28 Ocak 2019

HDP'nin kararı Türkiye'yi erken genel seçime taşıyabilir

Kimse "Bu genel değil yerel seçim" demesin

Ne zamandır kulislerde konuşulan açıklama geldi. HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “HDP olarak, demokrasi adına, hak ve özgürlükler adına, demokrasi, barış mücadelesinin güçlenmesi için kimi yerlerde fedakârlıklar yapma kararı aldık. Bu fedakârlığı şu, bu parti için değil Türkiye’deki demokrasi mücadelesi için yapıyoruz" dedi. Ardından ekledi:

"İstanbul, Adana ve İzmir'de HDP kendi logosu ile belediye başkan adayı göstermeyecek. Demokrasi güçlerinin işaret ettiği adaylara oy verilmesi için çalışmaları sürdüreceğiz."

Bu ne anlama geliyor? Önce "sayılara" bakalım sonra söze geçelim. 

1 Kasım 2015'te HDP İstanbul'da yüzde 10,27 oranında oy almıştı. 24 Haziran 2018'de oy oranı yüzde 12,5'e yükseldi. (İstanbul'da, son seçimlerde Cumhur İttifakı yüzde 51, Millet ittifakı yüzde 35,9 oy aldı).

HDP, İzmir'de 2015'te yüzde 8,6 olan oyunu 11,4'e çıkardı. (İzmir'de son seçimlerde Millet İttifakı yüzde 53, Cumhur İttifakı yüzde 35 oy aldı). 

HDP Adana'da son seçimlerde oyunu 2015'e göre yüzde 2,7 oranında yükselterek 13,5'e taşıdı. (Adana'da son seçimlerde Cumhur İttifakı yüzde 46.,4, Millet İttifakı yüzde 39,3 oy aldı). 

İzmir aslında, sürpriz sonuç ihtimali üzerinden  çok konuşulacak bir yer değil. Aziz Kocaoğlu'nun son dakika müdahalesi ve parti içinde yaşanan sıkıntıya rağmen olağanüstü bir durum yaşanmazsa CHP adayı Tunç Soyer zorlanmadan kazanabilir. 

Ancak İstanbul ve Adana'daki durum, yani HDP'nin aday göstermemesi AKP ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'nın işini güçleştirir. Her ne kadar bir yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, diğer yandan "Pazara kadar değil mezara kadar ittifak yaptık dediği" MHP'nin lideri Devlet Bahçeli HDP'yi kriminalize etme söylemini sürdürse de... Kürt seçmen, oylarıyla İstanbul ve Adana'yı farklı bir "yönetime" taşıyabilir.  
Bu arada HDP Ankara ve Gaziantep'te de aday çıkarmayabilir. Gaziantep'te eğer aday çıkarmazsa Celal Doğan'ın bağımsız veya DSP'den aday olabileceği konuşuluyor. (Kaynak:gazeteduvar) 

Nereden bakarsanız, ağırlığını Kürt seçmenin oluşturduğu HDP seçimde özellikle büyükşehirlerde kilit bir rol oynayacak. Peki HDP seçmeninin tamamı, partisinin bu duruşuna bakarak CHP adayına (İYİ Parti destekli) oy verir mi? Seçmen davranışları ve oy dönüşümleri konusundaki uzman bir isim HDP seçmeni içinde "yarısı ile üçte ikisi arasındaki" bir kitlenin oy verebileceğini düşünüyor. 

Yani 31 Mart, özellikle büyükşehirlerde Cumhur İttifakı, daha doğrusu Erdoğan için kolay olmayacak. Bu konuda kendisini önemli ölçüde MHP politikalarına (aslında zorunlu olarak) teslim eden Erdoğan yeni bir demokratik açılım yapamayacağı için de Kürt oylarını kendine çekme konusunda zorlanacak. Ekonomide yaşanan derin sıkıntı da hesaba katıldığında Erdoğan'ın işi bu kez zor. 

Kimse "Bu genel değil yerel seçim" demesin. Zaten büyükşehirler kaybedilirse AKP, belki daha önce MHP erken genel seçimi gündeme getirebilir. Yani HDP'nin kararı, belki de Türkiye'yi 2019'da erken genel seçime taşıyacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Tayfun Kahraman'dan '1000 gün' mektubu: Hasrete ve acılara karşı umuda sarıldık, umarım AYM'nin kararıyla bu çileler son bulacak

"Tutsaklıkta geçen 1000 günde çok şey yaşandı. Dışarıdaki yaşam alanları daralırken tüm bunları daracık bir koğuştan izlemek, ailemizin biriktirdiği anıları fotoğraflardan takip etmek zorunda kaldım"

2 kilometre arayla 2 farklı alandan ‘demokrasi’ notları: Ana muhalefete yargı atağı büyüyor, 28 Şubat’taki ikna odalarının benzeri Boğaziçi’nde kuruldu

Tüm CHP için bir tanım yapmak gerekirse belki de ilk başlanması gereken yer parti içine konuşmak-parti içi rekabet-dedikodu yerine memleket ile ilgili konularda artık ayrımsız yan yana durarak ortak demokrasi mücadelesini yürütmek-büyütmek. İmamoğlu’nun “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz”i partililere bir birlik çağrısı olarak da okunabilir

Kulislerden iki tartışma: Sürecin önümüzdeki ayları planlı mı; CHP’de İmamoğlu yeni bir yola yürür mü?

‘Doğal-gölge lider’ Ekrem İmamoğlu… Bu durum ne kadar sürer ya da bugüne kadar olduğu şekliyle bir rol dağılımı ile gider mi, Mansur Yavaş burada hangi pozisyonu alır her biri birer soru işareti. İmamoğlu’nun daha fazla inisiyatif-politik risk aldığı bir süreç görülüyor

"
"