05 Kasım 2021

Binlerce yıldır süren bir savaşımın parlak, ama tartışmalı filmi   

Eternals, Nomadland filmiyle büyük sükse yapan Çinli kadın yazar-yönetmen Chloe Zhao’nun elinden çıkmış olması da çok ilginç. Çünkü önceki filmlerinden o kadar farklı ki bu...

ETERNALS       X  X  1/2

Yönetmen: Chloe Zhao/ Senaryo: Chloe Zhao, Patrick Bruiegh, Ryan Firpo, Kaz Firpo/ Görüntü: Ben Davis / Müzik: Jamin Djabadi/ Oyuncular: Gemma Chan, Richard Madden, Angelina Jolie, Salma Hayek, Kit Harrington, Kumail Narijiani, Lia McHugh, Brian Tyree Henry, Barry Keoghan, Ma Dong-Seok, Lauren Ridloff/ Marvel Films, 2021

Vay vay vay!.. Sinemada böylesine farklı tepkilerle karşılaşan, kimilerine “MCU- Marvel Cinematic Universe’den gelen en kötü film” dedirtirken, kimilerine de hayranlık çığlıkları attıran bir filmle buluşmamıştık, uzun zamandır... Bendenizeyse, eski ve onulmaz bir fantastik sinema hayranı olmakla bu alanda neler neler görüp tatmış bir sinefil olmak  arasında bir mevzi almak kalıyor. İşte anlatacağım nedenlerle...

Bir ölçüde ünlü Avengers serisinin son filmi olan Avengers- Endgame’i (2019) izleyerek, insanlığın çok çok gerisine, 7 bin yıl öncesine giden film, tüm bu zaman dilimi (ama ne dilim!) içinde yaşanmış bir büyük macerayı anlatıyor. Eternal’ler (ki Ölümsüzler diye çevrilebilir) insanoğlunun başından beri en büyük düşmanı olan Deviant’lara karşı durmak için dünyaya yollanmış (Tanrı’nın yerini alan bir gizli güç tarafından yollanmış) uzay varlıklarıdır. Ama aslında öylesine insandırlar ki... Hatta tüm o uzun tarih içinde, bir kıtadan öbürüne, bir ülkeden diğerine, saf fantezinin yanı sıra zaman zaman belli tarihsel olaylara (örneğin Hiroshima’daki atom bombası gibi) tanık olurken, bizlere başta fizikleriyle bugünkü insanları da hatırlatırlar.

Hatta birçok güncel olayla (zaten birçok kez de günümüze gelip kimi en büyük kentleri ‘teşrif edeceklerdir’) kurulan ilişkinin yanı sıra, tam günün modasına göre giyinmiş hanımlar; yine o çok güncel olan (ve hep öyle kalan) ‘üç günlük sakal’la dolaşan yakışıklı erkekler; yine tarih öncesinden gelse de çok görkemli, kimi zaman ‘açık’, hatta seksi gözüken danslar ve törenler, bu zaman-ötesi hikayeyi süsler. Arada sık sık bir araya gelen Deviant’lar bize gösterişli ve ürkünç canavarlar olarak gözükseler de, asıl kötülük insanların yüreğindedir. Ve o kötücüllük tarih içinde olduğu gibi, bugün de aynen devam etmektedir.

Böylece tüm bunlar gerçekten de görkemli bir görsellik içinde, doğa kadar en büyük kentlerin de dekor oluşturduğu bir sahnede, en koyu trajediden en uçuk aksiyona dönüşerek karşımıza gelirler. Ve özenle seçilmiş oyuncular bize hemen tüm ırkları temsil ederek erişir, karşımızda tüm insanlığı temsil ederler. Başta Uzak-Doğu’lular (özellikle Çinliler), beyazlar kadar siyahiler, Latinler, Hintliler... Böylece ırk çeşitliliği açısından bu zenginlik görkemli bir resmigeçit gibi karşımıza gelir.

Ve neler neler yaşanır... Baş kadın kahraman Sersi (Gemma Chan), en büyük görev verilmiş kişi olarak ırkını ve cinsiyetini çok iyi temsil eder. Karşısındaki İkaris, herhalde bizim İkarus diye bildiğimiz Atinalı mitos kahramandır: efsanedeki balmumu kanatları yerine daha sağlam kanatlar edinmiş olsa de ve bu sayede sorunsuz uçuyorsa da... Ki Richard Madden, dediğim o üç günlük sakalla onu çok iyi temsil eder...

Büyük merakla beklenen Angelina Jolie hâlâ çok güzeldir: Savaş kraliçesi Thena olarak... Ama aslında filmde de dendiği gibi bunun aslı Athena mıdır: ünlü Yunan tanrıçası? Ama olmamalı, çünkü o mitolojiye göre “zekâ, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası” değil midir? Babası tanrıların başı Zeus, annesi ise Zeus'un ilk karısı olan hikmet tanrıçası Metis olan? Neyse, artık orasını fazla karıştırmayalım. Ve Jolie’yi baştan sona iyilikle kötülük arasında gidip gelen kişiliğiyle, keyif içinde seyredelim!...

Elbette çok ilginç başkaları da vardır. Yine önde gelen Eternal’lerden Ajak. Sevgili ve eskimeyen Salma Hayek onu çok iyi canlandırır. Ama bu ölümsüz sülale içinde, onun bir  yerde nasıl ve niçin ölüme teslim olduğu anlaşılmaz!... Yaramaz bir oğlan çocuğu havasındaki Sprite (Lia McHugh), heybetli siyahi Phastos (Brian Tyree Henry), hep muhalif olan isyankâr Druig (Barry Keoghan), sessizlikte hayat bulan Makkari (Lauren Ridloff), siyahi velet Jack (Esai Daniel Cross) diğer ilginç kişiliklerdir.

Ama Hintliler bambaşkadır. Bollywood starı Kingo’da Kumail Narijiani kalabalık ekibiyle birlikte görkemli danslar sunar ve tüm filmin en sempatik kişiliği olur. Yardımcısı, onun her yaptığını filme alan ve bunun için yanında bir düzine kamera getirmişe benzeyen Karun’da tombiş Harish Patel de filmin en komik karakteri olur çıkar. 

Ama birisini daha anmalıyım. O da doğu mitolojisinden gelen ve filmde Gilgamesh diye anılan Gılgamış. Bu Sümer efsanesi kahramanı M. Ö. 2500 yılında yaşamıştır. Ve filmde onu Çinli görünümlü Ma Gong-seok canlandırır. Hikâyede Thena- Angelina  Jolie’nin onu aşık olarak seçmesi ise seyirciyi hayli şaşırtır!..

Böylece film akar gider. M. Ö. 5000 yılında Mezopotamya’da açılan hikâye sürekli ileri-geri gidişlerle, koyu fanteziyle kimi gerçek olayları harman edişiyle, acılı trajediden ince mizaha geçen atmosferiyle insanı oyalar. Bu açıdan, filmi tümüyle yerin dibine batıranlardan olmadım. Çünkü iki saat 17 dakikalık uzunluğunu biryana bırakırsanız (ki biz eleştirmenler üstelik bunu ara vermeden izledik!) ve adına mantık denen şeyi tümüyle unutursanız, filmden belli bir keyif alabilirsiniz. Ayrıca bu ‘haftanın filmi’ni bizim gibi İstinye Park’taki IMAX sisteminde gözlüklerle izlerseniz, bu keyif artabilir.

Filmin iki Oscar'lı ve bundan önce (benim henüz göremediğim) Nomadland filmiyle büyük sükse yapan Çinli kadın yazar-yönetmen Chloe Zhao’nun elinden çıkmış olması da çok ilginç. Çünkü önceki filmlerinden o kadar farklı ki bu... Görüldüğü gibi yetenek öyle bir şey ki, neye el uzatsanız belli bir düzeye çıkabiliyorsunuz. Demek ki, bu iki buçuk saati aşkın filmi oturup izleyecek sabrınız, bu tür filmlere karşı ilginiz ve bir has sinefil duygunuz varsa, lütfen buyurun

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"