29 Şubat 2024

Enflasyon sorunu ve yarattığı reel faizler

Piyasa uzmanları anketi beklentileri iyimser senaryo, eğilim anketi beklentileri de kötümser senaryo oluşturuyor. Her ikisi de dikkate alınmalıdır

TÜİK bugün GSYH büyüme verilerini açıklayacak, ama çok da merak konusu değil. Sanayi üretimi ve ithalat gibi göstergelerden hareketle, 2023 IV çeyreğinde GSYH büyümesinin oldukça yavaşladığı anlaşılıyor. 2023 büyümesi, 2022’ye göre 2 puan kadar düşük kaldı diyebiliriz.

Büyüme yavaşlarken, yüksek enflasyon ana sorun olmaya devam ediyor. Birçok ankette enflasyon Türkiye’nin en önemli sorunu olarak belirtiliyor. 4 Mart’ta açıklanacak resmî veriler, 31 Mart seçimi öncesindeki son enflasyon verileri olacak. Muhtemeldir ki, bu verilerle ilgili yine tartışmalar olacak.

Diğer yandan, algılanan (kimi okura göre yaşanan) ve beklenen enflasyon ile ilgili sorular var. Örneğin, bu köşedeki yazılara yorumlar yazan iktisatçı dostumuz İbrahim Tutar, bu bilgilerin neden yayınlanmadığını, gerekçesinin ne olduğunu merak ediyor.

Değerli iktisatçı/merkez bankacı TCMB Eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın sorusu şu: Algılanan ve beklenen enflasyon, açıklanan resmi enflasyona göre çok yüksek. Bu bilgiler ışığında acaba TCMB politikası değişecek midir? Para politikasının daha sıkılaşması gerekmez mi?

Şimdi önce açıklanan resmî enflasyon bazı anketlerde nasıl değerlendiriliyor ona bakalım. Sonra beklenen enflasyonu ve ortaya çıkan farklı reel faizleri ele alalım.

Türkiye’nin en önemli sorunu enflasyon

Algılanan (veya yaşanan, hissedilen) tüketici enflasyonunun TÜİK’in açıkladığı TÜFE enflasyonundan daha yüksek olduğunu TÜİK’in kendi Tüketici Eğilimi Anketinden öğrenmiştik. Bunu önceki iki yazıda ifade ettim. Uygur (16 Şubat 2024) ve Uygur (23 Şubat 2024).

Bu sonucu doğrulayan başka anketler, göstergeler de var. Örneğin, uluslararası araştırma kuruluşu IPSOS, Ocak 2024’te yaptığı ve 22 Şubat 2024’te sonuçlarını yayınladığı ankette şöyle bir soru soruyor.

“TÜİK 2023 Aralık ayı için yıllık enflasyon oranını yüzde 64,77 olarak açıkladı. Sizin bir vatandaş olarak hissettiğiniz yıllık enflasyon, TÜİK’in açıkladığı yüzde 64,77 midir?” IPSOS aynı soruyu 2023 Aralık ayında yaptığı ankette yüzde 61,98 olan Kasım ayı enflasyonu için de sordu. Soruya verilen yanıtların dağılımı Tablo 1’de görülüyor.

Tablo 1 “Hissettiğiniz Yıllık Enflasyon, TÜİK’in Açıkladığı Oran mıdır?”

Kaynak: IPSOS Türkiye, 22 Şubat 2024

Ocak 2024’te anket 2000 kişiye, Aralık 2023’te ise 2400 kişiye uygulanıyor. “Bilmiyorum + yanıt vermiyorum” oranlarını toplamdan çıkaralım. Geri kalanlar içinde Aralık enflasyonu daha yüksek diyenler yüzde 77,8’dir. Kasımda enflasyon daha yüksek diyenler ise yüzde 80,5’dir.

Bu sonuçlar, TÜİK’in yayımladığı 12 aylık enflasyonla ilgili eğilim anketi sonuçları ile de uyumludur. Enflasyon konusunda olumlu düşünenler ağırlıkta olsa idi, bu konudaki endeks değeri 100’den yüksek olmalıydı. Bu değer 2023 Aralık’ta 18,3; 2024 Ocak’ta 17,9; Şubat’ta 17,7’dir, çok düşüktür.

TÜİK, algılanan sayısal enflasyonu açıklamıyor. Ancak bir duyuruda bu oranı 2023 Aralık ayı için yüzde 96 olarak ilan etti. Yani algılanan enflasyon açıklanan yüzde 64,77’nin birbuçuk katıdır.

IPSOS, Türkiye dahil 29 ülkede son 10 yıldır ilginç bir anket uyguluyor ve şu soruyu soruyor: “Ülkenizin en önemli sorunu nedir?” Yanıt olarak en fazla üç sorun belirtilebiliyor. Bu soruya en yüksek oranda “enflasyon” diyenlerin yüzdesi ve ülke sıralaması Tablo 2’de yer alıyor.

Tablo 2 “Ülkemde En Önemli Sorun Enflasyondur” Diyenler

Kaynak: IPSOS, What Worries the World

Enflasyon, Covid-19 dönemi sonunda ve sonrasında dünyada (29 ülke dünyayı temsil ediyor) en önemli sorun olarak görülüyor. En önemli sorun diyenler oranı 2022 ve 2023’te yüzde 40’ı aşıyor. Ancak 2024 başında yüzde 36’ya düşmüş durumdadır.

İstisnai dönemler dışında, enflasyonu en önemli sorun olarak gören birinci sıradaki ülke Arjantindir. Son ankette halkın (ankete katılanların) yüzde 68’i bu görüştedir. Arjantin’de Ocak 2024’te tüketici enflasyonunun yüzde 254 olduğunu dikkate alırsak, bu beklenen bir sonuçtur.

Enflasyonu en önemli sorun olarak gören ikinci sıradaki ülke ise genellikle Türkiye’dir ve en önemli sorun diyenlerin oranı son yıllarda yüzde 55-60 arasındadır. Algılanan enflasyonun 2023 sonunda yüzde 96 olduğunu dikkate alırsak, bu da beklenen bir sonuçtur.

Dikkat edelim, enflasyonun henüz hızlanmadığı 2018 başında Türkiye’de enflasyonu en önemli sorun olarak görenlerin oranı yalnızca yüzde 17’dir. Yine de Türkiye sıralamada beşinci sıradadır.

Türkiye’de son yıllarda en önemli sorun olarak ikinci sırada yoksulluk ve eşitsizlik görülüyor. Bu konuyu sorun olarak görenlerin oranı ve ülke sıralaması Tablo 3’tedir. Enflasyonun görece düşük olduğu 2018’de yoksulluk ve eşitsizlikte Türkiye sıralamada oldukça aşağılardadır. Enflasyonun hızla yükselmesi ile bu sorun da önlere doğru çıkmıştır.

Tablo 3 “Ülkemde En Önemli Sorun Yoksulluk ve Sosyal Eşitsizliktir” Diyenler

Kaynak: IPSOS, What Worries the World

Türkiye’de son yıllarda üçüncü en önemli sorun suç ve şiddet ortamıdır. 2024 Ocak ayında IPSOS anketine katılanların yüzde 23’ü suç ve şiddeti en önemli ülke sorunu olarak görüyor. Belirtmeden geçemiyorum; 2024 Ocak anketine katılanların üzde 78’i Türkiye’nin doğru yönde gitmediğini ve yönetilemediğini düşünüyor. Bu yüksek oranın oy olarak karşılığı nedir bilmek zor.

IPSOS anketi ile ilgili son soru şu olsun. 2018 Ocak’ta enflasyon ve yoksulluk/eşitsizlik en önemli sorun diyenlerin oranı görece düşüktür. Öyleyse önemli görülen başka sorunlar da olmalı. Evet, bu yılda sığınmacı/mülteci sorunu ile eğitim sorunu en önemliler arasında yer alıyorlar. Daha sonraki yıllarda bunlar yine var, fakat enflasyon ve yoksulluk/eşitsizlik sorunları karşısında geri düşüyorlar.

Beklenen enflasyon ve reel faizler

TÜİK ve TCMB’nin Tüketici Eğilim Anketinde; “Geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin beklenti” de soruluyor. Bu soruya verilen sayısal olmayan sonuçları TÜİK endeks olarak yayımlıyor.

Beklenen enflasyon konusunda olumlu düşünenler çoğunlukta olsaydı, endeks değeri 100’ün üzerinde olmalıydı. Bu değer 2023 Aralık’ta 56,7; 2024 Ocak’ta 54; Şubatta 54,6’dır ve düşüktür.

Beklenen enflasyonun sayısal değerleri de TÜİK’te vardır ama yayımlamıyor. Ancak TCMB Enflasyon Raporu 2024 I’de beklenen enflasyonun şekilleri yer alıyor. Bu şekillerden beklenen tüketici enflasyonunu, yaklaşık da olsa, elde etmek mümkündür. Bakınız Uygur (23 Şubat 2024).

Finansbank’ın 22/2/2024 tarihli Günlük Ekonomi Bülteninde “dijital yöntemlerle elde edilmiş” beklenti değerleri şekil olarak yer almıştır. Bu değerleri Finansbank raporunun yazarlarından alabildim. Başta H. Erkin Işık olmak üzere Deniz Çiçek ve Kaan Özçelikkale’ye teşekkür ederim.

Şekil 1’de Eğilim Anketinden TCMB’nin, TCMB Enflasyon Raporu 2024I’den de Finansbank’ın elde ettiği tüketici enflasyonu beklentisi serisi yer alıyor. Ayrıca piyasa katılımcılarının beklentisi de var. Bunarın her ikisi de ortalamaları yansıtıyor. Birçok durumda ortanca değerler de kullanılıyor.

Kaynak: TCMB ve Finansbank

Bu iki serinin dönüm noktaları birbirine çok yakın, hâttâ birçok yerde aynı. Ancak bunlar düzey olarak birbirinden çok farklı. Eğilim anketi beklentileri bazen piyasa anketi beklentilerine göre 50 puan daha yüksek. 2024 Ocak ayında aradaki fark 40 puan.

Birçok ülkede farklı enflasyon beklentisi serileri olabiliyor. Örneğin ABD’de Federal Reserve şubeleri kendi beklenti anketlerini yapabiliyorlar. Ancak aralarındaki fark Türkiye’de olduğu kadar büyük değildir. Nedeni basit; ABD’de enflasyon tek hanelerde, Türkiye’de ise enflasyon çok yüksek. Politikalarda da siyasi nedenler başta olmak üzere, önemli belirsizlikler olabiliyor.  

Sonuçta yüksek enflasyon farklı reel faizler ortaya çıkarıyor. Peki yukarıdaki iki enflasyon beklentisinden hangisini tercih etmeliyiz? Soruyu yanıtlamak için şu noktaları dikkate alalım.

1) Eğilim anketi tüketicilere, piyasa anketi tüketiciler adına piyasanın uzmanlarına uygulanıyor.

2) Eğilim anketine katılan tüketici sayısı 4900 dolayında iken, piyasa katılımcıları anketinde uzman sayısı son zamanlarda 65 dolayındadır ama 30’a kadar da iniyor.

3) Piyasa katılımcıları TÜİK’in açıklanan enflasyonuna göre beklenti oluşturuyor. Ki bu enflasyon tartışmalıdır. Tüketiciler ise kendi algıladıkları enflasyona göre beklenti oluşturuyor.

Tüm bunları dikkate aldığımızda her ikisi de aynı anda kullanılabilir. Piyasa uzmanları anketi beklentileri iyimser senaryo, eğilim anketi beklentileri de kötümser senaryo oluşturuyor. Her ikisi de dikkate alınmalıdır.

Tüketici olarak ihtiyaç kredisi aldığımızı ve vadesinin bir yıl olduğunu düşünelim. TCMB’ye göre bankaların ortalama ihtiyaç kredisi (akım) faizi 2024 Ocak sonunda yüzde 61 dolayındadır. Başka komisyonlar ve vergiler varsa bunları ihmal edelim. Beklenen enflasyon, tüketici eğilim anketinde yüzde 79, piyasa katılımcısı anketinde yüzde 39’dur.

Bu durumda; eğilim anketi beklentisine göre reel faiz {(1,61/1,79) -1} = - Yüzde 10. Piyasa katılımcısı anketi beklentisine göre reel faiz {(1,61/1,39) -1} = + %16. Enflasyonu yüksek bekleyenlerin reel faizi eksi, enflasyonu düşük bekleyenlerin reel faizi artıdır. Birinci durumda kredi talebi artışı beklenir, ikinci durumda beklenmez.


Kaynaklar

Uygur, Ercan (16 Şubat 2024) “Açıklanan ve algılanan enflasyon tartışması; kim haklı?T24
https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/aciklanan-ve-algilanan-enflasyon-tartismasi-kim-hakli,43552

Uygur, Ercan (23 Şubat 2024) TCMB faizi istikrar ve enflasyon beklentisi için doğru faiz midir?T24, https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/tcmb-faizi-istikrar-ve-enflasyon-beklentisi-icin-dogru-faiz-midir,43676

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tasarruflar ve geleceğimiz

Adı “Milli Eğitim” olan bakanlık, eğitim, öğretim diyemiyor da maarif diyor. İçerik diyemiyor, müfredat diyor. Amaç, seçilen kelimelerle bile tarihi geri döndürmek

Faiz kararı ve döviz kuru

TCMB, 500 baz puanlık artışın etkisini “bekleyip görelim” mi dedi? Hangi değişkene, değişkenlere etkisini bekleyip görecekti? Zaten bakabileceği göstergeler yok mu?

Uluslararası ticarette sınırlamalar ve Çin-Rusya gruplaşması

Şimdilerde tartışmayı ve çelişkiyi yoğunlaştıran iki gelişme yaşanıyor. Birincisi, yine başkan seçilmeye çalışan Trump’ın, seçilirse, ABD’nin Çin’den yaptığı tüm ithalata yüzde 60 vergi uygulayacağını açıklaması. İkincisi, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in Çin’i ziyaret edip şöyle bir uyarıda bulunması