11 Temmuz 2021

Gaya balığı geldi madame!

Yakalandı mı çabuk bozulurdu bu balıklar, bu sebeple içinde deniz suyu olan leğenlerde satılırdı. Kahverengi, kaygan derisinin içinden beyaz yumuşacık bir et çıkardı

Çalışma hayatına başlayana kadar tüm yazımı Burgazada'da geçirirdim, 3 koca ay hiç İstanbul'a ayak basmadan. Bir doktor işimiz varsa gidilirdi, okula kaydım yapılırdı, son hafta okul gereçleri alışverişi, kalem kutusu, belki kokulu silgiler. Böyle acil işler ve tatlı heyecanlar dışında hayat adadaydı.

Adada her cuma akşamı babaannemin evinde ailece toplanırdık. Aile gecesi: Herkesin favorilerinin olduğu bir sofra kurulurdu. Başlangıçta birkaç çeşit börek, kimi kıymalı kimi kaşarlı. Salata, zeytinyağlı seçenekleri. Ardından eğer adaya gelmişse ana yemekte mutlaka gaya balığı olurdu. Adalarda balıkçılara gaya geldi mi Musevi hanımlara haber verilirdi: "Gaya geldi madame". Hatırlarım, babaannem cuma günleri alırdı balıkları. Yakalandı mı çabuk bozulurdu bu balıklar, bu sebeple içinde deniz suyu olan leğenlerde satılırdı. Kahverengi, kaygan derisinin içinden beyaz yumuşacık bir et çıkardı.

Aslında bu balığın adı gelincik balığı. Anadoluhisarı ve Arnavutköy sahillerinde sepetlerle avlanan bir balık. İstanbul Musevilerinin mutfaklarında çakal veya yeşil erikle pişirdikleri bir tarifle tüketilirmiş.

İlhan Eksen, Çok Kültürlü İstanbul Mutfağı kitabında gelincik balığından şöyle söz ediyor: "Türk Mutfağı'na pek girememiş ancak İstanbul Musevilerinin çok sevdiği, ekşi erik ile pişirilen bu balığın adlandırılmasının nedeni çiçeğe benzemesinden değil, karada yaşayan yırtıcı ve gece avlanan adaşı gibi olmasından. Bu balık da hem geceleri avlanıyor hem de çok sevdiği kabuklu deniz hayvanlarını bile kolayca parçalayıp yiyor. O nedenle içine çağanoz koyulmuş sepetlerle gece yakalanıyor."

Ne ilginçtir ki Musevilerin dini inançlarına göre yüzgeçsiz, pulsuz balıklar yenmemesine rağmen gaya balığının sudan çıkarken silkinip pullarını döktüğüne inanılırmış. Yüzümde hafif bir tebessümle büyüklerimden dinlediğim bu hikayenin ardından Sefarad Mutfağı'nın en karakteristik yemeklerinden biri olan erikli gaya balığı tarifini paylaşmak isterim. Bu mayhoş sosu farklı balıklarla da deneyebilirsiniz elbet. Bense son zamanlarda papaz eriğini raflarda gördükçe bu güzel tarifin değerini zamanında pek de bilememiş olmanın hüznünü hissediyorum.

Erikli Gelincik Balığı tarifi

  • 1 kg gelincik balığı
  • ½ kg yeşil erik
  • 1 kahve fincanı ayçiçek yağı
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • Tuz

Erikleri yıkayıp haşlayın, soğuduktan sonra süzgeçte posası çıkana kadar sıkın. Geniş bir tencereye çıkarılan posa, yağ, şeker, tuz ve az su ilave ederek pişirin. Kaynamaya başlayınca içine balıkları dizin ve üstü kapatılarak pişirin.


Kaynaklar

-Sefarad Yemekleri, Derleyenler: Viki Koronyo- Sima Ovadya. Şubat 1990.

-Eksen, İlhan. Çok Kültürlü İstanbul Mutfağı. Everest Yayınları, 2009.

Yazarın Diğer Yazıları

Eski bir İstanbul lezzeti: Fincan Böreği

Fincan böreğinin tarihçesi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor ve ilk defa 17. yüzyılda, Muhammed Murad Buhari'nin Sohbetnamesi'nde görülüyor

Sefarad Mutfağı'nın en tasarruflu yemeği

Çocukken kaşkarikas ne komik isimdir diye düşünürdüm hep

Geçmişten bugüne güllaç

Güllaç, Ramazan ile özdeşleşmiş kültürel bir öğe olsa da aslında daha fazlası. Araştırmalar güllacın tarihinin 7. yüzyıla uzandığını gösteriyor