03 Mart 2025

Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde hava olumlu

İnşallah böyle devam eder!

Günlüğümün sayfalarını karıştırıyorum.
Kandil, 23 Mart 2013.
İki gün önce Öcalan'ın tarihi çağrısı gelmişti:

"Artık silahlar sussun, fikirler 
ve siyasetler konuşsun."

İki gün sonra Kandil'e çıktım,
PKK lideri Murat Karayılan'la 5.5 saat görüştüm.
2009 ve 2011'den sonra KCK Yürütme Konseyi Başkanı
Karayılan'la yaptığım üçüncü görüşmeydi bu.

Tarih, 23 Mart 2013. Öcalan'ın tarihi "silahlar sussun" çağrısından iki gün sonra
Kandil'de Murat Karayılan'la 5.5 saatlik görüşme...

Karayılan, toprak zeminli bir köy evinin
küçük odasında daha masaya otururken
birkaç saat içinde "ateşkes"in açıklanacağını
söyledi ve ekledi:

“Hani siz kaç yıldır söylüyorsunuz, ‘parmakların tetikten çekilmesi’ diye...
23 Mart 2013, yani bugünden itibaren silah kullanılmayacak.

Murat Karayılan sohbetimizin başında
kısa bir açıklama yaptı:

“Önder Apo’nun belirttiği gibi, gerçekten tarihî bir
dönüm noktasındayız. Başarı için elbette umutluyuz.
Hani Başbakan Erdoğan hep ‘Büyük risk aldık’ diyor ya.
Bizim için de bu tarihî barış sürecinin ciddi riskleri var.
Barış için daha çok çalışmamız lazım.”

Ve ekledi:

Barıştan herkes kazanır.”

Murat Karayılan’a 5.5 saat sürecek görüşmemizin
başında beş kısa soru sordum
ve kendisinden de beş kısa yanıt istedim.

Birinci sorum:

– Öcalan, “Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun” dedi.
Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan:

– Doğrudur, bize göre de silahın zamanı geçmiştir.

İkinci sorum:

– Öcalan, “Yeni dönemde artık silah değil,
siyaset öne çıkıyor; silahlı mücadeleden
demokratik mücadeleye geçiliyor” dedi.
Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan:

– Evet, böyle düşünüyorum. Ama bunun için de
aşamalar var katedilmesi gereken,
süreçler var geçilmesi gereken...

Üçüncü sorum:

– Öcalan, “Artık silahlı unsurlarımızın
Türkiye sınırlarının dışına çıkma zamanıdır” dedi.
Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan:

– Evet, buna biz de katılıyoruz. Fakat bu sürecin
pratikleşmesi, yani uygulanması için hükümetin
ve Meclis’in yapması gerekenler vardır.

Dördüncü sorum:

– Öcalan, “bağımsız Kürdistan” da demedi,
“federasyon” veya “özerklik” de demedi.
Bu konuda kendisiyle aynı görüşte misiniz?

Karayılan:

– Önder Apo’nun mektubundaki çerçeveyi
bütünüyle doğru buluyor ve katılıyoruz.

Beşinci sorum:

– Öcalan kısaca dedi ki: “Silahın kullanım süresi doldu.
Artık ne yapacaksak, barışçıl siyasetle yapacağız.”
Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan:

– Türkiye Cumhuriyeti devletinin de olumlu
yaklaşması durumunda, (Burada Karayılan sanıyorum
Ankara’nın "ev ödevleri"ni dolaylı bir dille belirtiyor) biz de
Türkiye’de sorunların çözümünde silahı devre dışı kılabiliriz.

Şöyle devam etmişti Karayılan:

“Bu tarihsel sorunu çözenler, kuşkusuz ki
adlarını tarihe yazdıracaktır.
Bu, Önder Apo için olduğu kadar,
Türkiye BaşbakanıSayın Tayyip Erdoğan için de
çok önemli, tarihsel bir misyonun
gereklerini yerine getirmek olacaktır."

Kandil’de, 23 Mart 2013’te Murat Karayılan’la
5.5 saatlik görüşmemizde son olarak şöyle dedim:

– “Öcalan, iki gün önceki tarihî Newroz mesajında,
‘Zamanın ruhunu okuyamayanlar,
tarihin çöp sepetine giderler; suyun akışına
direnenler uçuruma sürüklenir;
bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir’ dedi.
Siz ne diyorsunuz?”

Karayılan:

– “Doğrudur, Önder Apo’nun bu dediğine
aynen katılıyoruz.”

Tarih, 14 Mayıs 2013, saat 2:40, Türkiye'den sınır dışına çekilen ilk PKK gerilla grubuyla...

T24'te yayımlanan Murat Karayılan söyleşisinden
iki ay sonra PKK Türkiye sınırlarının dışına
çekilmeye başlayacak, ben de bu süreci izleyen
tek Türk gazetecisi olacaktım.
2013'den 2025'e...
Aradan geçen 12 yıl heba edildi.
Yine kan ve gözyaşı aktı,
çok büyük acılar yaşandı.

2013 Mayıs ayındaki PKK'nın çekilme sürecinde Hasan Cemal,
elinde PKK'nın askeri liderlerinden Bahoz Erdal'ın hediye ettiği Şırnak bastonu Gopal'la...

Bugün, 12 yıl sonra yine umutlu bir sayfa açıldı.
Öcalan, silahlara veda
çağrısı yaptı, PKK'ya silah bırak,
örgütü feshet dedi.
Kandil de olumlu bir karşılık verdi.
Ankara'nın havası da iyi...
İnşallah böyle devam eder,
yine hayal kırıklıklarına uğramayız.


*Yukarıdaki yazımı 2014'de Everest Yayınları'ndan çıkan Kürdistan Günlükleri isimli kitabımdan yararlanarak yazdım.

 

 

 

 

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 14 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

- Demokrasi Korkusu (1986)

- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

- Özal Hikâyesi (1989)

- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

- Kürtler (2003)

- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

- Barışa Emanet Olun (2011)

- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)

- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Zamane Diktatörleri (2024)

Yazarın Diğer Yazıları

Silahlara veda zamanı... Hoş geldin barış!

Şimdi sıra demokrasi, hukuk ve insan haklarında...

Vahşetin karşısında söz zayıf düştü!

Ya da çöküşe karşı hikâye anlatanlar...

Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!

Demokrasi ve hukuka darbeler birbiri ardından geliyor, sessiz mi kalacağım? Hayır!

"
"