13 Haziran 2024

Dilden dile geçerken değişenler

Dikkat çekmek istediğim bir nokta, "ajan" sözcüğü dilden dile geçerken doğan anlam bulanıklığı oldu. Bu sözcüğün bir süre daha etkili olmaya aday bir anlam kayması sorunu var. Başlı başına cerbezeli bir sözcük olması da önemini artırıyor

"İçin" edatının serüvenleri 

"İçin" edatının bazı kullanımları yerini "adına"ya bırakırken, "-den yana [olmak]" teriminin yerini de "için" edatı alıyor.

Örneğin, Çözüm Süreci yıllarında ve sonrasında tek tek hemen tüm toplum kesimlerinde "Barış İçin" grupları ortaya çıkmıştı: "Barış İçin Mimarlar", "Barış İçin Doktorlar", "Barış İçin Yayıncılar", "Barış İçin Öğretmenler" vb. vb... Bugünlerde de "Filistin İçin 1000 Genç" çağrılarına rastlanıyor. Barıştan yana gruplar (groups for peace) bunlar.

Toplumsal meseleler yaygınlaşıp küreselleştikçe, diller de birbirine uyarlanıyor. Filistin meselesi, Emine Erdoğan'ın bile uluslararası bir "Barış İçin Kadınlar" toplantısına katılmasına vesile olmuştu, hem de "öncüleri" olarak. Tarih: 10 Ocak 2009.

Yukarıdaki bütün "Barış İçin"lerin yerine "Barıştan Yana" terimini de kullanabiliriz. Belki bu örneklerdeki "için" edatının anlam farklılaşması yaratıp yaratmadığı sorgulanabilir. Küresel ortak dil İngilizcenin etkisi yeterince açıksa da, yanı sıra daha güçlü bir irade beyanı içermiyor mu diye de bakılabilir.

* * *

Batıda "agent" Türkçede "ajan" 

Şu "etki ajanlığı" sözünü çoğumuz yasa hazırlıkları dolayısıyla ilk kez işittik ve haklı olarak tepki duyduk. Meğer küresel düzeyde hiç yeni değilmiş bu tuzak "terim", hakkında geniş bir literatür de oluşmuş, onyıllar ve savaşlar boyunca.

Kitap olarak Britanya'nın IRA'ya karşı kullandığı bir mekanizmayı anlatanı özel olarak dikkatimi çekti, ne de olsa bizim de yıllanmış çatışmalı sorunumuz ve uyanık olmaya ihtiyacımız var. Ancak konuya dalacak değilim, gazeteler düzeyinde bizde de epey yazıldı, amacın barışa hizmet olup olmadığı sorgulandı şu son günlerde. Okuduğum aydınlatıcı yazılardan biri Mikdat Karaalioğlu'nunkiydi. 

Benim ek olarak dikkat çekmek istediğim bir nokta da "ajan" sözcüğü dilden dile geçerken doğan anlam bulanıklığı oldu. Bu sözcüğün bir süre daha etkili olmaya aday bir anlam kayması sorunu var. Başlı başına cerbezeli bir sözcük olması da önemini artırıyor.

Türkçeye yıllar önce Fransızca "agent"dan gelmiş ve "casus, gizli görevli" anlamıyla, "ajan" biçimiyle yerleşmişti bu sözcük. Gerçekte bu anlam Fransızcada ancak sözcüğe "secret (gizli)" sıfatının eklenmesiyle elde edilebiliyor. Diğer kullanımları yerine göre çeşitlenmekle birlikte genel olarak "görevli, memur, temsilci, etken" içerikli bir anlam alanında yer alıyor. Türkçede ise sözlükler ilk ve yaygın anlam olan "casus"u birincil tanım olarak veriyor, ancak ilginçtir, bu anlam için "gizli" diye eklemeye gerek görmüyor. Belki sözcüğün Fransızcadaki diğer anlamları Türkçeye hemen gelmediği içindir, diyeceğim ama, şu an AKDTYKTDK Türkçe Sözlük'te "ajan" için verilen birinci tanım hâlâ aynı. İkinci bir tanım olarak "Bir kimsenin, bir ortaklığın veya bir devletin bazı işlerini yapan kimse; temsilci" de verilmiş. Dil Derneği'nin Türkçe Sözlük'ü de "gizli" sıfatını vermemekle birlikte, verdiği diğer karşılıklar biraz daha zengin: İkinci tanıma "acente" karşılığının eklenmesinden başka, üçüncü bir tanım olarak "[b]ir işlevi gerçekleştiren öğe" de verilmiş ve örneklendirilmiş: "Hastalıkları yapan patolojik ajanlar". Bu son örnekteki kullanım için "etken öğe" gibi karşılıklar düşünülebilirdi ama, irkilticilik yeğlenmiş de olabilir...

"Ajan" sözcüğü için verilen bu ikinci ve üçüncü sözlük anlamlarının belirli meslek mensuplarından başka kimsede karşılık bulacağı kuşkuludur. Dünyanın büyük bir bölümü gibi bizim de Fransızcacı olmaktan vazgeçip İngilizceci olmaya başladığımız 1950'li yıllardan bu yana, tıpkı eskiden Fransızcadan gelmiş diğer bazı sözcükler gibi "ajan" da bu kez İngilizceden, dolayısıyla İngilizcedeki kullanımları da yüklenmiş olarak gelmeye başladı ve bulanıklık arttı. İngilizce bu tür durumlarda söyleyiş açısından egemenliği Fransızcanın elinden alabilmiş değil ama, kültürel egemenlik sonucu, yeni anlamlar yükleme yetisi geçerli. Bu duruma Türkçe Sorunları Kılavuzu'nda işaret etmiştim. 2000'ler civarında, eskiden "menejerlik" denilen mesleklere "ajanlık" diyenler olmuştu örneğin, "yazar ajanlığı" vb.

Ama sözcüğün "casus" anlamı süreç boyunca ağırlığını hep korudu ve belki asıl bulanıklığı yaratan, İngilizceden çeviri yapılırken de tıpkı Fransızcadan yapılan çevirilerdeki gibi her "agent" sözcüğünün neredeyse otomatik bir güdüyle "ajan" diye Türkçeleştirilmesi oldu. Oysa geldiği dillerde sözcüğün "görevli, memur, temsilci" vb. anlamları Türkçede olmadığı kadar yaygındır. Şimdi sözgelimi, tartalım zihnimizde: Diyelim, kamu spotlarıyla benzer işlevler gören, halka sağlık, eğitim, bilgilendirme gibi belirli alanlarda yararlı olabilecek telkinlerde bulunanlara "etkileme ajanı" demek nasıl bir etki yaratır? Bazı sözcükler gerçekten de korku toplumu yaratmaya bire bir.

İnsanları düşünmekten korkar hale getiren yasalar çıkarma kurnazlığından vazgeçiniz beyler. Ne demiş atalar: "Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten".

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

Yazarın Diğer Yazıları

Chomsky ve Lacan

Chomsky Lacan’ın herkesle dalga geçen bir kendini beğenmiş olduğu fikrine -bir kez daha- kapılıyor ve düpedüz gayriciddi buluyor onu

Netlik kazanan “normalleşme”

Özel, bazıları “yumuşama” dese de kendisinin kararlı bir içerikle tanımladığı “normalleşme” adını verdiği sürecin geçen şu iki ayında nelerin gerçekleşmiş olup nelerin olmadığını bir bir gözden geçiriyor ve gerçekleşmiş olarak yalnızca siyasiler arası görüşmelerde medeni ve geleneksel asgari insan ilişkilerinin yerine getirilmesi ile, hapisteki yaşlı generallerin tahliye edilmesi gibi tekil bir insani gelişmeyi sayıyor

Gezi’nin neresindeyiz?

Gezi’nin “biz”i kim? Ve bu biz gerçekten “Gezi'yi... Bir başarı hikâyesi olarak okumakta” ısrar mı ediyor? Yazara böyle genel bir ısrar izlenimini veren ne olabilir?