01 Şubat 2025

Moskova'nın düştüğü gün…

Amerikalılar, gözünü Moskova'nın tam göbeğindeki Puşkin Meydanı'da dikmiş, illa orada bir McDonald's şubesi açmak istiyordu

Bir kez daha anladım ki, hayatın farkına varmak için yavaşlamak gerek.

Çok hızlı bir tempoda koştuğunu düşünsen de.

Son günlerin telaşı arasında defalarca fren yapıp bugünü anlamaya, bazen de geçmişi hatırlamaya çalıştım.

Dün tam da işler güçler bitmiş ve Moskova’daki “sıcak kış” ortamında merkezde biraz dolaşmaya çıkmıştım ki…

Kulağıma bir şeyler çalındı, gülüşen insanların tekrarladıkları bir sayı…

35… 35 mi? 35 yıl mı geçmiş? O kadar oldu mu yahu?

Durdum.

Bir yanımda Puşkin.

Yani ünlü Rus şairin 1880’de yapılmış o tarihi heykeli.

Asla Kızıl Meydan’ın gölgesinde kaybolmaması gereken bir meydandayım, Puşkin Meydanı’nda…

Her yer ışıl ışıl. Moskova yeni yılı kutlamaya devam ediyor.

Zaten “Çin yeni yılı” da bu hafta başladı…

Bayram havası sürüyor…

Hiç sormayın “savaş oralarda hissedilmiyor mu?” diye şimdi, bu yazıda o konuya girmemeye çalışacağım.

Puşkin’in yüzünü çevirdiği yana dönüyorum; arada Tverskaya (eski adıyla Gorki) Caddesi…

Ve işte karşı tarafta bir sürü anı var… Özel olanlar da bana kalsın bugün.

Ama şuradaki “Vkusno i Toçka” (“Lezzetli ve Nokta”) tabelası yok mu… Orada bir durmam lazım.

Durmam ve 35 yıl geriye gitmem…

Çünkü dün, o günün 35. yıldönümü imiş.

Bir Sovyet komünistinin deyişiyle, “Moskova’nın düştüğü gün”ün…

* * *

1990…

SSCB çatırdıyor ama daha yıkılmamış.

Amerikalılar, gözünü Sovyetler'e, üstelik başkent Moskova'ya, hem de şehrin tam göbeğindeki Puşkin Meydanı'da dikmiş! İlla orada bir McDonald's şubesi açmak istiyorlar.

Hem de o kadar iddialılar ki... Açılacak şube, dünyanın en büyüğü olacak.

Olacak şey değil!..

Mitingler, protestolar, imza kampanyaları gırla gidiyor.

“Emperyalistleri Moskova'nın merkezine sokmayız!”

31 Ocak 1990!

“Yoldaşlar” yenildi!

Emperyalistler Puşkin Meydanı'nda futbol sahası gibi kocaman bir McDonald's açtılar.

“Kahrolsun yerli işbirlikçiler!”

Kahrolsun, tabii, kahrolsun da...

Herkes illa McDonald's'a gitmek istiyor.

Bolşevik bir arkadaşım karşımda kükrüyor:

“Sen ki eskiden komünisttin! Nasıl gidersin oraya? Utanmaz sıkılmaz mısın?”

“Ama şeyy... Aslında ben tek başıma gitmem de... Yani herkes oraya gidelim diye ısrar edince...”

“Seni işbirlikçi! Kızları götürecek başka şey bulamadın mı!”

“Ah, evet. Emperyalist mekânlara aşkların tadı başka!”

“Yazıklar olsun!..”

* * *

Meteliksiz geçen öğrencilik dönemim 80'lerde kalmış. 90'ların başında, en azından, o hiç dönemediğim köşeye biraz olsun yaklaştığım hissiyle moralim yüksek.

Artık tanıştığım kızları restorana davet etmekten çekinmiyorum.

Fakat, o da ne! Reddediyorlar. Önerdiğim restoranlara gitmek istemiyorlar.

Daha iyi, daha pahalı olanlara çağırıyorum. I-ıh, yine veto yiyorum.

McDonald's”, diyorlar. “Şimdi herkes oraya gidiyor. Çok ilginçmiş!”

Yüzümü buruşturuyorum.

Neşemin kaçmasının altında “fast food” konusunda ilkesel bir duruş yok. Hamburgerlerden nefret etme falan gibi bir tercih meselesi de değil. İdeolojik-siyasi ölçüt mü? Yok yok, o da değil.

Benim derdim başka.

McDonald's'a gidersek saatlerce kuyruk beklememiz gerekecek. Bende ise geleneksel Rus sabrı yok.

Bu arada dönem “spekülatif çözümler” dönemi. Kısa sürede “McDonald's kuyruğunda sıra satan üçkağıtçılar” türemiş.

Birileri sıraya gidip önlere geldiğinde arkadaşları da arkadaki bedbahtlara “şu kadar rubleye sıra başına geçme fırsatı” diyorlar.

Ne kadar ayıp!

Ama “toplumsal olarak” kınadığım bu olgudan, pratikte yararlandığımı yıllar sonra burada ifşa ediyorum.

* * *

Sovyetler o günden neredeyse tam bir yıl sonra dağıldı.

McDonald's yüzlerce şube açtı Rusya’da.

Ruslar öylesine benimsediler ki onu… Rusya'dan Antalya'ya giden turist ailelerin çocuklarının “Aa, bakın, burada da bizim McDonald's var!" diye çığlıklar attığını duymuştum…

Sonra Rusya ile Batı'nın arası Ukrayna yüzünden bozulunca önce Moskova cezalar kesti McDonald's şubelerine.

Sonra yaptırımlar genişleyince, başka bir sürü ünlü Batılı şirket gibi o da Rusya’yı terk etme kararı aldı.

Bir süre sessizlikten sonra… Baktık aynı şubeler, bu arada şimdi Puşkin’in önünden baktığım o devasa yer de “Vkusno i Toçka” adıyla aynı ürünleri sunmayı sürdürüyor.

Yalnızca artık her şey Rus!..

Hayat devam ediyor işte.

Ben bütün bunları hatırlayıp yine duygularıma ölçmeye çalışırken yanıma Rus gençler yaklaşıyor. Buralı değiller belli.

“Triumf (Zafer) Meydanı nerede acaba?” diyor aralarında en oturaklı olanı.

“Buradan 5-6 yüz metre ilerleyin, sonra metro işaretini görünce alt geçitten sol tarafa geçersiniz” diyorum.

Teşekkür edip ayrılıyorlar.

Ben onların duymayacağı bir sesle mırıldanıyorum:

“Triumf falan değil aslında o meydanın adı, gençler, Mayakovski’dir! Hâlâ heykeli durur orada. Ona da bir selam verin geçerken.”

Vermezler… Ve duymazlar…

Şart da değil vermeleri ve duymaları…

Zaman hızlı akıp gidiyor.

Geçmiş denilen şey arşivlerde kalıyor…

Bir de yaşayanların anılarında…

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Gerekli kelimeleri duyamamaktan, bulamamaktan dolayı yorgunuz

Dostluklardan, kitaplardan, filmlerden, şarkılardan biriktirdiğimiz o kelimeler, bir yerlerde bizim ilgi göstermemizi bekliyor

Trump, Putin’i “dostça” tehdit etti

Putin'in aklında 80 yıl önceki Yalta Konferansı'nda olduğu gibi "dünyayı bölüşme" düşüncesi var

Kederde, tasada, sevinçte ve “korkuda” birlik

"Hiçbir şey insan ruhunu ödleklik ve korkudan daha fazla esir alamaz” demiş Hemingway

"
"