06 Mart 2023

Siyasetin yasak olduğu tribünlerde açılan pankartlar

Futbol, biz duygusunun ete kemiğe büründüğü alanlardan bir tanesidir ve bizden ötekine uzanan ince çizginin, sınırlarının çizilmesinde de zaman zaman kullanılır. Futbolun bölen değil birleştiren bir yapı içerisine sokabilmek de yine öncelikle taraftarların sağduyulu hareketleri ile mümkündür.

Son iki hafta sonu ülke gündemini meşgul eden olayların başında futbol sahalarının geliyor olması dikkat çekici. Fenerbahçe tribünleriyle başlayan ve ardından Beşiktaş tribünleriyle devam eden 'Hükümet istifa' sloganlarının hemen karşılık bulduğu ve siyasi cenahtan gelen tepkilerin ardından bu kez farklı takımların siyasal mesajlar verdiklerini görmüştük. Cumartesi günü oynanacak olan Kayserispor-Fenerbahçe karşılaşmasına Fenerbahçeli taraftarların alınmaması kararı da tartışmaları artırmıştı. Siyasetin fitilini ateşlediği tartışma bu kez parke salonlara taşındı ve Fenerbahçe'nin Bologna ile oynadığı Euroleague mücadelesinde salonu dolduran taraftarlar 'Hükümet istifa' ile 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganlarını attılar. İzmir'de Gürsel Aksel Stadyumu'nda oynanan Göztepe-Boluspor karşılaşmasında da aynı sloganlar bu kez birinci lig karşılaşmasında tribünlerden yükseldi.

Kayserispor karşılaşmasına Fenerbahçe taraftarlarının alınmamasını protesto etme amacıyla Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ karşılaşmayı izlemeye gitti ve Kayserisporlu taraftarların attığı 'Devlet Bahçeli' sloganları nedeniyle maçı terk etti. En dikkat çekici olan ise Bursaspor ile Amed Sportif arasında Bursa'da oynanan karşılaşmada gerçekleşti. Maçın oynanması öncesi gece yarısı Amed sportifin kaldığı otelin önünde gerçekleştirilenlerden başlayarak, işler zıvanadan çıktı. Bu yazdıklarım üzerine her iki takımın bir önceki karşılaşmasında bu kez Diyarbakır'da da benzer görüntülerin yaşandığını ve bu yapılanların az bile olduğunu dile getirenler olacaktır. Burada çirkinliklerin yarıştırılması üzerinden bir mücadele verilmediğini ve yanlışın nerede yapılırsa yapılsın yanlış olduğu gerçeğini belirtmeliyim. Diyarbakır'daki karşılaşmada provokasyon amaçlı bayraklar açmak ne kadar yanlışsa Bursa'da bir dönemin simgesi olan Beyaz Torosları ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı simgeleyen posterler açmak da o denli yanlış ve maksatlıdır. Tribünlerde siyasetin olmamasının dile getirildiği bir ortamda bu posterlerin oraya girebilmesi, gözden kaçmış diyerek geçiştirilebilecek bir durum değildir.

Kırk bin kişinin izlediği ve başından sonuna kadar sahaya sürekli olarak su, şişe, bozuk para, fişek, maytap vb. maddelerin atıldığı bir karşılaşma oynandı. Tribünlere rakip takım seyircisi geldiğinde olay çıkabileceğini öngören İl güvenlik kurulunun ve bu durumu normalleştiren Türkiye Futbol Federasyonu'nun söz konusu bu karşılaşma ile ilgili olarak ne gibi cezai işlemler uygulayacağı merak konusudur. Fakat bütün bunların ötesinde bu oynananın artık bir oyun olmadığı gerçeğini hepimizin idrak etmesi gerekiyor. Çünkü adeta bindirilmiş kıtalar gibi sürekli olarak sahaya fırlatılanların tekrarlandığı bir karşılaşma izledik. Maç başlamadan sahaya ısınmak için çıkan futbolcular arasında yaşanan gerilim, maç boyunca sürdü ve maçın bitiminde de olaylar devam etti. Filmi geriye doğru sardığımızda on beş yıl önce Bursaspor ile Diyarbakırspor arasında oynanan karşılaşmalarda dönemin futbol federasyonunun pansuman tedbirleri sonrasında tuhaf bir noktaya geldiğimizi görmekteyiz. Her yıl düşmanlık tohumlarının biraz daha fazla artırıldığı ve basiretsizliğin kabul gördüğü bir süreci yaşayarak bu günlere geldik. Ülkemizin on bir ilini doğrudan etkileyen büyük depremin üzerinden yaklaşık bir ay geçti ve depremi yaşayan kentlerden bir tanesi olan Diyarbakır kentinin temsilcisi olan takımın karşı karşıya kaldığı manzara hiçbir biçimde kabul edilebilir değil.

Neresinden tutsanız elinizde kalacak bir karşılaşma oynandı. Bu kadar gerilimi yüksek olan bir karşılaşmaya süper lig seviyesinde bir hakemi atamayarak Merkez Hakem Kurulu'nun yanlış yaptığı ile başlayabiliriz. Hakem, maç boyunca duran oyunda sadece ikinci yarıda gerçekleşen yedi değişikliğe karşın dört dakika uzatma verebildi! Öte yandan sürekli olarak sahanın içerisine atılan ikinci topların atılmasının önüne dahi geçemedi! Sahaya sürekli atılanların önüne geçmek için Bursasporlu futbolcuların da kenar yönetiminin de büyük uğraşlar verdiğini ve her defasında seyircilerini sakinleştirmeye uğraştıklarını gördük. Buna karşın anons yaptırma hakkı olan hakemin her nedense bu hakkını kullanmadığını da görmüş olduk! İçeriye sokulan 1990'lı yılların faili meçhul cinayetlerinin simgesi olan Beyaz Torosları hatırlatan pankart ile bu cinayetlerdeki en önemli isim olarak kamuoyuna yansıyan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın pankartını ise futbol üzerinden açıklayabilmemiz mümkün değildir. Futbolun böylesi bir anlayışın içerisine kurban edilmesi hakikaten üzüntü vericidir. Rakibinizi sevmeyebilirsiniz fakat bunu dile getirirken bile bir üslubunuzun olması fark yaratır. Burada ortaya konulanın insanların kaybolmasına, yok edilmesine yol açan bir dönemin gösterilmesi üzerinden mesajlar vermektir ki bu nefret suçunun ete kemiğe bürünmüş halidir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bu pankartların stadyuma sokulmasında görevini yerine getirmeyen memurlar için işlem başlatıldığını belirtmesi önemlidir. Bakalım futbol federasyonu nasıl bir işlem uygulayacak ve Fenerbahçeli taraftarlara yönelik uygulamaya sokulan tebligatlar, bu kez bu taraftarlar için de hayata geçirilecek mi?

Futbolun hayatın bir parçası olduğu ve içerisinde dolu dolu bir dünyayı barındırdığı sık sık dile getirilir. Futbol, biz duygusunun ete kemiğe büründüğü alanlardan bir tanesidir ve bizden ötekine uzanan ince çizginin, sınırlarının çizilmesinde de zaman zaman kullanılır. Ötekinin olmadığı yerde bizim de olamayacağımız gerçeğini, futbol/spor rekabet üzerinden ortaya koyar ve bu kültürün dolaşıma sokulmasını sağlar. Her türlü ırkçı, bölücü eğilimin ve söylemin söz konusu kültürün ortadan kalkmasına yol açacağını öncelikle oranın en kalabalık aktörleri olan taraftarların idrak etmeleri gerekmektedir. Futbolun bölen değil birleştiren bir yapı içerisine sokabilmek de yine öncelikle taraftarların sağduyulu hareketleri ile mümkündür. Burada yönetici iradenin üzerine düşen sorumluluklar da göz ardı edilmemelidir ancak taraftarlar, kulüplerini desteklerken rakiplerini yok etmeyi değil sadece ve sadece kazanmayı sağlayacak desteği -ki bu desteğin de etik ilkeler içerisinde olması gerekir- vermelerinin altı çizilmelidir.

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü kazandı. 

1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi” başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.  

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır.  Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. 

Kitapları

-Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

-Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

-Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

-Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

-Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

-Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

-İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

-Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan-2012, Moss Spor) 

-Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

-Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır