06 Haziran 2023

Beştepe’nin sahipsiz bakanlığı ve Hakan Fidan

10 Kasım için tören düzenlenmesine gerek görmeyen, 29 Ekim’lerde içki servisine karşı çıkan Çavuşoğlu nobran ve aşağılayıcı tavırları nedeniyle de arkasında sevimsiz bir miras bıraktı

“Bütün bakanlıklar Külliye’de işlerini takip ediyorlar; bir sizin bakanlık sahipsiz” demiş, saraydakiler, diplomatlara.

Toplamda 8,5 yılı aşkın bir süre bakanlık yapan Mevlüt Çavuşoğlu dün koltuğunu yine yaklaşık 13 yıl MİT müsteşarlığı yapan Hakan Fidan’a bırakırken, arkasından gözyaşı döken olmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun görevde kalan ikinci bakanı, arkasında gurur duyulacak bir miras bırakmıyor.

Kendi döneminde, Dışişleri Bakanlığı tamamen işlevsizleştirildi; dış politika planlama, yapım ve uygulamasından dışlandı.

Eskiden Dışişleri Bakanlığı kısa, orta, uzun vadeye dönük uzun beyin fırtınaları ardından hükümete politika tercihlerini, çeşitli senaryolara göre farklı olasılıkları da içerecek şekilde sunar, alınan kararı da uygulamaya koyardı. 

Çavuşoğlu döneminde ise, kararlar Beştepe’de alındı; uygulamasında ise kimi zaman Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ya da Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi farklı kurumlar devreye girdi. 

Çavuşoğlu’nun ardında bıraktığı miras

Hatırlayalım; Ukrayna savaşının ilk günlerinde, Çavuşoğlu yurtdışında idi. Beştepe’de yapılan kriz toplantısına Dışişleri’nden birini çağırmak kimsenin aklına gelmemişti.

Bakanların ve bürokratların seyahat ajansı gibi çalışmaya başlayan Dışişleri Bakanlığı'na, iş bilmeyenlerin kırıp döktüklerini toparlamaya çalışmak kaldı.

Zaten Dışişleri, Ukrayna savaşı, Suriye gibi hayati konularda belirleyici kilit rolü Savunma Bakanlığı ile MİT’e kaptırdı.

O nedenle Hakan Fidan’ın Batı’yla ilişkiler dışında, önemli konularda dosya hakimiyeti ve öğrenme sürecinin çok daha kısa olması bir avantaj gibi görülebilir. Zaten Fidan, Cumhurbaşkanı'nın neredeyse tüm dış seyahatlerinde kendisine eşlik ediyordu.

Fidan’ın gelmesi, özellikle artık iç politikada sığınmacılar sebebiyle maliyeti çok artan Suriye nedeniyle de anlamlı bulunuyor.

Erdoğan yerel seçimler öncesinde Suriyeli sığınmacıların geri gönderilmesine başlamak istiyor. Beşar Esad yönetimi ile istihbarat kanallarıyla başlayan normalleşmenin Rusya ve İran’ın da katılımıyla siyasi düzeyde ilerletilmesinde Fidan baş müzakereci olacak.

Suriye’nin kuzey doğusunda YPG’nin kuzey batısında radikal köktendici örgütlerin varlığı ile zaten güvenlik boyutu ağır basan Suriye meselesinde ilerleme sağlanması, bir yanda ABD diğer yanda Rusya ve İran’la yapılacak görüşmelere bağlı olacak.

Fidan ve ideolojik bagaj

Fidan, ideolojisi olan ama konulara ideolojik bagajla yaklaşmayan, pragmatist, sonuç odaklı bir kişi olarak biliniyor. Elbet konulara ideolojiden azade yaklaşmak. devletin, milletin çıkarlarından ziyade iktidarın çıkarlarını önceleyen dış politikada bir değişiklik anlamına gelmeyecek.

Erdoğan’ın görevde kalması için devreye giren Rusya ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerin şeffaflıktan uzak bir biçimde yürütülmesinde Fidan’ın ön planda olması aslında son derece doğal. Bu ilişkilerin millete bedelini bir zaman öğrenebilecek miyiz? Şüpheli...

Batı’yla ilişkilere gelince. Bu ilişkiler Putin’le yakınlık ve göçmen konularına indirgenmiş durumda. Farklı konularda işbirliği konusunda Batı Ankara’ya güvenemediği için hevessiz.

AB ile ilişkilerde Şimşek faktörü

Özellikle Avrupa ile ilişkilerde ekonomiden sorumlu Mehmet Şimşek’in daha hevesli olabileceği varsayılabilir. Şimşek, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu ile AB ile ilişkilerde kısmi normalleşmeyi arzulasa da bunun yolu demokratik reform sürecinden geçiyor. Büyük şehirlerde Kemal Kılıçdaroğlu’na yenilen Erdoğan’ın ise en büyük korkusu, muhalefet partileri değil, partili olmayıp muhalefete destek veren siviller. Yerel seçimler öncesinde sivillerin cesaretini kırmak için baskıcı rejimi sürdürecektir. 

Fidan döneminde, Dışişleri’nin politika yapım ve uygulamasına katkısının sınırlı da olsa artması olasıysa da, temelde büyük değişiklikler beklememek gerek. Suriye ile normalleşme hız kazanacak, verdikleri destek karşılığında Türkiye’nin varlıkları Körfez ülkelerine değerinin altında satılacak, doğal gaz ödemelerini erteleyen Rusya’nın taviz talepleri göğüslenmeye çalışılacak; Avrupa ile ilişkilerde de diyalog birkaç konuyla sınırlı yürütülecek. ABD ile de zaten seçim dönemi olduğu için, soğukluk devam edecek.

Sonuçta altını çizmekte fayda var. Fidan’ın Dışişleri’ne gelmesi, Genelkurmay Başkanı’nın Savunma Bakanı olması, İbrahim Kalın’ın MİT müsteşarı olmasıyla aslında son 10 - 15 yılın dış politikasında yer almış kişiler, konum değiştirmiş oluyor.

Dışişleri’nde yaprak dökümü

Dışişleri’nin iç işleyişine gelirsek.

Fidan, mütevazi ve sakin yapısı nedeniyle Dışişleri’ni daha fazla dinleme yoluna gidebilir. Devir teslim töreninde yaptığı açıklamada da belirttiği gibi bakanlıktan çok sayıda kişiyle ortak mesai yaptı. Bu çerçevede, Çavuşoğlu döneminde başlayan yaprak dökümü durabilir.

Yurt dışı misyonlara yapılan siyasi atamaların rekor sayıya ulaşması bir yana Türkiye’nin yetiştirdiği en parlak bürokratları bünyesinde barındırmasıyla bilinen Dışişleri’nde, Çavuşoğlu döneminde pek çok ilke şahit olundu.  Kilit genel müdürlüklerde görev yaparken, Çavuşoğlu’nun kaba, orantısız ve haksız çıkışlarına tepki olarak görevlerinden affını isteyen büyükelçiler, erken emekliliğini isteyen diplomatlar oldu. Personel politikasından, mali-idari işlere, bakanlığı AK Parti komiserlerine teslim eden Çavuşoğlu döneminde, giriş sınavını kazandıktan sonra, üniversite döneminde attığı tweetler nedeniyle istifaya zorlanan memurlar da oldu.

10 Kasım için tören düzenlenmesine gerek görmeyen, 29 Ekim’lerde içki servisine karşı çıkan Çavuşoğlu nobran ve aşağılayıcı tavırları nedeniyle de arkasında sevimsiz bir miras bıraktı.

Bakalım Fidan bakanlığın kurumsal çöküş sürecini durdurabilecek mi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Diplomatik havuç olarak kullanılan vize kolaylığı, güvenlik sopası olarak başımıza inecek

Vizelerin kaldırılması, AK Parti’nin son derece şuursuz ve savrukça kullandığı diplomatik bir “havuç.”  Sorun şu ki; bürokrasinin, sektör temsilcilerinin hiçbir uyarısı dikkate alınmadan, tepeden alınan kararlarla vize kolaylıkları getiriliyor

Vizede alçaltıcı tutum: Kendi turistini cezalandır, Batılı turisti ödüllendir

Yurt dışına gitmek isteyenler dün itibarıyla harç pulu için 500 lira ödemeye başladılar. Ekonomik sıkıntı nedeniyle başvurulan bu yönteme karşın, yabancı turist girişlerinden gelir getirebilecek e-vize uygulamasından son yıllarda vazgeçilmesi, kendi vatandaşına değer vermeyen, yabancıyı ise el üstünde tutan alçaltıcı bir tutum. Türkiye’ye en sert vize rejimini uygulayan 6 ülkeden 2020’de, aralarında ABD ve Kanada’nın bulunduğu 6 ülkeden ise geçen sene itibarıyle e-vize istenmesinden vazgeçildi. Tek kuruş ödemeden ellerini kollarını sallayarak giriş yapabiliyorlar

“Al parayı, ver vizeyi” uygulaması sınırlarımızı eleğe çevirdi

Türkiye’nin yabancı ülke vatandaşlarına dönük vize uygulaması “Al parayı, ver vizeyi” anlayışı nedeniyle ülkeyi eleğe çevirdi. Ne kadar çok vize verirsek, o kadar çok para kazanırız diyen şirketler mi sorumlu, yoksa filtrelemeleri yapmak için gereken teknolojiye yatırım yapmayan, masraftan kısan yandaş şirketlerle çalışmayı seçen; üstüne onlara gerekli yönlendirmeyi yapmayan iktidar mı?

"
"