19 Ocak 2025

Evrende neden başka uygarlık yok?

Yaşamın sonlanmasında astroid çarpması gibi dış etkenler olabildiği gibi nükleer savaş, doğal çevrenin bozulması, teknoloji kaynaklı varoluşsal tehditler de o gezegen üzerinde evrimin saatini sıfırlayabilirler

Bilim insanları, uzaylı bir uygarlığa rastlanılamamış olunmasının, insanlığın yok olma potansiyeline dönük bir ipucu olabileceği görüşündeler.

Bu öngörü, " hedef insan türü mü" sorusunu akla getiriyor.

Yaklaşık 13,8 milyar yaşında olan evrenimizde milyarlarca galaksi bulunuyor. Her galaksi milyarlarca yıldıza ve bu yıldızların büyük çoğunluğu da bir gezegen sistemine sahip.

Dolayısıyla evrenin kozmik tarihi boyunca sayısız kez yaşama ev sahipliği yapması, yapmamış olmasından çok daha akılcı değil midir?

Astronom Frank Drake, bu öngörüden hareketle bir denklem geliştirmiş. Denklem, evrende teknolojik olarak ileri bir uygarlığın varlığını ve sayısını saptama amacı taşıyor.

Drake denklemi

Bu denklem özünde "Drake Denklemi" olarak anılsa da tasarımında Carl Sagan, John C. Lilly ve Otto Struve gibi bilim insalarının katkıları olduğunu belirtelim.

Denklem, iki grupta altı temel varsayım üzerine kurulu. Birinci grup, üzerinde yaşam olma olasılığı olan gezegen sayısını (Nast) ve ikinci grup ise bu gezegenler üzerinde teknolojik olarak olası akıllı yaşam oranını (fbt) vermektedir.

Birinci grupt üç temel varsayım bulunur. Bunlar: Bir galaksi içinde yıldız sayısı (Rx); bu yıldızlar içinde gezegenlere sahip olanların oranı (fp) ve bu yıldız sistemleri içinde yaşamın gelişmesi için uygun gezegenlerin sayısı (nc) olarak tanımlıdır ve bu üç temel varsayımın çarpımı, o galaksi içinde üzerinde canlı yaşam olabilecek gezegenlerin sayısını verecektir.

İkinci grup da üç temel varsayım içerir: Birinci grupta saptanan gezegenlerden içinde canlı yaşam olanların oranı (fl); canlı yaşam olan bu gezegenler içinde akıllı yaşam olanların oranı (fi) ve akıllı yaşamın göründüğü gezegenlerden iletişim kurabilecek teknolojik bir uygarlığa sahip olanların oranı (fc). Sonuçta o galaksi içinde iletişim kurabilecek teknolojik uygarlığa sahip olanların sayısı ortaya çıkar.

Son olarak da teknolojik uygarlığa sahip olanların uzaya gönderdiği tanımlanabilir sinyal süresi (L).

Dolayısıyla, bir galakside iletişim kurulabilecek Dünya dışı uygarlıkların muhtemel sayısı, tüm bu varsayımların aynı anda var olmasını öngörür. Yani, bir parametrenin sıfır olması, tüm galakside bir yaşam formu olmadığı anlamına gelecektir.

Bizler Samanyolu Galaksi'si içinde bulunuyoruz, yani bu galakside bir akıllı yaşam var ve dolayısıyla başkaları da olabilir.

Yapılan hesaplar, Samanyolu Galaksi'sinde olası uygarlıkların sayısını 1000 - 100.000.000 arasında öngörüyor. Yıldız ve gezegen keşiflerinin bu öngörüyü destekler bilgiler içerdiğini de kaydetmeliyiz.

Ancak şu ana değin bizimle temas kurmaya çalışan, teknolojik olarak gelişmiş uzaylı bir uygarlığa ilişkin bir kanıtımız yok.

O zaman soru şu: Neden galaksimizde teknolojik bir uygarlığa ait iz yok?

"Büyük Filtre"

Bilim insanları, uzayda uygar bir yaşamla karşılaşmamamızı, zeki toplumların yok olmaya eğilimli olmalarına bağlıyorlar.

Bunun için çarpıcı bir teorileri var.

Bu teoriye göre teknolojik olarak gelişmiş bir uygarlığın gelişme sürecinde çok önemli evrimsel geçişler bulunur ve bunlar ileri uygarlıkların ortaya çıkmasını engelleyen bir filtre işlevi görürler.

Drake Denklem'inde yer alan her bir parametre bu anlamda bir filtreyi temsil etmektedir.

Bu filtreler, yaşama izin veren gezegen koşulları; bu gezegen üzerinde yaşam için gerekli biyolojinin oluşumu; beraberinde karmaşık türlerin evrimi; zeki varlıkların ortaya çıkışı ve ileri teknolojik uygarlığın gelişimi; bunlardan her biri başarı olasılığı son derece düşük birer bariyer gibidir.

Ancak bunlar içinde "Büyük Filtre", neredeyse tüm türlerin ortadan kalktığı, yaşamın sonlanması olarak tanımlı olan en büyük bariyerdir.

Yaşamın sonlanmasında astroid çarpması gibi dış etkenler olabildiği gibi nükleer savaş, doğal çevrenin bozulması, teknoloji kaynaklı varoluşsal tehditler de o gezegen üzerinde evrimin saatini sıfırlayabilirler.

Eğer galaksimizde teknolojik bir uygarlığa rastlamıyorsak, bu o uygarlıkların böyle bir filtreye takılmış olmalarıdır, deniyor.

Biz bu sürecin neresindeyiz?

İki olasılık söz konusu: Ya "Büyük Filtre" önümüzdedir ki biz henüz ona rastlamadık; ya da onu başarı ile geçerek arkamızda bıraktık!

Hangisi olduğunu nasıl anlayacağız?

Bizim gezegenimiz 4,5 milyar yıl yaşında ve Samanyolu Galaksi'si içinde genç bir gezegen. Galaksi içinde milyarlarca başka gezegen bizim gezegenimize göre zaman avantajına sahip ve bugün bunların üzerinde olası uygarlıkların hiçbiri Büyük Filtre'yi aşabilmiş görünmüyor.

O zaman insan türünün de benzer bir sonla karşılaşması neredeyse kesindir.

Ve bu durumda Büyük Filtre önümüzde demektir.

Ancak bu durum, galaksimizde az veya çok bizlere benzer gezegenler üzerinde gelişen başka uygarlıklar olmadığı anlamına gelmez. Onlar da geride ve bizler gibi Büyük Filtre'ye takılmamış olabilirler. Muhtemelen teknolojik düzeylerimiz birbirimizi algılamaya yeterli değildir.

Ama en can alıcı olasılık, zaman avantajına sahip uygarlıklar da dahil hiçbir uygarlığın Büyük Filtre'yi geçememiş olması, ama yalnızca bizim geçmiş olmamızdır.

O zaman da akıl soruyor: Neden biz bu kadar şanslıyız?


Kaynakça:

https://nickbostrom.com/papers/where-are-they/

https://medium.com/@jamesricowrites/the-great-filter-the-fermi-paradox-950c82d2fa4f

https://nickbostrom.com

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı.

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zamanda asimetri

Kozmolojik zaman, bizim evren hikâyemizde yanıt bekleyen bir sorudur. Psikolojik zaman ve yönü ise bizim gerçekliğimizde zaman algımızı yansıtıyor. Buna karşın termodinamik, entropi kavramı etrafında dolaşarak bizlere zaman ve yönü konusunda açıklama getirmeye çalışıyor

Kuyruklu yıldız gizemi

Düne kadar kuyruklu yıldızlar Güneş Sistemi'nin en dış bölgesindeydiler; yeni bulgulara göre onların bazıları çok yakınımızda bulunuyor ve Mars yolcusu olmaya hazırlanan bizler ise bunu yeni fark ediyoruz. Neyse ki Jüpiter'in koruması altındayız!

Uzayda niye akıllı bir yaşama rastlamıyoruz?

Bilgisayarlar teknolojik aşamaya ulaştığında, işleme kapasitelerini nasıl artıracaklarını da öğrenecekler, gelişmeleri daha da hızlanacak ve artık kontrol tümüyle kendilerinde olacaktır. Bu yeni zekâ, ölümsüz olacak ve evrenin her yanına yayılabilecek

"
"