Dünya
Deutsche Welle

Yorum: AfD ile münakaşadan çekinmeyin!

Almanya İçin Alternatif topluma örnek olanları karalamaya çalışıyor. Gero Schließ kışkırtıcı tezlerin gerçeklerle çürütülebileceği görüşünde.

30 Mayıs 2016 15:01


Şu sıralarda Almanya'da ‘mülteciler', ‘yabancı' ve ‘İslam' kavramlarıyla korku, çekince ve önyargıları azdırmak çok kolay oluyor. Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi her gün bunun yeni bir örneğini veriyor. Bu politikanın nasıl boşa çıkarılacağı ise bilinmiyor.

Sağ popülistlerden bir hamle daha geldi. Bu kez hedefte profesyonel futbolcu Jerrome Boateng vardı. Afd'nin genel başkan yardımcılarından Aleksander Gauland ‘Franfurter Allgemeine Sonntagszeitung' gazetesine verdiği mülakatta, ‘Boateng'in milli futbolcu olarak takdir topladığını ancak bunun yabancı olarak algılanmadığı anlamına gelmediğini' söyledi. ‘Boateng'e komşu olmayı istemezler' demeyi de ihmal etmedi. Partinin genel başkanı Frauke Petry hemen Boateng'den özür dilese ve Gauland ‘sadece bazılarının düşüncelerini yansıtmak istediğini' söylemiş olsa da genel başkan yardımcısının hakareti bu partinin ruh halini gözler önüne sermeye yeter.

Niçin Boateng?

Normal siyasi kıstaslar geçerli olsaydı, yabancı düşmanı iğnelemelere Boateng kadar yanlış bir hedef seçilmezdi. Babası Ganalı, annesi Alman. Berlin'de doğup büyümüş. Başarılı olmuş ve Alman futbolunun zirvesini temsil eden milli takıma kadar yükselmiş. Özetle, entegrasyonun başarılabileceğine Boateng en iyi örneği teşkil ediyor.

AfD açısından, kuşku tohumları ekip, kincilik çıkarmak için bu özelliği onu biçilmiş kaftan kılıyor. Parti entegrasyon politikasındaki başarıya gölge düşürmeye çalışıyor. Zirvedekini kötülemenin daha etkili olacağını düşündüğü gibi aynı zamanda futbolu da hedef alıyor. Nedeni ortada: Stadyumlar sadece sportif mücadelenin ve taraftar coşkusunun sergilendiği yerler olduğu kadar, dünyası ve kültür çevresi farklı bu kadar insanı bir araya getiren arenalardır da. Farklılığın bir ekibi zayıflatmayıp aksine daha da güçlü olmasına yaradığı da ortada.

Entegrasyonun bu kadar kolay başarılabilmesi yabancı korkusu savunuculuğunu üstlenenleri rahatsız ediyor. Çünkü Alman toplumuna uyum sağlanabilmesi, onların korkuyla beslenen tezlerini boşa çıkarıyor. Son aylarda spor kulüplerinin mültecileri renklerine katmak için harekete geçmesi sağ popülistlerin hoşuna gitmiyor olsa gerek.

Kiliseler de hedefte

AfD kiliselere ve hayır kuruluşlarına da aynı dille saldırıyor. Suçlamalar çok çirkin ama bu tür suçlamalar eskiden de ve uluslararası yardım kuruluşlarına da yöneltilmekteydi. Yardım kuruluşları, sağ popülistler tarafından, yardım gönüllülüğü kisvesi altında mültecilerin sırtından milyarlar kazanmakla suçlanır. En çok mülteciye yardım elini uzatan kiliselere bağlı yardım kuruluşlarının ticari nedenlerle daha fazla mültecinin Almanya'ya ulaşmasını arzuladığı öne sürülür.

Asıl amaç kilisenin, iltica tartışmasında her zamankinden fazla ihtiyaç duyulan ahlaki otoritesini zaafa uğratmaktır.

Komplo teorilerine zemin yaratılmamalı

AfD'nin çıkışları ne kadar sezilebilirse, bu çıkışlara ‘terbiyesizlik', ya da ‘saçmalama' yakıştırmasıyla karşılık vermek de o kadar yersizdir. Bundan söz konusu partiyle tartışmaktan kaçmak anlamı çıkıyor. Kiliseler büyük organizasyonlara çağırmamakla AfD'yi boykot ettiklerini göstermeye çalışıyorlarsa da, sağ popülistlerin gerçek yüzünü teşhir etme fırsatı da kaçırılmış oluyor.

Bu tutum geri tepti. Şimdi bu hatadan dönüldü ama AfD'nin eline komplo teorileri geliştirme fırsatı verildi.

Dışlamak sağ popülistlere uygulanacak doğru strateji olamaz. Futbol idarecilerin hiddetle tepki göstermeleri yetmez. Çünkü AfD Boateng skandalında ve kiliselere yönelttiği suçlamalarda abartılsa ve siyasi bakımdan doğru olmasa da önyargı ve korkuları okşuyor. Önyargı ve korkular halk arasında sanıldığından daha da yaygın olduğu gözden kaçırılmamalı.

Panzehiri diyalog olmalı

Demokrasilerde korku ve öfke mikrobunun yayılmasını önleyebilmenin tek yolu gerçekler, tezler ve tartışmalardır.

Siyasi partilerin toplumun farklı bölümleri hakkında bir şeyler öğrendikleri anlaşılıyor. Eski Adalet Bakanı Leutheusser-Schnarrenberger bunu yaptı ve ‘Süddeutsche Zeitung' gazetesindeki makalesinde AfD'nin programının maddelerini sırayla ele alıp ne kadar ‘dünden kalma' olduğunu gözler önüne serdi.

Sağ dünya görüşüyle tartışarak mücadele edilebileceğini idrak etmek zorundayız. Aksi takdirde Almanya İçin Alternatif ve benzerleri korku, çekince ve önyargı karışımını beyinlere işleme stratejisini sürdürecektir.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle