22 Kasım 2019

Emniyet’te Menzilci var mı?

T24'teki ilk yazıdan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü hakkımda suç duyurusunda bulunmuştu. Şimdi bu yazıdan sonra neler olacağını hep birlikte göreceğiz

TBMM'deki Plan ve Bütçe Komisyonu'nda önceki gün İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşüldü.

Son dönemde kamuoyu önünde sıkça gördüğümüz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bakanlık ve bağlı kurumlarının üst yöneticileri ile birlikte bakanlığının bütçesini iktidar ve muhalefet partilerinin komisyon üyelerine anlattı.

Her bakanlığın bütçe görüşmesinde yaşandığı gibi İçişleri Bakanlığı bütçesinin komisyon çalışmalarında da Cumhur İttifakı üyeleri Soylu'ya "tam destek" verdi. Muhalefet ise Soylu ve yönetimindeki İçişleri Bakanlığı'na eleştirilerini sıraladı.

Muhalefet üyeleri pek çok konuda eleştiri yaptılar. Ancak eleştirilerden birisi, konusu itibarıyla bu satırların yazarını doğrudan ilgilendiriyor.

Hatırlanacağı üzere; iki hafta önce T24'teki yazımda FETÖ sürecinin ardından emniyet teşkilatında son dönemde yapılan atama ve görevlendirmelerde Menzil cemaatinin ön plana çıkmaya ve teşkilat içinde kendisini hissettirmeye başladığına dikkati çekmiştim.

Hatta öyle ki bu süreçte cemaatin Adıyaman merkezli Semerkand grubu ile Eskişehir merkezli Buhara grubunun söz konusu atamalardaki etkinlik nedeniyle kendi içlerinde "güç çekişmesi" yaşadıklarını belirtmiştim.

Yazının üzerinden günler geçmesine karşın taraflardan bu konuda herhangi bir açıklama gelmedi. Emniyet Genel Müdürlüğü hakkımda suç duyurusunda bulundu. Yine emniyetin başvurusuyla ilgili yazıma erişim engeli getirildi.

Aynı konu, bakanlık bütçesinin görüşülmesi sırasında CHP'li üye Ali Öztunç ile bakan Soylu arasında tartışmaya neden oldu.

CHP'li Öztunç, Soylu'ya hitaben "Bugün için bir İçişleri Bakanı olarak gönül rahatlığıyla 'Bizim bakanlığımızda herhangi bir tarikat yoktur, herhangi bir cemaat yoktur' diyebilir misiniz? Dedikodular, Menzilcilerin İçişleri Bakanlığı'nda çok ciddi kadrolaştığı, tayin, atama yaptırdığı; işe başlayanlardan…" şeklinde sorusunu sordu.

Soylu'nun Öztunç'a verdiği yanıtın ilk cümlesi şöyle oldu:

"Bir tane göstersinler, bakanlığı bırakacağım. Bakın kurumlarımızı yıpratmayalım. Beni yıpratın."

* * *

Tarih, 19 Ağustos 2016. Yani, 15 Temmuz'da yaşanan FETÖ'nün organize ettiği anlaşılan darbe girişiminden tam 45 gün sonrası.

İsmini vermek istemiyorum, ancak görev yerini söyleyebilirim; Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı'nda bir şube müdürü. Bu birim, o dönemde son Başbakan Binali Yıldırım'ın ve ailesi ile Bakanlar Kurulu üyelerinin güvenliğini sağlıyordu.

Bu şube müdürü, FETÖ'nün örgüt üyeleri içinde iletişimi sağlamak için özel olarak kullandığı Bylock programının kendisine ait cep telefonunda bulunması üzerine savcılık talimatıyla gözaltına alındı.

Hakkında adli soruşturma yürütülen şube müdürü, aynı zamanda idari soruşturma kapsamında açığa alınarak ifadesine başvuruldu.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün görevlendirdiği müfettişler, disiplin soruşturması yapılan şube müdürüne Bylock kullanması konusunda toplam 11 soru yöneltti.

Sorulardan birisi, mesleki özgeçmişle birlikte görev süresi boyunca aldığı taltiflerden FETÖ'ye himmet verip vermediğiydi.

Şube müdürü, mesleki öz geçmişini anlattıktan sonra şu cümleyi kuruyor:

"…Toplam yaklaşık 40 taltifim var. Aldığım taltiflerde FETÖ/PDY örgütüne yardımda bulunmadım. Herhangi bir yerde üyeliğim yok aile fertlerimle birlikte. Yalnız 2001 yılından bu yana Menzil'e gider gelirim. Büyük oğlum A.T., AK Partinin lise gençliğine ait Aklıselim koluna gidip gelmektedir."

Müfettişlerin resmi ifadeye aldığı bu anlatımın dışında şube müdürü yine müfettişlerin "FETÖ/PDY tarafından organize edilen yurt içi veya yurt dışındaki ev toplantılarına, gezilerine katıldınız mı? Katıldıysanız ne zaman ve nerede katıldınız? FETÖ/PDY örgütüne 'himmet' adı altında ya da başka herhangi bir yardımda bulundunuz mu?" sorunu ise şöyle yanıtladı:

"Katılmadım. Menzil toplantılarına katıldım. Adana'da, Mardin'de, Konya'da ve Ankara'da kesintisiz Menzil toplantılarına katılımım olmuştur. Belirttiğim yerlerde araştırma yapılabilir. Himmet adı altında herhangi bir yere herhangi bir aktarımım olmamıştır."

Müfettişler, şube müdürüne bu kez "Darbe girişiminden önce size bununla ilgili herhangi bir bilgi verildi mi? Size herhangi bir görev verildi mi? Darbe giriminden ne zaman haberiniz oldu?" sorusunu yöneltti.

FETÖ'cü olduğu iddiasıyla soruşturma geçiren şube müdürü şu yanıtı verdi:

"Herhangi bir mesaj gelmedi. Öncesinde de herhangi bir bilgi verilmedi, görev verilmedi, verilemez de. Darbe girişimi olduğu gece, beş kişi Menzil'e gitmek için yola çıkmıştık. Elmadağ civarında eşimden gelen telefonla durumu öğrenip hemen geri dönüp senelik izinde olmama rağmen ve herhangi bir çağrı olmamasına rağmen görev yerim olan Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı resmi konut yerleşkesinde görev aldım. Kamera kayıtlarından ve görevli personelden durumun teyidi alınabilir."

Daha önce Özel Harekât'ta, asayiş ekiplerinde, karakollarda, Çevik Kuvvet'te çalışan bu şube müdürü 2013'ten bu yana da Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı'nda görevliydi.

İfadesinde -o dönem itibarıyla- 15 yıldır Menzil cemaatinin faaliyetlerine katıldığını üzerine basa basa anlatan şube müdürü, kolayca tahmin edileceği üzere halen emniyet teşkilatında çalışıyor.

Hem de o kadar çok uzakta değil. Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosunda ilçe emniyet müdürü.

Üstelik ifadesinde bir cemaatin üyesi olduğunu açıkça itiraf eden şube müdürü, bu süreçte terfi alarak 4. sınıf emniyet müdürlüğünden 3. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ettirildi.

Bu arada, sorulması gereken başka bir soru daha var: "Bu polis müdürü FETÖ'cülerin kullandığı Bylock'u yüklediyse nasıl Menzilci oluyor? Eğer FETÖ'cü değil, Menzilciyse Bylock şahsi telefonunda neden yüklü?"

İşte bu noktada daha önceki yazılarımda belirttiğim üzere "renklendirmeye" dikkat çekmek istiyorum. Halen, emniyet teşkilatında "renklenmiş"ler mevcut. Hem de bazıları üst düzey görevlerde.

* * *

Soylu'nun "Bir tane göstersinler, bakanlığı bırakacağım" sözlerine yanıt olarak bir belgeyi paylaştım.

TBMM'deki iddialı cümlesine karşılık olan bu belge, halen Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın arşivinde mevcut.

Açıkçası Soylu'nun bu değerlendirmeyi "siyaset" çerçevesinde yaptığını düşünüyorum.

Bakan Soylu, bu iddialı cümleyi kurmadan önce keşke yakın çalışma ekibinde yer alan istihbarat, terörle mücadele, personel hatta teftiş kurulunun başkanlarına sorup bilgi alsaydı.

Eğer sorduysa ve "yoktur" yanıtını aldıysa, naçizane önerim Bakan Soylu çalışma ekibini yeniden gözden geçirmelidir. 

Kaldı ki, meslektaşlarım Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, Metastaz adlı kitaplarında Polis Akademisi'ndeki Menzil yapılanmasının örneklerini verdi.

İçişleri Bakanlığı ve Polis Akademisi'nden sorumlu Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda herhangi bir tepki göstermedi. Sessiz kalarak bir nevi ikrar yoluna gitti. Kendi içlerinde de bir soruşturma ya da inceleme başlatıldığını duymadık.

*

Mesleki kariyerim boyunca kişiler ve kurumlarla polemik yaşamaktan uzak duran bir gazeteciliği tercih ettim. Meslek büyüklerim beni bu yönde yetiştirdiler.

Gerek önceki çalıştığım Milliyet gazetesinde, gerekse şimdilerde hazırladığım köşe yazılarında da mümkün olduğunca bu tutumdan vazgeçmedim. Polemikten uzak, meraklısına bilgi vermeyi hedef edinen bir gazetecilik yapmaya çalışıyorum halen.

Ancak 30 yılı aşkın bir süredir emniyet teşkilatını yakından izleyen bir gazeteci olarak teşkilatta yaşananlara, hem İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan siyasiler, hem de emniyet teşkilatında görev yapan üst yöneticilerden daha yakından tanıklık etme imkânım oldu.

Dolayısıyla, Sayın Bakan'ın TBMM'de CHP'li Öztunç'a yönelik çıkışının şahsımı da ilgilendirmesi nedeniyle, iddiama sahip çıkma çerçevesinde belgeli gazetecilik örneği olarak ben bu bilgileri paylaştım.

Gerisini zamana ve iddialı cümlenin sahibi olan Sayın Soylu'ya bırakıyorum.

T24'teki ilk yazıdan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü hakkımda suç duyurusunda bulunmuştu. Şimdi bu yazıdan sonra neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"