Fenerbahçe, kendi evindeki son maçta tıklım tıklım tribünler önünde Karagümrük ile berabere kaldı. Son haftaya rakibi Konya’nın 3 puan önünde ve 9 gol avantajı ile giriyor. Artık futbol mucizeleri olmazsa son hafta Şampiyonlar Ligi bileti alarak teselli ikramiyesini kazanacak ve aslında İsmail Kartal da lig hedefine ulaşmış olacak. Buradan bakınca ortada olumsuz bir durum yok.
Ancak aslında bir şeyin ne olduğu ve ne olacağı da nereden baktığınız ile ilgilidir. Beşinci sırada devraldığınız bir takımı tribünlerle barıştırmak ve ona artık elinde kalan tek gerçekçi hedef olan lig ikinciliğini vermek o dönem için başarı olabilir. Ama ligin son 12 haftalık düzlüğünde sizi ön plana çıkaran, o tribünleri tekrar dolduran, “Acaba İsmail Kartal ile mi devam edilse?” sorularını sorduran doğruları bir kenara bırakıp yine anlamsız temkinlik özüne dönülürse, hızlı oyundan vazgeçilip “top bizde kalsın” mantığıyla yana ve geriye paslarla oyun yavaşlatılırsa işte tüm acaba soruları o gün son bulur. Tribünler yana ve geriye pas yaparak zaman geçiren ve aslında bir puana razı olan takımı ıslıkla ileri itmeye çalışır ve yeni sezon için de kalmaya yönelik son kurşunlar da boşa gitmiş olur.
Oyuna Nazım ile başlayıp Samuel’i öne itmek doğru bir tercih değildi zira Samuel top ona geldiğinde hızlanarak etkili olan değil hızla gelip topla buluştuğunda etkili olan bir silah ve bu sezonun ikinci yarısında defalarca test edilip onaylanmıştı. Gustavo yanındayken Zajc’ın etkisi açıkça azalmışken onu bir de orta sahada temposu ve fizik gücü düşük İrfan Can ile birlikte oynatmak orta sahayı rakibe teslim etmekti ve bütün maç Karagümrük orta sahada cirit attı. Takımı öne iten, tempolu ve dikine oynayan bir orta saha yokken Rossi kanatta ve Serdar ileride etkili olamazdı ve bu Beşiktaş maçında çok net ortaya çıkmıştı ve bugün de seyredilip durdu. Crespo sakatlandığından beri zaten aksamakta olan orta sahada Mert Hakan da cezalı olunca takım tamamen çıkış dönemindeki kazanımlarının aksine bireysel planlara kaldı, bazen Samuel, bazen Ferdi, bazen İrfan Can ve bazen de Rossi derken sabaha kadar oynansa kazanılamayacak bir maç ortaya çıktı. İsmail Kartal da bu oyunu 70 dakika seyrederek, Beşiktaş maçından hiçbir ders almadığını gösterdi ve müdahale ettiğinde de Sosa ile orta sahaya bir statik tercih daha koyarak “kötü günlerin teselli hocası” olmaktan öteye gidemeyeceğini ispat etti. Oysa görkemli bir oyun ve tartışmasız bir galibiyet onun için de bir son değerlendirme fırsatı anlamına gelebilirdi.
Bu sezon artık bitiyor. Bu hafta içinde yeni sezonun kadro yapısına dair de bir yazacağım. Çok kısaca, sadece 3-4 doğru transferle bu takım seneye zirveyi alabilir. Sadece başında her kim olursa olsun, bu takımın her maçta galibiyet için oynayacağını unutmamalı. Unuttu mu tırnaklarıyla kazıyarak var ettiği her şeyin ellerinden kayıp gittiğini seyreder durur.