18 Haziran 2024

Normalleşmenin neresindeyiz?

Sayın Erdoğan'ın ve destekçilerinin Özel'in normalleşme talebini anlamsız hale getirmek için ellerinden geleni yapacağı anlaşılıyor

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i ziyareti (11 Haziran 2024) 

Yazımın başlığı son zamanlarda Türkiye'de şaşırtıcı gelişmeler yaşanmakta olduğunu düşündürüyor. Türkiye'de pek çok alanda ama özellikle siyaset alanında "normalleşmenin neresindeyiz?" sorusu sıkca soruluyorsa ve son zamanlarda bu soruya farklı cevaplar verilebiliyorsa önümüzde ciddiye alınması gereken bir fırsatın bulunduğunu düşünebiliriz.

"Normalleşmenin neresindeyiz" sorusuna bugün cevap ararken Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) kurulduğu 2001 yılına dönmek gerekiyor. AKP 14 Temmuz 2001'de kurulmuş ve başkanlığa getirilen Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin muhaliflerinin demokratik haklarını da sonuna kadar savunacağını vaat etmişti o gün. Erdoğan'ın 23 yıl önce "normal" saydığı yetkilerle bugün sahip olduğu yetkiler arasında muazzam bir uçurum var. Bu uçurumu koruyarak "normalleşme" sayılabilecek bir rejime geçmek ise olanaksız.

Demokrattan otokrata Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın demokrasi anlayışının 23 yılda nasıl evrildiğini ve kendi emriyle yapılan anayasa değişiklikleri sayesinde nasıl sınırsız yetkilere sahip bir otokrat haline geldiğini anlamak için bugünkü rejimin adını doğru koymak gerekiyor.

Son yerel seçimler sonucunda beklenmedik şekilde Türkiye'nin en büyük partisi haline gelen CHP'nin yeni başkanı Özgür Özel'in ilk anda olumlu karşılanan "normalleşme" talebinin ve attığı adımların nasıl karşılık bulacağı da bu bakımdan büyük önem taşıyor.

Sayın Erdoğan'ın ve destekçilerinin Özel'in normalleşme talebini anlamsız hale getirmek için ellerinden geleni yapacağı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresinden son günlerde medyaya da yansıyan tepkiler, Özgür Özel'in bu yolda atacağı adımları baltalamak için her türlu yola başvurulacağını gösteriyor. Bu süreçte atılacak bir hesapsız adımın ya da farklı yorumlara yol açabilecek bir tek sözün bile "normalleşmeyi" baltalamak için kullanılabileceğini de hatırdan çıkarmamak gerekiyor.

CHP'nin Özgür Özel'e desteği önemli

Bu süreçte CHP'nin Özgür Özel'e vereceği güçlü desteğin belirleyici rol oynayabileceğini de unutmamak gerekiyor. Bu konuda herkesin fikri farklı olabilir ama bugün yaratılmış olan ortamda CHP içinde Özgür Özel'e alternatif aramanın Erdoğan'in ve çevresinin işine yarayacağı çok açık bence.

Bunları yazarken Özgür Özel ile hiç tanışmadığımı, buna karşın onun bu zor misyonu yerine getirme şansının daha fazla olabileceğini hissettiğimi belirteyim. Ekrem İmamoğlu da onun tamamlayıcısı olarak önemli bir rol oynayabilir, normalleşmeye önemli katkılar yapabilir.

CHP'nin ekonomi programı da önemli

CHP'nin Türkiye ekonomisinin geleceğiyle ilgili olarak ortaya koyacağı tutarlı bir programın da bu süreçte önemli bir belirleyici olabileceğini unutmamak lazım. İyi hazırlanmış bir programın Türkiye'ye yatırım çekme potansiyelini güçlendirmesi de beklenebilir.

"Normalleşmek" için bir fırsat var önümüzde ama işimiz kolay değil.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"