olan Narkotik Suçlarla Mücadele Dairesi (NSMD) topa giriverdi. 

Aslına bakarsanız bu yaklaşım, "Eski Türkiye'deki devlet adabının günümüzde yerinde yeller estiğinin" kanıtı olarak karşımıza çıktı.

İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü dururken, EGM çatısı altındaki bir birimin siyaseti hedef alan resmi açıklama yapması Yeni Türkiye'nin ürünü olsa gerek. Bu yaklaşım, "bir yerlere şirin görünmek" adına yapılan yanlış uygulamadır.

Zira bu konunun doğrudan muhatabı İçişleri Bakanı'dır. NSMD, bürokratik bir birimdir. İşi siyasete yanıt vermek değil, bilakis suç ve suçluyla mücadele olmalıdır.

Bu konuya devam edersem; Kılıçdaroğlu suçla mücadele edilmediğini söylemedi. Sadece "garibanların yakalandığına, asıl baronların faaliyete devam ettiğini" ifade etti. 

Emniyet'in rakamlarına bakıldığında suçla mücadele istatistiklerinde her geçen yıl artış görülüyor. Çalışmaların arttığını, mücadelenin devam ettiğini söylemek elbette mümkün. Ancak bir de madalyonun öteki yüzü var. Görünen o ki; ülkenin uyuşturucu potansiyeli sürekli artıyor. 

Bilinen örnekle sineklerle mücadele değil, önemli olan bataklığın kurutulmasıdır! Amaç bu olmalıdır.

Yetmezmiş gibi, uyuşturucuyla mücadele eden birimlerin bağlı olduğu İçişleri Bakanı hakkında kamuoyuna yansıyan ağır iddialar ve ithamlar var. 

Yeri gelmişken Emniyet'e bir soru yönelteyim. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla yakınlığı olduğu iddia edilen ve bu konuda sürekli kamuoyu gündemine gelen ünlü bir isim var. 

Hakkındaki uyuşturucu kaçakçılığı ve satışından dolayı polisçe teknik takip yürütülürken 15 Temmuz gecesi İçişleri Bakanı Soylu ile telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıkan kişi bu zat.

Halen bu kişi hakkında aynı konu çerçevesinde iddialar var. Bu kişiyle ilgili NSMD, herhangi bir çalışma yürütüyor mu?

Bilime dönüş modeli

Yine aynı konu kapsamında dikkat çeken bir ara başlık daha var.

İçişleri Bakanı Soylu, Kılıçdaroğlu'nun "rahatsızlık yaratan" açıklamasından sonra NSMD'nin verilerini sosyal medya hesabından duyurdu. 

Bu veriler içinde bana göre en dikkat çekeni, 62 kentin atık suları üzerinde yapılan bilimsel analiz çalışmalarıyla uyuşturucu profilinin çıkarılmasıydı. 

Şöyle dedi Soylu: "62 ilimizde yaptığımız atık su analiziyle uyuşturucu kullanımı ve eğilimlerini takip ediyor, yakalamalarla karşılaştırıyor ve sorunlu alanlarda yoğunlaşıyoruz."

Oysa aynı NSMD, geçen yıl martta bu konuda yayımlanan bilimsel bir makaleye tepki göstermişti!

İstanbul'un atık suyu üzerinde yapılan bilimsel analizlerde kentin uyuşturucu madde tüketim profili çıkarılmış ve elde edilen veriler bilim insanlarınca yayımlanan özel bir makalede açıklanmıştı. 

Raporun kamuoyunda yankı bulması sonrasında NSMD, resmi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Bir şehirdeki kullanım yaygınlığı, kullanım sıklığı, kullanıcı sayısı veya profili hakkındaki sorulara cevap veremez" demişti. 

Ayrıca hatırladığım kadarıyla aynı günlerde İçişleri Bakanı Soylu, başkanlık yaptığı Emniyet'teki bir toplantıda rapordan rahatsızlığını belirtmiş ve farklı görüşte rapor hazırlanması için başka akademisyenlerle temas kurulması talimatını bizzat NSMD yöneticilerine vermişti. 

Aradan geçti bir yıl. İstanbul ölçekli bilimsel çalışmaya tepki gösteren Soylu ve ekibi, şimdi 62 kentte aynı çalışmanın yapıldığını duyurdu. 

Demek ki neymiş? Pozitif bilimden faydalanmak, uzaklaşmamak ve rehber edinmek lazımmış!

Adli Tıp'taki iddialar

Bir küçük bilgi verip Büyüteç'i bitireyim.

Soylu aynı paylaşımda uyuşturucu madde bağlantılı ölümleri de açıkladı.

Buna göre, 2017'de 941 olan uyuşturucu bağlantılı ölüm sayısı 2021'de 219'a geriledi. Uyuşturucu kullanımı, yakalaması, ulaşılan birey gibi verilerde değerler yukarı çıkarken, uyuşturucu kullanımına bağlı ölümlerin sayısı nasıl bu kadar düşüyor?

Zira ölümler konusunda bilimsel raporlar düzenleyen Adli Tıp Kurumu'nda görevli bazı bilim insanlarının, uyuşturucuya bağlı ölümler konusunda aksi raporlara imza atmak istemedikleri bilgisi var elimde.

Adli Tıp Kurumu'nun Başkanı Doç. Dr. Yalçın Büyük'ün geçen ocakta görevden alınmasında "dolaylı" olarak bu durumun etkisi var mı? Eski arşivler açılmış olabilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"