29 Eylül 2020

Hiç aklınızdan çıkarmayın, yarınlara savaş naraları değil barış türküleri kalır!

Bizler, yaşasın ölüm diye bağırmayı reddettiğimiz için tarih önünde suçlu olmayacağız!

Midilli adası... Paşa Dedem'in memleketi... (Foto: HC)

Sabahın ilk kahvesini Midilli adasını,
Paşa Dedem'in memleketini
uzaktan seyrederken içiyorum.
Güzel geliyor.
Harikulade bir sessizlik...
Akdeniz mavisi...
Sonbaharın ılık esintileri...
İçim huzurla doluyor.
Bir de şu sisli maviliğin içinde
volta atan o savaş gemisi olmasa...
Sabahın sessizliğinde iç dünyamın
yalnızlığına sığınmış düşünüyorum.
Bu olağanüstü güzellikleri paylaşmak varken,
iki uzak komşu olmaktan kurtulmak varken,
savaş naraları atmak ilkellik değilse nedir?..
Kafkasya'da da savaş naraları kulakları tırmalıyor.
Ne kadar hazin.
Twitter'a giriyorum. 

İstanbul'da kaçak yaşayan,
çalışan, minimum 100 bin ermeni var,
burada kazandıkları Azarbaycan'a
kurşun
olarak dönüyor,
alayı sınır dışı edilsin.

Erivan'ın tam merkezine
füze düşmeli!

Emin olduğum bir şey varsa
o da şu: Yarın sabah
İstanbullu Ermeniler
dükkanlarını açmaya giderken
ayakları geri geri gidecek.

Her yerde savaş, ateş,
çatışma isteyen bu adamlar
nerede, hangi koşullarda
büyüdüler acaba.
Bir kere de iki komşunuz arasında 
savaş değil de barış isteseniz,
barışı zorlasanız,
barışa aracılık etseniz.
Bakın dünya herkes için
nasıl güzel oluyor.

Ermeni Azeri çatışmasında,  
dünyada yalnızca Türkiye
savaşa destek verdi.
Tüm ülkeler ve uluslararası kuruluşlar
ateşkes çağrısı
yaparken,
Saray ve medyası
savaş çığırtkanlığı yapmaya
devam ediyor.
Savaş felakettir!
Savaşa biz de dur diyelim.

Ben de bir tweet atıyorum:

Kafkasya’da savaş değil
barış, savaş değil
diplomasi, silah değil
müzakere masası,
ve barış için diyalog...

Sonra da bu tweet'ten dolayı
yediğim küfür ve hakaretleri okuyorum:

Ya ya, dedenizin yaptığı gibi
Azerbaycan'ı da verelim
olsun barış...

Bunu Ermeni arkadaşlarına
söyle!

 Adınızı Hasan değil
Hans yapın da
en azından gavurluğunuz
belli olsun.

İstanbul hükümeti
taraftarları gibi
yazmışsın!
Barış pıtırcığı...

Deden'den utan!

Ermenistan'ı Türk topraklarından
atalım, barış zaten
kendiliğinden olacak.

Hssktr!

Barış, diplomasi, müzakere
ve diyalog,
namlunun ucunda...

Allah hainlerin evine ocağına
ateş düşürsün, belki bir nebze
kendilerine gelirler.

İnlerine gireceğiz
inlerine...

Deden gibisin
Hasan Cemallllllll!

Elbet bir gün
hainlerden de
hesap sorulur.

İki yıl önce, 2018 yılı başında
basılmayan kitabımın sayfaları
arasında dolaşıyorum:

İstanbul, 9 Şubat 2018
Galiba yaşamak için
ille de acı çekmek gerekiyor
her devirde...
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz.
Milliyetçilikle İslamcılığın iç içe
geçtiği bir despotluk
özgürlüklerin üstünden
silindir gibi geçiyor.
Elimizden bir şey gelmiyor.
Afrin harekâtına
karşı çıktığın için,
barış dediğin için
vatan hainliğiyle, milleti arkadan
bıçaklamakla suçlanabiliyor,
hatta kendini demir parmaklık
arkasında bulabiliyorsun.
Oya Baydar geçen gün
T24’te güzel yazdı,
"Yaşasın ölüm diye
bağırmadığımız için suçluyuz"
başlığıyla...
Bugünler geçer,
yarınlara
savaş naraları değil
barış türküleri kalır.

Bizler, yaşasın ölüm diye bağırmayı
reddettiğimiz için tarih önünde suçlu
olmayacağız!

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"