16 Kasım 2021

Interpol İstanbul'da toplanıyor; Sedat Peker'in iddialarına muhatap olan İçişleri Bakanı Soylu, dünyanın önde gelen polis şeflerine 'suçla mücadele' konusunda hitap edecek

Taslak programa göre, Interpol Genel Kurulu ile aynı günlerde, Peker'in yaşadığı belirtilen Birleşik Arap Emirlikleri'nin Veliaht Prensi de Erdoğan ile görüşmek için Türkiye'ye gelecek

Türkiye, bu hafta sonu oldukça önemli bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yapacak. Merkezi Fransa'nın Lyon kentinde bulunan Uluslararası Polis Birliği Interpol'ün 89. Genel Kurulu, 20-25 Kasım günleri arasında İstanbul'da toplanacak.

Aslına bakarsanız, Atatürk'ün imzasını taşıyan 1930 tarihli kararnameyle Interpol üyesi olan Türkiye, üçüncü kez Interpol üyesi ülkelerin delegelerini ağırlayacak.

İlk kez 1955'deki 24. Genel Kurul ve 1996'da Antalya'daki 65. Genel Kurul sonrasında üçüncü kez dünyanın polis şefleri Türkiye'de buluşacak.

Üye ülkelerin üst düzey polis şeflerinin yanı sıra kimi ülkelerin İçişleri bakanları, bakan yardımcıları, ulusal polis teşkilatlarının üst yöneticileri, Türkiye'de İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün misafiri olacaklar.

Gözlemci kuruluşlar ve ağırlıklı ülkeler

Üye ülkelerin dışında suçla mücadele eden bazı uluslararası kurum ve kuruluşlar da “gözlemci” sıfatıyla Interpol Genel Kurulu çalışmalarını izleyebilecek.

Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı (DEA), ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Avrupa Polis Teşkilatı (Europol), Mali Eylem Görev Gücü (FATF) gözlemci konuklardan bazıları.

Bu kuruluşların her biri kendi görev alanlarında dünya üzerinde etkin konumdalar. Dolayısıyla, Interpol nezdinde doğrudan olmasa da dolaylı olarak küresel suçlarla mücadelede politika geliştirip uygulatabiliyorlar.

Ayrıca, ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Almanya, Fransa, Rusya, Çin, Japonya, Kanada Interpol nezdinde güçlü ülkeler. Interpol'ün suç ve suçlularla mücadele faaliyetlerinde ağrılıkları hissediliyor.

Daha önce Interpol'e üye iken, bir süre önce üyeliği düşen ancak geçtiğimiz ekim başında yeniden üyeliğe kabul edilen Suriye'nin de İstanbul'daki genel kurula katılması bekleniyor. Bu bağlamda, Suriye ile polisiye işbirliği konusunda bazı gelişme yaşanabilir.

Interpol'le limoni giden ilişkiler

Türkiye'nin Interpol'le ilişkilerin son dönemde pek iyi olmadığı biliniyor.

Hatta öyle ki, halen Katar'da Türkiye'nin İçişleri Bakanlığı Müşaviri olan önceki Emniyet Genel Müdürlüğü Interpol Dairesi Başkanı Lütfi Çiçek, kendi adıyla kaleme aldığı “Bilinmeyen Yönleriyle Interpol” adlı kitabında soğuk giden ilişkilerin altını çiziyor.

Interpol'le ilişkilerin limoni seyrinin ana gerekçelerinden birisi, Türkiye'nin kırmızı bülten taleplerine Interpol'ün onay vermemesi.

Aldığım bilgiye göre; Türkiye, 1982 yılından bu yana Interpol aracılığıyla yurt dışından 1064 kişiyi ülkeye getirtti.

'FETÖ'cülerin kırmızı bültenleri

Buna karşın halen Interpol'ün veri tabanında Türkiye'nin 2 bin 200 dolayında kişi hakkında arama bilgisi bulunuyor.

Özellikle 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonraki süreçte yurt dışına kaçan 'FETÖ' üyelerinin dünya genelinde aranması ve yakalanmaları halinde Türkiye'ye iade edilmelerinin önünü açan kırmızı bülten konusunda Interpol Genel Sekreterliği'nin gönülsüz davranması, bugüne kadar iyi derecede giden ilişkilerin gerilmesine sebep oldu.

Türkiye, 15 Temmuz'la bağlantıları olduğu gerekçesiyle 780 dolayında aranan şüpheli hakkında kırmızı bülten çıkarılması amacıyla Interpol'e başvurdu. Ancak Interpol Genel Sekreterliği, söz konusu başvuruları, Interpol Tüzüğü'nün 3. maddesinde yer alan “Interpol her türlü askerî, siyasi, ırki ve dinî konuların dışındadır” hükmü gereğince sonuçlandırmadı.

İlâveten, FETÖ dışında kalan terör örgütleri çerçevesinde 250 dolayında kırmızı bülten talebine Interpol'ce uygunluk gösterilmemesi yıllardır iyi giden ilişkilerin bozulmasına neden oldu.

Interpol 'yüz yüze katılım' istedi

Interpol Genel Kurulu'nun İstanbul'da gerçekleşmesi, ilişkilerin yeniden düzelmesini sağlamak açısından önemli bir imkân.

Pandemi nedeniyle uluslararası toplantıların uzaktan yapılmasına rağmen Interpol yönetiminin İstanbul'daki genel kurulu yüz yüze yapması, Türkiye açısından sorunların çözümünü daha kolaylaştırabilecek. Zira genel kurulun uzaktan yapılması uzunca bir süre Interpol'de tartışıldı. Ancak yönetim yüz yüze katılım sağlanması yönünde karar alarak bir bakıma Türkiye'ye zeytin dalı uzattı.

Türkiye'nin stratejik önemi

Geçmişte özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı konusunda Türkiye'nin stratejik önemi ve suçla mücadelede gösterdiği başarı nedeniyle günümüzde özellikle Avrupa ülkeleri Türkiye'den vazgeçemiyor. Türkiye'nin vazgeçilmezliğinin gerekçesini, günümüzde mevcut suç türleri, yasa dışı göç, göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretinin artış göstermesi oluşturuyor. Avrupa'nın gözünü korkutan bu süreçte Türkiye'nin konumu yine stratejik. Genel kurul çalışmaları kapsamında ülkeler arasında sorunların çözümü için yapılacak ikili görüşmelerin kıymeti büyük.

Ülkelerini temsilen katılacak siyasetçiler ya da üst düzey polis şeflerinin “meslektaşlık” çerçevesindeki görüş alışverişlerinin, ülkelerinin yönetimlerini de etkileyeceği düşünülürse; Türkiye, aranan suçluların yakalanıp iadesinin sağlanmasında aşama kaydedebilir.

Tabii bu konuda Adalet Bakanlığı'na da büyük iş düşüyor. Adalet Bakanlığı'nın, iadelerinin sağlanması istenen kişiler hakkında hazırlanan dosyaların hukuki veya siyasi kararlar çerçevesinde düzenlenip düzenlenmediğinin ayrıştırılmasında muhataplarını ikna etmesi gerekiyor.

Türkiye'nin handikapları

Interpol Genel Kurulu'nda Türkiye'ye katkı sağlayacak böylesi çalışmaların yanında handikaplı durumlar da mevcut maalesef.

Dünya üzerinde her türlü suçla mücadele eden Interpol'ün genel kurulunun yapılacağı Türkiye'de, yakın zamana kadar hapiste olan organize suç örgütü liderlerinin tahliye edilmesinin ve bu kriminal kişilerin iktidar ittifakının küçük ortağınca makamda kabul edilip fotoğraf çektirilmesinin açıklaması nasıl yapılır abaca?

Yine, görüştüğü organize suç örgütü liderine “kaç” dediği bizzat aynı kişi tarafından öne sürülen İçişleri Bakanı'nın genel kurulda Türkiye'nin suçla mücadelesi konusunda konuşacak olması ayrı bir ironi.

İzmir'deki FETÖ borsası cinayetinin azmettiricisi olarak aranırken Arjantin'de yakalanan Serkan Kurtuluş'un iadesinin istenmesi sırasında, Arjantin heyetinin Sedat Peker örneğini vermesi halinde Türk tarafı nasıl bir yanıt verebilir?

Sorular gelirse, nasıl izah edilecek?

Benzer şekilde yurt dışına kaçan bir iş insanının kaçmadan önce İçişleri Bakanı ile görüşmesini organize eden iki üst düzey emniyet yetkilisi vardı, hatırlarsınız. KOM Dairesi Başkanı Mahmut Çorumlu ve KOM Dairesi'nden sorumlu – ki kendisi de bir önceki KOM Dairesi Başkanı – Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu. Her iki isim de, görev alanları sebebiyle büyük olasılıkla Interpol Genel Kurulu'nda Türkiye'yi temsil eden heyette yer alacak. İki bürokratın durumu ve Türkiye'nin kara para trafiğiyle suçlanan söz konusu iş adamının iade edilmesi girişimi birlikte düşünüldüğünde bu görüntünün izahı nasıl yapılacak? Bu şartlarda, Türk heyetinin Avusturya heyeti ile görüşüp iadenin sağlanmasını istemesi halinde Avusturya'dan hangi yanıtı alabilir?

Son dönemde yabancı uyruklu kişilerden oluşan suç örgütlerinin Türkiye'de faaliyette bulunmalarında yaşanan artışlar konusunda İçişleri Bakanlığı elde hazır açıklamayı tutuyordur sanırım.

BAE Prensi'nin ziyareti ve Peker'in durumu

Hakkındaki iddialar çerçevesinde televizyon programına çıkan İçişleri Bakanı Soylu, son aylarda Türkiye'ye gönderilmek için yola çıkarılmışken el konulan veya Türkiye'de yakalanan kokain sevkiyatları konusunda ilgili ülkelerle temasta bulunulduğunu ancak olumlu yanıt alınamadığını bizzat açıklamıştı. Bakan Soylu, genel kurula katılacak Kolombiya ve Panama delegasyonundan doğrudan bilgi alabilir belki? Ardından da bilgileri kamuoyuna açıklar artık.

Açıklanan taslak programa göre, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht (BAE) Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek için Türkiye'ye gelecek.

Ziyaretin Interpol Genel Kurulu çalışmalarına rastlaması ilginç. Daha ilginci BAE'de yaşadığı belirtilen ve kırmızı bültenle aranan organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in durumu. Muhtemeldir ki, Peker'in durumu ziyaretin esas başlıkları arasında yer alacak.

Geçmişi hatırlatan süreç

Uluslararası Polis Birliği'nin (Interpol) 89. Genel Kurulu'nun böyle bir ortamda yapılması, Antalya'da 1996 yapılan genel kurulu hatırlattı bana.

Rekor katılımın olduğu 65. Genel Kurul çalışmaları sırasında Türkiye, benzer bir süreci yaşamıştı. Genel Kurul'da Türkiye'yi temsil eden isim dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'dı.

Genel Kurul'dan birkaç gün sonra (3 Kasım 1996) “Susurluk kazası” yaşandı. Ortaya suç örgütlerinin devlet – siyaset – polis – MİT – jandarma – adalet düzlemindeki faaliyetleri döküldü.

Sonrasında, Interpol Genel Kurulu'ndaki polis şeflerine hitap eden ve aynı zamanda kendisi de eski polis şefi olan Ağar istifa etti. Bu durum genel kurul sonrasında Türkiye'nin konumunu gölgeledi.

Şimdi yine benzer durum var. Ama bu kez durum eskisine göre daha farklı. Bu kez, genel kurul öncesinde ülke gündemi, mafya – devlet – siyaset üçgenindeki iddialarla çalkalanıyor. Neler konuşulacak, ne kararlar alınacak hep birlikte göreceğiz. Bakalım, hayırlısı!

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, tacize adı personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...

180. yaşına adım atan Türk Polis Teşkilatı...

350 bin kişilik teşkilatın başındaki yöneticinin Şeref Defteri'ne yazdığını düşündüğümüz bağlılık mesajlarına karşın teşkilatın içinde bulunduğu tablonun örtüşmediğini, deyim yerindeyse "sokaktaki insan" biliyor artık