28 Ağustos 2024

Küfürsüz konuşamamak

Belki de fıtrat böyle bir şeydir...

Mehmet Cengiz

Mehmet Cengiz, kendisini eleştirenlere "Biraz k.çını kaldırsınlar yaptığım işleri bir görsünler" demiş.

Cengiz'in ifade ettiği bu dilekte mantık yanılgısı olduğu kanısındayım.

(Cümle içinde kullandığı küfürden söz etmiyorum. Bahadır Özgür'ün gayet isabetli değindiği gibi "10 yılda bir konuşuyor ve o da küfürsüz olmuyor". Artık nedense. Belki de fıtrat böyle bir şeydir.)

Kastım şu ki, Mehmet Cengiz'in küfürle bahsettiği o fiili (k.ç kaldırma) yapmasını istediği kişiler, zaten onun yatırımlarını GÖRDÜĞÜ için kendisini eleştiriyor; görmediği için değil.

Cengiz, havalimanından HES'lere, madenlerden taşocaklarına, iktidarın açtığı yolda, gösterdiği hedefte hiç durmadan yürümekte senelerdir, senelerdir... Onlarca seneye, onlarca projeye yayılan listelere sığmayacak uzunluktaki hukuksuzlukları, ekolojik kırımları, işçi ölümleri ayan beyan ortada, belgeli, herkesçe çok net görüldüğü için eleştiriliyor kendileri.

Hatta bırakın "k.ç kaldırmayı", o insanlar geçirecekleri daha sakin, daha makul daha güzel vakitlerden feragat edip yollara düşüyor, adı yatırım olan talan ve kırım projelerine itiraz edip herkesin hakkını savunabilmek için. Üstelik güvenlik güçleri tarafından darp edilmeyi, itilip kakılmayı, coplanmayı, yerlerde sürüklenmeyi, iktidara mensup siyasiler tarafından paylanmayı göze alarak yapıyorlar. Neyi? Hatırlayalım: Cengiz'in yatırımlarını "görme" işini.

Elbette, Cengiz'e mikrofon tutan ve saygılı bir şekilde "efendim" diye hitap ettiğini duyduğumuz Magazin Burada muhabiri, bu kabil riskli konulara girmiyor. Zaten ortam da kalabalık. Mehmet Cengiz, İş Bankası'nın kuruluşunun 100. yıl kutlama töreni davetlilerinden biri olarak bulunması nedeniyle mikrofon uzatılıyor kendisine.

"Devamlı yatırım yapıyorum"

11 sene önce "Bu milletin" (aslında bütün bir milleti değil, ihale sürecindeki "müteahhit milletini" kastettiğini daha sonra bir meslektaşımıza açıklamıştı) diye başlayan küfrü dolayısıyla, 8 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkûm edilen Mehmet Cengiz, içinde "k.ç" geçen yeni demecinde şöyle diyor:

"Devamlı yatırım yapıyorum. Merak etmeyin. Bütün zekâmı insanların lehinde kullanmaya devam ediyorum. Benim yaptığım işleri örnek alsınlar. Biraz k.çını kaldırsınlar yaptığım işleri bir görsünler. Hayal edemeyecekleri işleri yaptım. Kıskançlıkla olmaz bu iş, çalışarak olur. Onlar da çalışsın. O sosyal medyada bana atılan taşları ben insanlara ekmek olarak veriyorum. Onlar taş atmaya devam etsinler ama zahmet edip de yaptığım işleri gezsinler, utanırlar, utanırlar. Tabii utanma duyguları varsa. O kadar söylüyorum."

Cengiz'in "Kıskançlıkla olmaz bu iş, çalışarak" derken kimi kastettiği de tam anlaşılmıyor. Hayır, onun dünyası ve iştigal alanıyla hiçbir şekilde ilişkisi olmayan ve durdukları yer, dünya görüşü açısından ilişkili olması imkansız kişiler Cengiz Holding'i ve onun faaliyetlerini neden kıskansın? İkinci mantık yanılgısı da burada. Ama neyse bunu da geçelim.

Ekmek, minnet, şükür

Duracağımız yer, başka: "O sosyal medyada bana atılan taşları ben insanlara ekmek olarak veriyorum" cümlesi. Bu "ekmek verme" meselesi çok netameli bir konudur zira. Liyakatsizliğin, adam kayırmacılığın, yolsuzluğun tavan yaptığı yerlerde, onuruyla çalışıp emeği karşılığında geçim sağlamanın adının "ekmeği vermek" olması normal karşılanır.

Ama değildir. Soru da çok basittir. Patronlar; iş yerlerinde çalışan işçilere, mühendislere, müdürlere -çoğu kez de olması gerekenin çok altındaki-o "ekmeği" bedava mı vermektedir, hayır mı işlemektedir?

O "ekmek"in karşılığında, sabah akşam kazma sallayan, iş makinesi kullanan işçiler, operatörler, yıllarca okullarda dirsek çürütmüş, sınavlara girmiş, ter dökmüş mühendisler, müdürler, o patronun çıkarları için emek vermiyor mu, bütün gün çalışmıyor mu? Çalışanlar olmasa o "ekmek"ler nasıl üretilecek, o devasa kârlar nasıl elde edilecek? O kasalar nasıl dolacak, o hesaplar nasıl büyüyecek?

"Ekmek vermek", "ekmeğini yemek"; emeğin gerçek karşılığını bulamadığı, yerine minnetin ikame edildiği toplumların normalleştirdiği deyimlerdir.

Kim kimin ekmeğini yiyor sorusu üzerine ne kadar düşünsek az. Düşünmeye kamu ihalelerin sonuçlarına ve vergi tahsilatlarına bakmaktan başlayabiliriz.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

Gazetecilik dikte edilmemiş soruları sormaktır

Gazetecilik, muhataba, dikte edilmeyen soruları sorabilmektir. İşin bu kısmı, iktidarlardan, unvanlardan ve fani ömürlerden bağımsız bir realite olarak kendini sayısız kez teyit etmiştir

"
"