01 Mart 2025
Yemeklerin birbirinden vazgeçemedikleri ömürlük aşklarını birazdan yazacağım ama önce bu akrabalık mevzusuna değinmek istiyorum. Bütün yemek kültürleri akrabadır yani bir şekilde birbirlerini etkilemişlerdir. Çünkü pişirme teknikleri yüzyıllardır birbirinin aynıdır. Ateş bulunduğundan beri yani yemeklerimizi pişirmeye başladığımızdan beri ızgarasıydı, tavasıydı, buharda pişmişi ve sotesiydi, fırın yemekleri ve tandırıydı, aslında hepsi yüzyıllar önce de vardı, bugün de var. Bu pişirme teknikleri Türk topraklarında da aynı, Avrupa ya da Amerika’da da.
Toprağın altına açılan kuyularda yapılan tandırın sadece Anadolu’ya ait bir yemek pişirme tekniği olduğunu mu düşünüyorsunuz? Peki bizden kilometrelerce uzakta, Meksika’daki Barbacoa da aynı tandır gibi geleneksel olarak çukurlarda pişirilen et yemekleridir desem? Ortadoğu’da Taboon isimli, ekmek de pişirilen yer altı fırınlarında yapılan Mandi, Yeni Zelanda’da Hangi de aynı teknikle pişer.
Bizde yumurta sarısı ve limon ile çorbalara yapılan terbiyenin aynısı Yunanistan’ın Avgolemono çorbasıdır. Bizdeki tavuk suyuna çorbanın terbiyesi ile yapılış yönteminin aynısı, Yunanistan’da tavuk ya da balık çorbası olarak yapılır. Avgo Yunanca yumurta demek, Lemono da limon.
Sadece pişirmiyoruz da bazen çiğ de yiyoruz. Ama yine de hepsi aynı. Limonla kendiliğinden pişen deniz ürünü mevzusu dünyanın her denizinde aynı. Ceviche, tartare çeşitleri, hepsi aynı...
Bizim poğaçalarımız, balkanlara geçtiğimizde Pogača, Macaristan’a geldiğimizde Pogácsa, İspanya’da ekmeğe dönüşüp Hogaza, Portekiz’de Fogaça, Monaco’da Fougasse ve nihayet İtalya’ya geldiğimizde daha önce birçok kez adını duyduğunuz Focaccia haline geliyor. Çünkü, Antik Roma’da közde pişen ekmeğe Panis Foccacius denirmiş. Panis ekmek, focus ise Latince’de ocak anlamına geliyor.
Böyle yüzlerce örnek verebilirim size ‘haydi canım gerçekten mi?’ dedirtecek. Yemek tarihine işte bu yüzden bayılıyorum! O yüzden, şu yemek bizimdir, bu yemeği bizden çaldılar, öbür yemeği kapıp patentini aldılar diye hayıflanmaya gerek yok. Kültürler kardeştir ve yemek kültürü de yüzyıllardır kıtadan kıtaya, adadan adaya dolaşır.
Birbirinden vazgeçemeyen karasevdalı yemekler var. Damağımız için bu yemekler yan yana olmazsa olmazlar. Kim Kuru fasulyeyi pilavsız, döneri ayransız, simidi çaysız hayal edebilir. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin aşklarıyla nasıl efsaneleşmişlerse, bu ikililer de Türk mutfağında bir o kadar efsane olmuşlardır.
Simit, çayla yendiği kadar ayranla da yenir. Simit-Kaşar da bir o kadar popüler bir ikili. Ben kuru fasulye-pilavı bir de yoğurtla yerim. Zaten Türk halkı olarak her şeyi yoğurtla yiyor oluşumuz başka memleketlerin sosyal medyalarında viral oldu. Çünkü yoğurt, batı toplumlarına sonradan girmiş bir yiyecek ve Yunanlar bizim yoğurdu dünyada kendi isimleriyle yani Greek Yogurt olarak popülerleştirmeden önce batıda sade yoğurt yiyen neredeyse yoktu. Halen de yoğurt onlar için şekerli ya da meyveli bir tatlı olmaktan ibaret.
Bursa’nın meşhur İskender Kebabı, yanına üzümden yapılan tatlı şıra ile tamamlanır. Kebap ile şalgam suyu, döner ile ayran çok popülerken, lahmacuna da en çok ayranı yakıştırırız. Ancak lahmacunun bir de maydanoz ile de aşna fişneliği var. İçine limon sıkılmamış ve maydanozsuz bir lahmacun benim için düşünülemez. Laf limona gelmişken, biz Türklerin bir de her şeye limon sıkma huyumuzu konuşmak lazım. Çorbalara, lahmacuna, çiğ köfteye, çaya bile! Bununla ilgili deyimimiz bile var: Neyse, mevzuya da limon sıkmadan en popüler yemek ikililerine devam edeyim.
Türkler olarak en popüler ikililer arasında köfte ve piyaz da bulunur. Özellikle Antalya usulü tahinli piyaz, köftenin en iyi eşlikçilerindendir. Tavuk-pilav da ayrılmaz bir ikilidir.
Denizlere doğru ilerlersek bizi ilk olarak rakı-balık ya da roka-balık karşılar. Hamsi tavanın yanında da mısır ekmeği olmak zorundadır. Rakının bir diğer eşlikçisi de tabi ki kavun ve beyaz peynirdir. Seveni için, leblebi de rakının platonik aşkıdır diyebiliriz. Cem Yılmaz’ın gösterisinde değindiği gerçeklik: ‘Ben sosyal medyada rakı içtiğimi paylaşıyorum çünkü sosyal medyada rakı sofrası fotoğraflarında kavun var, beyaz peynir var ama rakı yok!’ diyerek koskoca rakı masası geleneğini sosyal medyada gizlemeye çalışmanın alemi olmadığına parmak basıyor.
Yemeği yedik şimdi tatlıya geçelim dersek ilk akla gelen, Türk tatlıları ile kaymak ilişkisi. Şekerparesinden Revanisine, ekmek kadayıfından kabak tatlısına, ayva tatlısından baklavasına her şeye kaymak koyarız. Kaymak, her tatlının arzuladığı bir sevgili gibidir. Kazandibi gibi sütlü ya da muhallebi, supangle gibi kremamsı tatlılarımızı da kaymaklı dondurma ile eşleştiririz. Hatay’a uzanırsak Türkiye’nin geri kalanının pek bilmediği bir çift bizi karşılar, o da Künefe ve Süt ikilisi. Künefenin yanında süt içmek, Hatay’a özgü bir alışkanlıktır.
Biz Türkiye’de geleneksel olarak damağımızı bu ikililerle şenlendirirken, diğer ülkeler ne yapıyor? İtalya’da deniz ürünlü makarnalar hariç neredeyse her makarnanın (pasta) üzerine parmesan peyniri serpilir. Biz her şeyi yoğurtla, onlar da parmesanla yer. Bilmeyen kalmamıştır belki artık ama pasta, bizde şekerli kat kat tatlının tanımı iken, İtalyancada makarnalara Pasta denir çünkü pastanın İtalyanca kelime anlamı hamurdur. Mozzarella ile domates, (İtalyan bayrağının renklerini simgeleyen Caprese salatası yani domates/mozzarella peyniri/fesleğen) Risotto ile beyaz şarap, Cappuccino ile Cornetto (cornetto derken dondurma değil, kruvasanın İtalyan versiyonu) Bizdeki Karpuz-peynir gibi, Kavunla Proscuitto salamı, İtalya’nın vazgeçilmez ikilileridir.
İngilizler Fish & Cips yani kızarmış balık ve patatese bayılırlar. Popüler bir sokak lezzetidir. Almanya’da Sosis & Sauerkraut (sosis ve lahana turşusu), Steak & Fries yani et ve patates kızartması Fransa ve Belçika’da popülerdir.
Amerikalılar hepimizin bildiği Burger ve patates kızartması olmadan yaşayamazlar. Mac & Cheese dediğimiz makaroni makarna ve kremalı peynir karışımı, Buffalo Wings & Ranch Sos yani acılı tavuk kanadı ile mavi peynir sosu, Hot dog & soda yani sosisli sandviç ve gazlı içecek, meşhur Amerikan ikilileridir. PB &J Yani Peanut butter& Jelly (fıstık ezmesi- reçel) de çocukların favorisidir. Farkındaysanız hepsi sokak lezzeti ya da azıcık(!) sağlıksız şeyler.
İşte yemeklerin aşkı böyle oluyor. Kimisi karı-koca, kimisi yasak kimisi platonik aşk, kimisi hayat arkadaşlığı, kimisi kara sevda, kısaca her kültürde yemeklerin arasında ömürlük popüler eşleşmeler vardır. Peki sizin popüler yemek çiftiniz hangisi?
Deniz Kurt Kimdir?Deniz Kurt, Atlantico Crew isimli uluslararası yat danışmanlık şirketini kurmadan önce 10 yılı aşkın bir süre özel şef ve süperyat şefi olarak başarılı bir kariyer sürdürmüştür. İstanbul’daki MSA - Mutfak Sanatları Akademisi’nden mezun olmuş, burada temel aşçılık eğitimini tamamlamıştır. Daha sonra İtalyan mutfağında ileri düzey eğitim almak için Alma La Scuola Internazionale di Cucina Italiana’ya devam etmiş, İtalyan Mutfağında ‘master’ düzeye erişmiş ve Profesyonel İtalyan Şef Diploması alma hakkını kazanmıştır. İtalyan mutfağı eğitimini tamamladıktan sonra, Milano’nun kalbinde bulunan La Scala Tiyatrosu içindeki Il Marchesino‘da çalışmaya başlamıştır. Il Marchesino, 1970’lerden bu yana İtalya’nın ilk Michelin yıldızı ve ilk üç Michelin yıldızı alan efsanevi İtalyan şef Gualtiero Marchesi tarafından kurulmuştur. Bu deneyimin ardından, dünyaca ünlü Japon şef Nobu Matsuhisa’nın sahip olduğu restoran zincirinin Milano şubesi olan Armani Nobu Milano’da çalışmıştır. Restoran deneyimlerinden sonra, denizlere olan tutkusunu kariyeriyle birleştirerek, 24 ila 90 metre arasında değişen tanınmış süperyatlarda head chef olarak çalışmış, dünyanın dört bir yanında 6 kez Atlantik okyanusu geçişi dahil 50.000 deniz milinden fazla seyir yapmıştır. 2020 yılından itibaren MSA - Mutfak Sanatları Akademisi ile işbirliği içinde, kurucusu olduğu Profesyonel Süperyat Şefliği Eğitimi programını yürüterek, her yıl yatçılık sektörüne yeni şefler kazandırmaktadır. 2013 yılından bu yana Aktüel, Naviga ve Ceyms gibi dergilerde yemek ve seyahat yazarlığı yapmıştır. 2015 yılından itibaren halen YACHT Türkiye dergisine düzenli olarak yazmaktadır. Gastronomi konulu yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. 2021 yılında, dünya çapında gezdiği kıyıların yemek tarihini, hikayelerini ve yemek kültürünü yerel tariflerle zenginleştirerek okurlara sunduğu ilk kitabı Islak Menü’yü yayımlamıştır. Ayrıca, 2021-2022 TV sezonunda Beingurme TV kanalında 26 bölümlük bir yemek ve seyahat programı sunmuştur. |
Kim sandviç sevmez ki! Bugün kahvaltıda avokadolu tost, öğle yemeğinde club sandviç ya da sahilde balık ekmek yiyorsanız, hepsi varlığını ekmeğin arasına saklanan bir tarihe borçlu! Sandviç dediğimiz bu basit ama dahiyane buluşun kökeni sandığınızdan daha eski, daha aristokrat ve bolca tesadüflerle dolu!
Tatlı yiyelim tatlı konuşalım derler ya, biz de dondurma yiyelim dondurma konuşalım. Çünkü benim için dünya üzerindeki en güzel tatlı: Dondurma
İnsan 2025 yılına geldiğimize inanamıyor! En son 2000 yılına geldiğimizde kaç yaşında olacağımızı hesaplamıyor muyduk? 2000 doğumlular hariç tabi. O yılların üzerine bir 25 yıl daha koymuşuz. Bir çeyrek yüzyıl, bir ömrün üçte biri! Yıllar su gibi akıp giderken bense 1990’lı yılların İstanbul’una geldim. Yani Malta adasına. Ne demek istiyor bu kız dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayacağım…
© Tüm hakları saklıdır.