23 Kasım 2023

Yükü artan sözcükler

Dil alanında "joker" kavramı zihnimde 2006 yılında doğmuş ve 5.5.2006 tarihli Radikal Kitap'ta "Jokerler ve dolgu maddeleri" başlıklı yazıma konu olmuştu. O yazıda başta politikacıların dilinde olmak üzere kullanılan bireysel jokerlerin yanı sıra, yaygınlaşmış olanlardan "adına" ve "yaşanan"ı örnek vermiş ve olguyu yorumlamaya çalışmıştım. Aşağıda devam ediyorum

tabii

Bu sözcük sıfat olarak "doğal, olağan koşullarda" anlamında, bazen de belirteç (zarf) olarak "elbette" anlamında kullanılagelmişti, "gelirim tabii" vb.

Son birkaç yıldır yeni kuşakların dilinde hem "ki" hem de "de" bağlaçlarıyla zenginleştirilmiş "tabii ki de" biçimine de rastlanır oldu, "gelirim tabii ki de".

Ve bir süredir bir kullanım daha geldi, hızla yayıldı ve sözcüğün iş yükünü alabildiğine artırdı: Cümle başlarında bir başına bağlaç olan bir "tabii".

Bu çeşitlemenin türüyle ve tanımıyla sözlüklerde yer almamasına rağmen böylesine çoğalmasını artık hayatımızda "tabiat" dahil tabii ve olağan hemen hiçbir şeyin kalmamasına bağlamak eğilimindeyim. "Tabii"ye susamış gibiyiz.

İzleyebildiğim kadarıyla sözcüğün bu tür kullanımı ilk kez tam da toplum olarak "olağan"ın dışına çıktığımız Çözüm Süreci döneminde dikkatimi çekmişti (2013-2015). O dönem İçişleri Bakanı ve sürecin mimarlarından olan Beşir Atalay, bilincinde miydi bilmiyorum, ama her zaman insani, sıcak bir tonun egemen olduğu konuşmalarında sık sık "tabii," diye başlayan cümleler kurardı. Olağanüstü bir gerginlikle belirlenen bir konu ve süreç, ancak böyle bir ses ve bu tür cümlelerle yönetilebilir diye düşündüğümü hatırlıyorum.

Sözcüğün bugün başta televizyonlardaki savaş muhabirleri olmak üzere kamuya bir şeyler iletenlerin dilinde yaygın bir bağlaca dönüşmüş olmasını benzer ihtiyaçlara bağlayabiliriz sanıyorum. Çözümden ne yazık ki epeydir söz edilmese de hem bizde hem de güneyli kuzeyli komşularımızda olağanüstülük ile tabii olmayanın, yani savaşın üstün geldiği bir gerçek. Diyeceğim, "tabii"ye bir tür imdat simidi gibi ihtiyaç duyar hallerdeyiz.

Daha ilginç olan şu ki, bazen "tabii (doğal)" ya da "olağan" gibi anlamlarla ilgisi bulunmayan bağlamlarda da bakıyorsunuz cümleler bu yeni bağlaçla donatılmış.

"Tabii" sözcüğünün bu değişkesi böylece Türkçeye yeni bir joker olarak eklenmiş oldu.

Dil alanında "joker" kavramı zihnimde 2006 yılında doğmuş ve 5.5.2006 tarihli Radikal Kitap'ta "Jokerler ve dolgu maddeleri" başlıklı yazıma konu olmuştu. O yazıda başta politikacıların dilinde olmak üzere kullanılan bireysel jokerlerin yanı sıra, yaygınlaşmış olanlardan "adına" ve "yaşanan"ı örnek vermiş ve olguyu yorumlamaya çalışmıştım. Aşağıda devam ediyorum.

* * *

pozisyon

"Mühendis pozisyonunda alınacak olan iki personel için 'erkek' olma şartı arandı."

Bu gazete haberinde ilk dikkat çeken nokta cinsiyetçilik olmuştu elbette sevgili Mahsa Amini. Ondan kısa bir süre sonra da yine cinsiyetçiliğiyle göz çıkaran bir haber daha yayımlanmıştı: Karatay İlçesi Müftülüğü, bir hafızlık sınavını kazanan kadınlara belge sunumu sırasında çekilen fotolardaki kadın yüzlerini buzlamıştı. Umarım kadınlar bunu kendi özgür iradeleriyle talep etmişlerdir, aksi halde biz kadınlar bunun burkaya doğru yol alma arzusu, kadını köle kılma itilimi, Afganistan, İran ve bazı Arap ülkelerinin erkeklerine şirin görünme düşkünlüğü gibi nedenlere dayandığını düşünmek eğilimine kapılmadan edemeyiz.

Haberin Türkçeyle ilgili yanına gelince. "Pozisyon"un yanı sıra "personel" de sorunlu ama, o epey eski bir sorun, hatta artık galatımeşhur oldu denebilir. "Personel" aslen topluluk adıydı (çoğul içerikli), şimdi ise tekil içerikli de olabilen bir sözcüğe dönüşmüş durumda, tıpkı "mürettebat" gibi. İkisi de Türkçedeki hayatına çoğul olarak başlayıp sonradan tekil olmayı da üstlenen "ödünç" sözcüklerdendir.

"Pozisyon"un yazgısı ise, anlamı İngilizceden, telaffuzu Fransızcadan geldikten sonra Türkçede tanımına birkaç anlam daha eklenmesi oldu: konum, durum, mevki, duruş, yer, statü, görev, vazife, tavır, görüş... Bağlamına göre Türkçedeki bu sözcüklerin yerini tutabildiğine göre "pozisyon" da bir tür jokere dönüştü diyebiliriz; jokerlerin dolgu maddesi olmayan türünden.

"Mühendis kadrosuna alınacak olan iki personel için..." desek örneğin?

İşte bu olmuyor, çünkü burada "kadro" dersek günümüz insanı için fazla kalıcılık anlatmış oluruz, oysa emekçiler "esnek çalışma" adı verilen güvencesiz istihdam sistemleri yüzünden "kadro"ya geçirilmeksizin çeşitli geçicilik statülerinde çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durumdan ötürü dünya ortak kültür sözlüğünde "prekarya" diye yeni bir terim bile doğdu. Dolayısıyla, her "pozisyon" kadro olamıyor. Türkçede yer bulmasının nedeni ya da nedenlerinden biri de bu olmalı.

"Pozisyon"un sayıp döktüğüm Türkçe karşılıklarına bakılırsa çevirmenlerin işi epey kolaylaşmış, ama bu arada Türkçenin eski yerleşikleri ufak ufak değer ve anlam yitimine uğramış oluyor, tıpkı TL'nin dolar karşısındaki durumu gibi. "Tavır", sözgelimi, kolay harcanacak bir kavram mıdır? "Türkiye'nin bu konudaki pozisyonu epeydir belli" mi, yoksa epeydir belli olan "Türkiye'nin bu konudaki tavrı" mı?

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)


- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)


- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)


- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)
- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)


- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)


- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)


- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

Yazarın Diğer Yazıları

Taşın altında ne var?

Bahçeli’nin el sıkarak başlattığı Öcalan çıkışı AKP Genel Başkanı’nı zorladı. RTE her zorlukta yaptığı gibi önce uzun uzun sustu, sonra Bahçeli’yi “bilge” mevkiine oturtup överek “elini, hatta gövdesini taşın altına koymak” konusunu değerlendirdi. Belli ki her iki siyasetçi de birbirlerinden kopmayı göze alabilecek durumda değildiler

Trump ve Trevor Noah

Küreselleşmenin sıfır numara emperyal boyutunu Rosa Luxemburg ve Lenin anlatmışlardı. Trevor Noah da bir başka yolu hem içeriden hem dışarıdan aydınlatıyor

Ve melezler

Gaël Faye melezmiş. Annesi Ruandalı, babası Fransız. Eh! Gerçi her halinden Afrikalılık bilinci akıyor ama, yine de... Her durumda insana bir Ruandalı görmek iyi geliyor

"
"