27 Ekim 2023

Kendine özgü bir komedi-dram karışımı

Yönetmen Kıvanç Baruönü bu işi çok iyi başarmış. Zaten Türk usulü komedinin öncülerindendi...

 

ÇOK AŞK  

X X X ½

Yönetmen: Kıvanç Baruönü
Senaryo: Hasan Can Kaya
Görüntü: Tolga Kutlar
Müzik: Tuluğ Tırpan, Jingle Jungle
Oyuncular: Hasan Can Kaya, Büşra Pekin, Uğur Yücel, Şebnem Sönmez, Berkan Sal, Ege Aydan, Barış Yıldız, Bahtiyar Engin, Alican Peker

Nulook Production ve HACK Creative yapımı, 2023.

İşte size oldukça kendine özgü bir yerli komedi denemesi. Ama öylesine başarılı olmuş ki, kolay kolay aklımızdan çıkacak gibi değil.

Film herhalde günümüzden oldukça eski bir dönemde geçiyor. Çünkü sokakta eski filmlerin -bu arada Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı'nın- korsan video kasetleri satılıyor.

Biz bu arada Coşkun'u tanıyoruz. Büyük bir mizah duygusuyla yaşayan, bir diğer deyişle hayli matrak bir genç adam... Sinemayı seviyor, senaryo yazmak istiyor. Ama bulduğu iş uyduruk bir tarihi filmde rol almak oluyor. Çekim sahneleri de yine hayli matrak olan...

Arada yine sinemayla ilgili bir genç kızla tanışıyor: Ayla... Ama ona ilk sarkması öylesine sert bir tepkiyle karşılanıyor ki... Anlaşılan Ayla bir çetin cevizdir. Ve bir araya gelmeleri kolay olmayacaktır.

Coşkun'un yine çok sempatik bir kardeşi vardır. Tombiş ve şakacı. Ve de alkolik bir babaları... Öylesine ki kardeşler "Biz kendimiz büyüdük" demekten kaçınmazlar. Coşkun Ayla'nın gönlünü çalmak için elinden geleni yapar: Onu bir korku filmine götürmek dahil!... Ama Ayla onun için "baş edemediği bir kadın" olup çıkar. Sonra olaylar öylesine ters gelişecektir ki... Coşkun kaçındığı askerlik görevine zoraki olarak gider. Ve uzun zaman sonra döner. Her şeyin değiştiği bir dünyaya...

Tüm bunlar sizi yanıltmasın... Bu kendine özgü bir ritmi ve hızlı bir kurgusu olan çok farklı bir film... İstanbul'u, özellikle de Boğaz kıyılarını çok iyi kullanıyor. Ve kolay unutulmaz bölümler içeriyor. Homofobik bir eylem, birden çıldıran bir adam, Ayla için bir keman ve büyük bir çocuk korosu kullanan gösterişli bir konser...

Ve de mizahın zirveleri... Bir sözüm ona kör dilenci kavgası... Dilenciliğin acıklı olmak yerine müthiş bir mizaha uzanması görülmüş şey değil!... O tarihi filmin çekimleri... Ayla'nın bir bardaki unutulmaz dansı... Araya giren o esprili yükselip alçalan 'dolar tabloları', ki içerdikleri güldürü üslubunu anlatamam; ancak görünce anlarsınız...

Yönetmen Kıvanç Baruönü bu işi çok iyi başarmış. Zaten Türk usulü komedinin öncülerindendi: Son yıllarda iki bölümlük Kocan Kadar Konuş, Görümce, Hedefim Sensin, Özel Ders gibi filmlerle... Böyle bir projede bu ritmi ve görselliği yakalamak hiç kolay olmamalı. Bu gerçekten de onun için bir zirve olmuş. Tolga Kutlar'ın görüntü ve Jingle Jungle destekli Tuluğ Tırpan müziğini de anmış olayım.

Ve o oyunculuk gösterisi... 40'ını yeni aşmış, Suudi Arabistan doğumlu (evet, gerçek bu!) Büşra Pekin'i ne kadar özlemişiz. Ayla rolünde gerçekten perdeyi dolduruyor. Nerelerdeydin Büşra... Senaryoda da imzası bulunan Hasan Can Kaya mükemmel bir Coşkun çizmiş. Filmin büyük kısmını omuzlarında taşıyan... Olaylar karşısında ilk kez sigaraya başlayan annede Şebnem Sönmez, kardeş İrfan rolünde Barış Yıldız, aksakallı adamda Alican Peker de çok iyi oynamışlar.

Ve elbette sevgili Uğur Yücel. Bugün 66 yaşındaki oyuncunun alkolik ve öfkeli baba kompozisyonu da görmelere seza...

Belki en önemli şeylerden biri filmin finali. Tam bir sürpriz: romantik, dramatik ve duygusal. Dilimizde acı bir tad bırakan... Bu da sonuç olarak filmi belleklerimize daha çok yerleştiriyor.

TÜYAP FUARINDA BULUŞALIM!..

Sevgili okurlarım;

Yarın TÜYAP Kitap Fuarı başlıyor. Tam 40. kez...

Ben de hem eski kitaplarım, hem de şu günlerde çıkan yeni kitabım PANDEMİ GÜNLERİNE DOĞRU: SANAT VE SİYASET ile orada olacağım.

Puslu-yayıncılık ya da Remzi Kitabevi stantlarında. Buluşmayı umarak...

 

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel bir kahramanın son ve en şaşırtıcı filmi

Asıl tema belki de şudur: Arthur Fleck tam anlamıyla iki yüzlü bir adamdır. Sanki korku klasiği Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi... O sanki kötülükle iyilik arasında sıkışıp kalmıştır

Son olup bitenlerin ışığında: Filmler, gösterimler, kayıplar, kazançlar

Belki ülkemizdeki en zengin DVD ve de CD koleksiyonu bendeydi. İşte ben, artık bu yaşta, tüm bunları bir elde toparlamak istiyorum. Bir tür müzede... Ki insanlar gelsin, izlesin veya dinlesin... Ve bu sanatsal arşiv gelecek kuşaklara da kalsın...

Bir imparatorluk acaba ne zaman çöker?

Büyük bütçesine ve yönetmenin kesin özgürlüğüne rağmen, film gerçek bir dinamizme de kavuşamamış. Coppola’nın yapmak istediği “ABD devleti ebediyen var olabilir mi?” sorusu ise, bunu bir ölçüde başarmış

"
"