16 Ekim 2024

Erdoğan’dan yılın ilk dersi

Cumhuriyet tarihinin en büyük beyin gücü kıyımının altında Erdoğan imzası var. Yüzlerce meslektaşları üniversiteden atılırken bu tabloyu kimisi zevkle, kimisi korkuyla susarak seyreden bir akademimiz var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Yeni Akademik Yıl açılış töreni, artık adet olduğu üzere Saray’da yapıldı.

Akademik yılın açılış töreni niye üniversitelerden birinde, öğrencilerin de katıldığı bir toplantıyla yapılmıyor da Saray tercih ediliyor sorusunun yanıtı da belli: Erdoğan, kontrol edemeyeceği kalabalıkların önüne çıkmak istemiyor.

Tören Saray’da yapılınca aykırı ses çıkaracak kimse çağrılmıyor, Erdoğan da kendisi çalıp, kendisi söylüyor.

Cumhurbaşkanı, bu yılki konuşmasında günümüzdeki “akademinin sefaleti” için örnek olacak bir tarihi öyküye de yer verdi.

Önce Cumhurbaşkanı’nın ağzından bu öyküyü aktarıyorum, hiçbir yerini değiştirmedim.

“Sultan Fatih’le Molla Gürani’ye atfedilen bir diyaloğu paylaşmak istiyorum. Sultan Fatih bir hadiseden dolayı müderrislerden Hatipzade Muhyiddin Efendi'yi görevinden azlediyor. “Seni müderrislikten azlettim. Çık git ne yaparsan yap” diyor. Bu hadiseyi duyan Molla Gürani, Sultan Fatih'in karşısına dikiliyor. “Ya, o azli geri alırsın veyahut biz bütün ulema senin ülkeni terk ederiz. Âlimlerin kıymetini bilen başka bir hükümdarın diyarına gideriz” diyor. Bunun üzerine Sultan Fatih, azil kararından vazgeçiyor ve Muhyiddin Efendi’yi vazifesine geri iade ediyor. Tarihteki diğer devletlerimiz gibi Osmanlı’ya da altın çağını yaşatan işte bu tasavvurdur. Söğüt’teki Beylikten cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını böyle âlimler ile âlimlere karşı hürmetkar sultanlar yapmıştır.”

Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini okuduktan sonra kendisine hak verdim.

Söylediği gibi “cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını âlimlere hürmet eden sultanlar” yaptıysa, memleketin bugün yaşadığımız sıkıntıları daha iyi anlayabiliyoruz.

Çünkü günümüzdeki “sultan” (yani bizzat şahsı) âlimlere hürmet konusunda çok ama çok kötü bir örnek.

Bir bildiriye imza attılar diye üniversite hocalarını hapse atan, işinden uzaklaştıran ve açlığa mahkûm eden bizzat şahsı.

Boğaziçi gibi üniversitelere gönderdiği kayyım rektörlerle değerli akademisyenleri üniversiteden uzaklaştıran da başkası değil.

Cumhuriyet tarihinin en büyük beyin gücü kıyımının altında Erdoğan imzası var.

Öte yandan Erdoğan’ın verdiği örnek, akademinin bugünkü sefaleti için de ilginç bir örnek.

Yüzlerce meslektaşları üniversiteden atılırken bu tabloyu kimisi zevkle, kimisi korkuyla susarak seyreden bir akademimiz var.

Molla Gürani’nin, Fatih’e karşı gösterdiği cesaretin onda biri kadarını bile gösteremeyen bir akademi.

Benim için hayli aydınlatıcı bir konuşma oldu, Erdoğan’ın verdiği “yeni akademik yıl ilk dersi!”

Akademisi böyle olan ülke de en fazla bu kadar olabiliyor işte.

* * *

Gazze kumbarası!

Yardımın gerçekten Gazze’de yardıma muhtaç kişilere gideceğine ne kadar güvenebilirseniz, o kadar güvenilir bir kampanya. Memleketimizin siyasal İslamcılarının ahlaki seviyelerini de artık iyice öğrendiğimiz için deyim yerindeyse “kıllanmamak” mümkün değil!

Okullara “Gazze Kumbarası” konuldu.

Gazetelerde yayınlanan fotoğraflardan anlıyoruz ki bu kutuların içine harçlıklarının bir bölümünü atacak öğrenciler “zulme dur diyebilecekler”!

Kutulara yapıştırılmış kağıtlarda böyle yazılı: Gazze Kumbarası – Zulme Dur Diyebilirsiniz.

Doğanhisar Anadolu Lisesi'ne, ÇEDES Projesi kapsamında "Gazze Kumbarası" konuldu (Fotoğraf: Doğanhisar Anadolu Lisesi sosyal medya hesabı)

Kutuların üzerinde Türk ve Filistin bayrakları da ihmal edilmemiş.

Sözcü’deki fotoğraflardan birinde anaokulu öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim minik bir kız elindeki kâğıt 5 liralığı kutuya atarken görülüyordu.

ÇEDES uygulaması kapsamında yerleştirilen bu kutuların yanı sıra bazı okullarda Filistin için oturma eylemi de yapılmış.

Rahmetli Yakup dedem, Cuma namazının ardından cebindeki paranın bir bölümünü “cami yaptırma, yaşatma derneği” adına cami çıkışına konulmuş mukavva kutuya atar, sonra da bana döner “bakalım ne kadarı camiye gidecek” derdi.

Paranın toplandığı şey bazen bir torba olurdu, bazen bir kutu. Aslında sadece bu bile kuşku duyması için yeterliydi.

Bir yandan yaptığı yardımın asıl amacına uygun kullanılmayacağına ilişkin kuvvetli bir kuşku duyar, diğer yandan kısıtlı bütçesiyle yapabileceği yardımı kutuya atmaktan da imtina etmezdi.

Okullardaki Gazze kumbaralarını görünce, cami kapılarındaki o kutuları, torbaları hatırladım.

Yardım toplanıyor ama ne ortada bir makbuz var ne de o yardımın kimin aracılığıyla, ne şekilde kullanılacağına ilişkin bir bilgi.

Yardımın gerçekten Gazze’de yardıma muhtaç kişilere gideceğine ne kadar güvenebilirseniz, o kadar güvenilir bir kampanya.

Memleketimizin siyasal İslamcılarının ahlaki seviyelerini de artık iyice öğrendiğimiz için deyim yerindeyse “kıllanmamak” mümkün değil!

Bir yardım topluyorsanız bunu kaydı tutulabilen, makbuzlarla kontrol edilebilecek, şekilde, resmi bir kurum adına toplayın.

Öğrencilerin harçlıklarına bile göz diktiyseniz de utanın diyeceğim ama bu arkadaşlarda utanma duygusu da yok.

* * *

BTK gözetiminde yasa dışı bahis

Üç operatörün ikisi de aslında doğrudan Erdoğan hükümetinin kontrolünde. Ayrıca elinde her türlü yasal imkanla bu işi önleyebilecek durumda olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da bu yasa dışı reklamları sanki bu işlerle hiç alakası yokmuş gibi izlemekle yetiniyor

İzlanda – Türkiye futbol maçı oynanırken saha kenarındaki panolarda yasa dışı bahis sitelerinin reklamlarına yer verilmesi tepki çekti.

Söz konusu reklamlar İzlanda Futbol Federasyonu’nun sorumluluğunda olduğu için aslında burada koparılan kıyametin bir anlamı yok.

İlginç olan aynı yasa dışı bahis sitelerinin cep telefonlarına gönderdiği SMS’ler ile reklam yapması karşısında kimsenin kılının kıpırdamıyor olması.

Bugüne kadar hiç bahis oynamamış benim gibi birisinin telefonuna bile günde üçer – beşer bu reklamlardan düşüyor.

İlk oyunum için bana 750 lira vermeyi öneren bile var.

Bu reklamlar, Türkiye’deki GSM operatörlerinin sistemlerinden geçerek bizlere ulaşıyor.

Üç operatörün ikisi de aslında doğrudan Erdoğan hükümetinin kontrolünde.

Ayrıca elinde her türlü yasal imkanla bu işi önleyebilecek durumda olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da bu yasa dışı reklamları sanki bu işlerle hiç alakası yokmuş gibi izlemekle yetiniyor.

Yasa dışı bahsi engellemek için neden bu kadar gönülsüz davranıyorlar?

Yasa dışı bahis sitelerinin arkasında siyasi bir koruma kalkanı mı var ki BTK bu reklamları engelleyemiyor?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim

“Kürt kartı”, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir koz olarak görülüyorsa doğru politika ne olmalıdır? Kürtleri yok saymak mı? Kürtlerin bu ülkeye bağlılıklarını güçlendirecek, ayrılıkçılığı minimalize edecek politikaları kurmak mı?

"
"