Yasin Tokat'la son olarak geçen yıl Antalya'daki Winemaker's Dinner'da birlikteydik
"Kendisinden tonlarca üzüm aldığımız yaşlı bir bağcı amcamız var. Geçen sene ona yüklü bir ödeme yapmışız. Bankaya gittiğinde memure ‘Hesabınızda 1 milyon lira var amca' deyince ‘Kızım' demiş, ‘Ben hayatımda bir milyonu bir arada görmedim. Hele şu kâğıda sıfırlarını bir yaz da bakayım, zevkine varayım…'"
Antalya'nın yıldızlı göğünün altında serin beyaz şaraplarımızı içerken gülümseyerek bu sevimli anekdotu anlatan adam da anlatırken sanki o ânı yaşıyor, o amca gibi keyifleniyordu. Geçtiğimiz hafta ani bir kalp krizi sonucu kaybettiğimiz Yasin Tokat'ı tanıyanlar için ise bu bir sürpriz değildi. Zira şarapçılığımızın 30 yıldır tanıdığım duayeni, en çok bağcıların mutluluğuna dair sohbetlerde keyifleniyordu.
Yasin Tokat'la ilgili ilk anım, 1993 yılına uzanıyor. O yıl rahmetli Tuğrul Şavkay ve sevgili Ahmet Örs'le birlikte Tekel'in Ürgüp'de düzenlediği şarap yarışmasına davetliydik. Askerî uçaklarla paylaşılan zamanın Kayseri havalimanına inip Kapadokya'ya yollandığımızda, ilk seansı biten yarışmanın jürisini bir kır lokantasında yakaladık. Serin bir çardak altında köftelerimizi kırmızı şarap eşliğinde yerken, jürinin en kıdemli üyesi İspanyol önolog Dolores elinde bardağıyla ayağa kalktı ve ortalığa doğru "Bu şarabı yapan kim?" diye sordu. İlk gez gördüğüm yanık tenli bir genç adam mahcup bir edayla ayağa kalkarak "Ben…" diyecek oldu. 60'larındaki bayan önolog genç adamın yanına geldi, onu şapır şupur öptü ve "Bravo genç adam…" dedi. "Şarap böyle olmalı. Sen böyle hoş meyve kokulu, güzel içimli şaraplar yapmaya devam ettikçe sırtın yere gelmez. Şarapçılığınız da böyle şaraplarla ilerler…"
Gerçekten de öyle oldu. Yöresinin Çalkarası üzümlerine hafif Boğazkere ilavesiyle meyvemsi ama hafif de baharlı, kolay içimli ve temiz şaraplar yapan Pamukkale Şarapları'nın sahibi Yasin Tokat, şarapları sadece Ege'de bulunan alçakgönüllü bir üretici olmayı aştı, ülke çapında bir ulusal marka yarattı. Şirketinin adından da daha çok bilinen süpermarketler için ürettiği "Sava" markalı şarabıyla da gençlerin ve mütevazı gelirli şarapseverlerin tercihi oldu. Bütün Türk şaraplarının satışı 100 milyon litreyi bulmazken, sadece Sava'ların satışı 4 milyon litreye yaklaştı…
5 kardeşin en küçüğü olan Yasin Tokat, şarap tesisini kuran ağabeyleriyle. Yıl 1980'ler...
5 kardeşin en küçüğüydü
Denizli'nin yüksek rakımlı Güney ilçesi, bağcılığa dayalı tarımıyla 1960'lara kadar ülkenin en önemli pekmez üreticilerinden biriydi. Şekerin ucuzlayıp yaygınlaşmasıyla pekmez talebi azalınca, ilçenin üzüm üretimini değerlendirmek için tam 5 şarap tesisi kurulmuştu. Zamanla bunların çoğu elendi, geriye Tokat kardeşlerin kurduğu Pamukkale kaldı. Ortaokul yıllarında şişelere etiket yapıştıran, boş kasaları taşıyan genç Yasin de Ege Üniversitesi'nden Gıda ve Fermantasyon uzmanı bir Ziraat Mühendisi olarak mezun olunca, 1972'de şirketin başına geçti. Pamukkale firması onun öncülüğünde yıllarca fiyat-kalite dengesi uygun şaraplar üretti, daha çok da Ege bölgesinde satıldı.
Ancak Türkiye'nin siyasetinin sertleştiği, Milliyetçi Cephe gibi iktidarların çağdaşlığı baskıladığı bu yıllar hiç de kolay geçmedi. Tokat, "Bölgemizdeki bazı bağcılar ‘günah' diyerek bize üzüm vermiyordu. Yine o yıllarda eşim Denizli'nin en ücra ilçesi Güney'de ziraat mühendisi olarak görev yaptığı halde başka bir ile sürgün edildi. Zamanın Tarım Bakanı MSP'li Fehim Adak bana ‘Şarapçılığı bırakırsan hanımını istediğin yere tayin ederim' dedi. Baskılar üzerine eşim istifa etmek zorunda kaldı. Ne işle uğraştığımı söyleyemediğim zamanlar bile oldu…" diyordu.
Denizli'nin 9 bin nüfuslu Güney ilçesi 1960'larda kurulan Pamukkale Şarapları sayesinde kalkındı
Neyse ki zor yıllar 1990'larda aşıldı, şarap büyük kentlerde saygın bir içecek haline geldi ve talep gördü. Kitle turizminin başlayıp büyük miktarlarda şaraba ihtiyaç duymasıyla da birlikte Pamukkale kapasitesini büyüttü, ürünleri ulusal pazara da çıktı.
"Sıçrama noktası" ise, bölgenin Çalkarası ve Dimrit üzümleriyle fazla bir yere varamayacaklarını düşünen Tokat'ın 1996'da Pamukkale Üniversitesi ile düzenlediği bağcılık sempozyumu oldu. Türkiye'nin bütün önemli bağ uzmanları günler boyu sorunları tartıştı, öneriler havalarda uçuştu, ardından da Tokat'ın deyimiyle Güney'e Türkiye'nin dört yanından asma çubukları yağdı. Gelen örnekler denenip elendi, bölgeye en uygun üzümün Şiraz olduğu ortaya çıktı. Fransız kökenli "soylu üzümler" Cabernet Sauvignon ile Chardonnay de bölgede iyi sonuç veriyordu. Bugün Türkiye'nin pek çok iddialı şarabının üzümünü yetiştiren Güney'in kaderi, böyle değişti. O kadar ki, kimilerince "Türkiye'nin Bordo'su", "Türkiye'nin Toskana'sı" olarak nitelenir hale geldi.
Yasin Tokat'ın öncülüğüyle Güney'deki bağ alanları 50 bin dönümü buldu
Kooperatif gibi çalıştı
Yasin Tokat bu üzümlerin fidanlarından bağ köylülerine 100 bin adetten fazla dağıttı, iyilerine alım garantisi verdi. Mahsulün fazla olduğu yıllar üzüm fiyatları düşünce, köylü zarar etmesin diye bir önceki yılın fiyatından aldığı bile oldu. İşin ilginci Pamukkale firması bağ alanları 50 bin dönüme ulaşan yörede kendisine sadece 450 dönüm bağ kurdu. Amacı bağları ele geçirmek değil, anlaşmalı bağcılık ile tıpkı İspanya ve İtalya'da olduğu gibi sürdürülebilirliği sağlamaktı. Bu yüzden tekelcilik de yapmadı, Kavaklıdere, Doluca, Kayra ve Sevilen gibi firmaları da yörede bağ kurmaya teşvik etti. Ağabeyi Fevzi Tokat'ın köylüye traktörünü uzun vade ile satması da bağcılığa bir başka can suyu oldu.
Denizli'nin Güney ilçesini benden önce ziyaret eden Cihangir'deki La Cave'ın sahibi Esat Ayhan, geldiğinde şaşkınlıkla anlatıyordu: "Ben yöresinde böyle sevilen insan az gördüm. Nereye baksam bir Yasin'e rastladım, gençler arasında Yasin isminin çokluğuna şaşırdım. Halk sevgisinden, çocuklarına onun adını koyuyor…"
Türkiye'nin ilk yeraltı mahzenini kuran Yasin Tokat burada Fazıl Say'ı da ağırlamıştı
Bu da çok doğaldı, zira Yasin Tokat istihdam sağlayıp köylüye para kazandırdığı gibi ilçeden toplanan verginin dörtte üçünden fazlasını ödüyor, derdi olanın derdine koşuyor, şaraptan artan üzüm küspelerinin geliriyle de üniversitede okuyan Güney'li gençlere burs veriyordu. Mezunu olduğu ortaokulu büyük ağabeyinin adını yaşatmak için 5 milyon lira masrafla yepyeni bir hale getirmesi de bir başka hayır işiydi.
Bırakın şarapçılığı, tüm iş dünyasında eşine ender rastlanan bir modeli kuran ve yaşatan bu değerli öncü, bedenen ve zihnen dinç olduğu bir dönemde, 76 gibi günümüze göre erken sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Başlamak üzere olan bağbozumu, onun 55'inci hasatı olacaktı. Yıllar önceki bir sohbetimizde "Bir ömür nedir ki?.. Aşağı yukarı 50 bağbozumu eder" diyen bilge İtalyan şarapçı haklı çıkmıştı. Neyse ki, Yasin Tokat bu 55 hasata olağanüstü başarılar sığdırmış, bir Anadolu beyefendisi olarak onu tanıyanların kalplerini fethettiği gibi, bir Anadolu aydını olarak da ülkesine ışık saçmıştı. Arzu ettiği gibi geniş kitlelerin uygun fiyatlara düzgün şaraplara erişebilmesine de imkân sağlamıştı. Eminim her bir şişe Pamukkale ya da Sava şarabı açıldığında, -en azından bir süre- ilk kadehler onun anısına kalkacaktı…
Mehmet Yalçın kimdir?
Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.
1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.
"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.
Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.
|