04 Mayıs 2019

Engellilere adanmış bir komedi-dram

Film, Türkiye’de ilk kez bir ‘down sendromlu’ sanatçı tarafından seslendirilmesiyle de dikkat çekiyor

ŞAMPİYONLAR   
X  X  X
(Campeones)

Yönetmen: Javier Fesser
Senaryo: David Marques, J. Fesser
Görüntü: Chechu Graf
Müzik: Rafael Arnau
Oyuncular: Jevier Gutierrez, Athenea Mata, Juan Margalio, Jose de Luna, Sergio Olmo, Jesus Vidal

İspanyol filmi

Engellilik ve engelliler artık tüm dünyada ilgi görmeye başlayan bir alan oldu. Belki hep vardı, ama sanki modern hayatta daha fark edilip ilgi görür ve himaye ister bir olguya dönüştü. Belki en görkemli örneği tüm AVM’lerde ve toplu buluşma mekanlarında onlara ayrılan özel alanlar ve yapılan kolaylıklar olmak üzere... Ayrıca çeşitli sporlardan sinemaya birçok alanda da o insanlar bu doğal veya sonradan olma eksikliklerine rağmen, başarıya ulaşmayı becerdiler.

Şampiyonlar işte bunun en güzel örneklerinden ve olayı yansıtan en güzel filmlerden biri. Bu İspanyol yapımı, önce İspanya’nın ünlü ACB basketbol takımının koç yardımcısı Marco Montes’i bize tanıtıyor: Kurallara uymayan, arabasını çılgın gibi kullanan, bir maçta asıl koçu herkesin gözü önünde yumruklayan bir asi kişilik...

Sonunda önce karakola, sonra mahkemeye düşüyor. Ve kadın yargıç onu iki yıl hapse mahkûm ediyor. Bir koşulla: bunun yerine üç ay kamu hizmeti görmek...Bu durumda, engellilerden oluşa bir takımın antrenörlüğünü yüklenmek...

Marco mecburen kabul ediyor. Ve karşısından makul ölçüde (ama yer yer abartılmış) özellikleriyle on karakter buluyor. Ki onlardan bir takım kurmak, hele hele zafer kazanmak deveye hendek atlatmaktan çok daha zor olacaktır...

Ülkesinde hayli ilgi görmüş ve İspanyol Oscar’ı olan Goya almış bu film, yapımcıların ortak kararıyla hepsi de engelli olan amatörlerden oluşan bir kadroyla çekilmiş. Bunun filme kazandırdığı doğallık da yadsınamaz. Genelde komedi ögesi ön plana çıkarılmış gözüküyor. Ama elbette dram da var ve o kırık yaşamlardan yansıyan hüzün, yer yer sanki perdeden salona taşıyor.  Maç sahneleriyse hızlı çekimlerle karşımıza geliyor.

Bu kendine özgü film çok önemli olmasa da, bir yandan komediyle dramı, öte yandan spor heyecanıyla toplumsal bir sorunu uygun dozda harman ediyor. İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı (İZEV) Vakfı ve CGV Mars Entertainment Group işbirliğiyle gösterime giren film, Türkiye’de ilk kez bir ‘down sendromlu’ sanatçı tarafından seslendirilmesiyle de dikkat çekiyor. Rahatça izlenebilir.

Son günlerin sanat olayları: Ankara Festivali, Nazım Hikmet Sergisi ve Afife Jale

Üst üste birkaç önemli sanat olayına katıldım. Ve bunları özetle sizlere nakletmek istedim.

Ankara sinema festivali bu yıl tam 30. yılını kutladı. Kuruluşunda hatırası minnetle anılan Mahmut Tali Öngören ve filmleri hala izleyen Prof. Oğuz Onaran hocanın katkıları anıldı. Ve yıllardır bu işin başına geçmiş olan İrfan ve İnci Demirkol çiftinin büyük enerjisiyle, benim sadece son üç gününe tanık olduğum dolu, yoğun, heyecanlı bir festival yaşandı. 

Benim Zeki Ökten’in Yılmaz Güney senaryolu filmi Düşman’ın gösterimini sunmak ve kapanış gecesinde bir ödül vermek için gittiğim festivalde yarışan filmlerimizi izleme şansım olmadı. Ama o atmosferi yaşamak gerçekten heyecan vericiydi. Bu önemli festivale bundan sonra da nice yıllar boyu sürecek başarılar diliyorum.

 

Nazım Hikmet’i anmak

Nazım Hikmet’i anmak... Onu hiç unuttuk mu ki? Yaşamı, eseri, mısraları, her şeyiyle hala bizi etkiliyor. Ve sık sık ona dönüyoruz.

Yine de hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var. İstanbul’da geçen Pazartesi akşamı Levent’teki İş Sanat kuleleri kültür merkezinde açılan Nazım Hikmet sergisi bunu kanıtladı. İş Bankası’nın büyük hazırlık ve emekle ortaya koyduğu sergide neler neler yoktu ki... Hayatına girmiş herkesin sanatsal portreleri... Sayısız resim, belge, mektup... Tek bir hayat boyunca yaşanmış onca şeyden izler, tanıklıklar ve anılar.  Ve bunlarla birlikte koca bir toplumun uzun bir dönem boyunca yaşadığı olaylar, geçirdiği değişimler.

Bence bu sergiyi ne yapıp edip görün...

Afife ödülleri ve Ahmet Levendoğlu

Adını ilk Müslüman kadın oyuncumuz Afife Jale’den alan ve yıllardır Yapı-Kredi Bankası’nın düzenlediği Afife tiyatro ödülleri 23. kez düzenlendi. Zorlu Center’in büyük salonunda yapılan tören tek kelimeyle görkemliydi. Ve bu tür işlerin nasıl yapılması gereğini gösterdi.

Geçen yıl birçok nedenden pek tiyatro izleyemediğimiz için, doğrusu pek heyecanım yoktu. Onca eski dostu görmenin büyük keyfinden başka... Ama bir şey beni çok etkiledi. Ve bu notu düşmeye itti.

O da dört Özel Ödül’den birini, Muhsin Ertuğrul ödülünü kazanan emektar ve emekli tiyatro sanatçısı Ahmet Levendoğlu’nun mesajı oldu. Ankara’dan gelip törene katılamayan sanatçı bizlere bir video mesajı sundu. Ama ne mesaj!..

Uzun, yoğun, alabildiğine politik, son derece eleştirel (hatta ödüllerin kendisine bile!), zekice, yoğun, güncel ve yapıcı. Çok küçük bir özeti Cumhuriyet’te (2 Mayıs) çıkan bu konuşmanın sosyal medyada tümüyle yayınlanıp herkese ulaşmasını  nasıl isterdim!..


Not: Bu ay Milliyet-Sanat’daki klasik filmim, Robert  Siodmak’ın klasik kara-film başyapıtı The Suspect- Zanlı. Dergide ayrıca Müjde Işıl’ın benimle yaptığı bir söyleşi yer alıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"