Türkiye 8 Kasım günü, daha önce tarihinde görülmedik bir durumla karşı karşıya kaldı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi; Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın tahliye edilmesi kararına, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan "Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar" şeklindeki emredici hükme rağmen uymadı. Üstelik, "Anayasa'yı yorumlayarak karar alma yetkisi verilen Anayasa Mahkemesi'nin kararını yok saymak"la kalmadı, aynı zamanda yüksek mahkemenin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dün geceden beri Türkiye bu kararı ve suç duyurusunu konuşuyor.
Bu konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü aradım. Arama sebeplerimden biri elbette devletteki 'ağırlığı'ydı ama kendisi aynı zamanda, başta Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, Başkanvekili Hasan Tahsin Gürcan, üyeler Muhammed Emin Kuz, Muammer Topal, Engin Yıldırım'ı da Cumhurbaşkanı olarak yüksek mahkemeye atamış isim. Daha önce atadıklarından emekli olanlar da var.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün gelinen durumu nasıl değerlendirdiğine dair açıklamasını paylaşıyorum:
"Yüksek yargı organlarının yetki ve sorumlulukları Anayasamızda sarih bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen Yargıtay'ın dün aldığı kararın izahı mümkün değildir.
Vaktiyle Anayasa Mahkemesi'nin özgürlük karşıtı vesayetçi kararlarını tenkit ve reddetmiş ama Anayasa'ya uyarak gereğini yerine getirmiştik. Anayasa Mahkemesi'nin İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun özgürlükçü kararlarını ve bu kararı alan üyelerini Yargıtay'ın hedef yapması çok yanlış olmuştur.
Hukuk sistemi ve adalete olan güvenin kaybolmaması hayati derecede önemlidir. Ayrıca ekonomi ve dış politika uygulamalarında Türkiye'nin itibarını zedeleyecek ve hükümeti zor duruma sokacak bu hukuk kaosunun hızlı bir şekilde, olgun bir demokrasi anlayışı ve anayasal çerçevede çözümü bir zarurettir."
11. Cumhurbaşkanı'nın, daha önce örneği görülmemiş devlet krizine ilişkin olarak duruşu böyle… Bir "toplum sözleşmesi" olması gereken Anayasa'ya uymanın temel koşullarından birinin, "Anayasa'ya uygunluk" denetimi yapan Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yerine getirmek olduğu vurgusunu da taşıyan bu açıklama, bakalım nasıl yankı bulacak…
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|