Gündem
BBC Türkçe

TRT Diyanet Çocuk Kanalı: Neden 7 yaşından küçük çocuklar hedefleniyor?

14 Haziran 2021 14:02

"Bir alimimizin sözü var: Bir çocuğu 7’sine kadar bize verin, 70’ine kadar sizin olsun. Dolayısıyla 0-7 yaş arasındaki dini eğitim gerçekten çok önemli.”

İslamiyetim Eğitim ve Yardım Derneği bünyesinde hafızlık eğitimi veren 21 yaşındaki Hafız Fatih Ulusal, erken yaşta verilen dini eğitimin önemini bu sözlerle anlatıyor.

Ulusal, tıpkı Osmanlı dönemindeki medrese sisteminde olduğu gibi, çocukların dini eğitimine "4 yaş 4 ay 4 günlükken" başladıklarını söylüyor.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da 7 Haziran’da TRT ile protokol imzalanarak kurulan yeni "TRT Diyanet Çocuk Kanalı”nı benzer ifadelerle tarif etti.

Erbaş, “7 yaş öncesi oluşacak bu karakter yapısında Diyanet İşleri Başkanlığının katkısı olması lazım” dedi.

0-7 yaş arası çocukları hedefleyen bu yeni kanalı "İslam alemi için büyük bir müjde" şeklinde niteleyen Erbaş, kanalda "Kur'an ve sünnet çizgisinde doğru dini bilgiye dayanan yapımlarla" çocukların yetiştirileceğini belirtti.

TRT Genel Müdürü İbrahim Eren ise TRT’nin hazırlayacağı çizgi filmlerde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gösterdiği editoryal çizginin (yayın politikasının) belirleyici olacağını söyleyerek, "Geleceğe dair daha sağlam, umutla bakan ve aynı zamanda geçmişini ve İslam dinini bilen çocuklar yetiştirileceğini" kaydetti.

İtirazlar: Daraltılmış bir çerçeve

Öte yandan çocukların henüz soyut düşünme yetisini yeni yeni kazandığı bu yaşlarda dini eğitim verilmesine karşı çıkanlar da var.

Prof. Dr. Bahar Gökler’e göre 7 yaşından küçük, anaokulu dönemindeki çocuklara evrensel ahlak ve değerler eğitiminin verilmesi ancak bunun sadece dini bilgiler ya da inançlarla daraltılmış bir çerçevede olmaması gerekiyor:

"3-6 yaş arası anaokulu dönemindeki çocuklarda, ahlaki değerlerle ilgili yavaş yavaş bilişsel bir uygunluk ortaya çıkmaya başlar. İyi kötü, doğru yanlış gibi evrensel ve mantıksal değerler eğitimi başlayabilir ama bunun bir dini eğitim olarak sınırlandırılması uygun değil."

"Bu yaştaki çocuklara tek bir dinin kalıpları içinde bir eğitim vermek çocukları bilişsel süreçlerini, ruhsal gelişimlerini, sosyal gelişimlerini aynı zamanda değerler sistemleri üzerinde evrensel bakış açılarını daraltır."

Gökler bu açıdan Diyanet’in hedeflediği kanalı, "fevkalade dar ve soyut bir çerçeveye" sahip olmakla eleştiriyor:

“Bu yaş çocuklar için değerler eğitimi ya da ahlak eğitimi değil, dini eğitim dediğinizde bu çok sınırlayıcı ve ayrıştırıcı olabilir. Çünkü çocuklar tek bir dini inanç üzerinden yetiştirilmek istemeyebilir. Bu hem sınırlayıcı hem de çocukların yaşlarına uygun olmayan bir uygulama.”

'Türkiye’de dini gelişim es geçiliyor'

Aile Akademisi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Yasin Kuruçay ise aynı fikirde değil.

Kuruçay, Türkiye’de ve dünyada yıllarca çocuk, ergen ve aile eğitimlerinde dini gelişimin “özellikle es geçildiğini” savunuyor:

"Piaget’nin gelişim teorisi, zihinsel gelişim ile ahlaki gelişimin paralel olduğunu söyler. Bu bakış açısı dini eğitimin, en erken ergenlik döneminde verilmesi gerektiğini savunur. Bu açıdan çocuk kanalında dini içeriğin olmasını eleştirenler bulunmaktadır. Ama aynı yaştaki çocuklara başka siyasi, kültürel görüşlerle ilgili içerikler yıllardır sunulmaktadır."

"Peygamberimizin dini eğitimin çocukken verilmesi gerektiği ile ilgili tavsiyeleri vardır. Birçok İslam alimi de dini eğitimin küçük yaşlardan itibaren verilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Gazali’nin, İbn-i Sina’nın ve birçok bu konuda görüşleri vardır."

Araştırmalara göre çocukların çok daha erken yaşlarda dini-manevi ve metafizik konulara ilgi duyduğunu söyleyen Kuruçay, çocukların daha 3-4 yaşlarından itibaren doğumları, yaratılışları, Allah, ölüm ve ahiret konuları ile ilgili sorular sormaya başladığını ifade ediyor:

"İnsan fiziksel, cinsel, sosyal özelliklere sahip olan bir varlık olduğu kadar; aynı zamanda dini/manevi özellikleri olan bir varlıktır. Bu gerçeği göz ardı etmek; konuyu bilimsel ve dini bağlamından kopararak politize ederek yorumlamak, sağlıklı ve doğru değildir."

"Sakıncalı olan şey ideolojik, ayrımcı ve ötekileştirici bir anlayışı ya da bir dini yorumu, çocuklara mutlak doğru olarak empoze etmektir. Bunların yapılmaması için gereken önlemler tabii ki alınmalıdır. Çocuk kanalında bu tür içeriklerin olması çok mümkün görülmemektedir."

Dini eğitimin sadece dini konularda bilgi vermekten ve Arapça öğretmekten öte bir anlam taşıdığını söyleyen Kuruçay’a göre çocukları "sabırlı, erdemli, hoşgörülü, empatik, adil, kötülüklere karşı duran bir kişilikte yetiştirmek" de dini eğitimin bir parçası:

"Önemli olan tüm bunları çocuğun gelişim özelliklerine uygun bir şekilde yapmaktır. Diyanet Çocuk TV bu amaçlara göre yayın yapması olumlu ve faydalı bir durum olacaktır."

'Çocuk ileride isterse dini eğitimden vazgeçebilir'

Hafız Ulusal, son 10 yılda medreselerde verilen dini eğitime talebin bir miktar azaldığını söyleyerek, dini eğitim için televizyon aracılığı ile çocuklara ulaşmayı mantıklı bulduğunu söylüyor.

Çocuğun eğer isterse ileriki yaşlarında dini eğitimden vazgeçebileceğini söyleyen Ulusal, kendi tecrübelerinden şöyle örnek veriyor:

“İster medrese ister başka bir eğitim kurumu olsun, çocuğun o yaşta zaten seçme hakkı olmuyor. Ama 12-13 yaşından sonra sorgulamaya başlıyor ve ailesi öncesinde nereye vermiş olursa olsun kendi tercihini yapabilir hale geliyor.”

“Ben dini eğitimime 5 yaşında, 12 kişilik bir sınıfta başladım. Bir yaşa geldikten sonra aldığımız eğitimi sorgulamaya başladık ve aramızdan 6 kişi medrese eğitimine son vererek kendisine dışarıda bir hayat kurdu. Kalanlar medresemizde devam etti.”

“Burada olduğun için o seçeneği kaybediyorsun diye bir şey yok. Benim talebelerimde de aynısı yaşandı. 16 kişilik sınıfım şu an 8 kişiye düştü. Kimisi hafız oldu, kimisi bırakmak istedi, gitti.”

Ulusal, erken yaşta başlayan dini eğitimde esas önemli olan şeyin "dini bir ortamda büyümek" olduğunu anlatıyor:

"Normal bu yaştaki çocuklar sadece oyundan anlıyor. Namaz kılmaya çalıştığında kılamıyor, düşüyor, gülüyor, oynuyor.

"Allah’tan bahsettiğimizde zaten tam olarak anlayamıyor ama bu ortamda büyüdüğü için İslami temelleri çok sağlam oluyor. Zaten bizim amacımız da bu.”

'Sorgulamaya ve tartışmaya açık olmayan bir eğitim yanlıştır'

Prof. Gökler ise çocuklar ve gençler üzerinde yapılan bazı araştırmalara göre erken yaşta verilen dini eğitimin çocukların hayal güçlerini baskılayıcı etkisinin olduğunu; bağımsız, eleştirel düşünebilme becerilerini engelleyici nitelikte olduğunu kaydediyor:

"1-2 yaş arası dönem erken çocuklukta özerklik dönemi olarak adlandırılır. Yani çocuğun inisiyatif geliştirebilme, merak ve değişime açıklık ve keşfe açıklık gibi gelişimlerini tamamladıklarını kısımdır.

"Bu yaşlardaki geleneksel ve hele de baskın bir dogmatik din eğitiminde, demokratik bir ortamda eşitçe kendi düşüncelerini sorabilme, söyleyebilme ve kendini ifade edebilme becerilerinin ketlendiğini görüyoruz."

Öte yandan Gökler, 7 yaş altındaki çocuklara verilecek herhangi bir eğitimin soyut kavramlar üzerinden değil somut uygulamalar ve interaktif yöntemlerle işlenmesi gerektiğini anlatıyor:

"Televizyondan tek yönlü bir şekilde dini bilgiye, Kur’an ve sünnete dayanan yapımları çocuk sorgulayamayacak, ne olup bittiğini birileriyle konuşamayacak. İster bir hoca tarafından isterse televizyon yoluyla olsun; bu yaş grubu için tek taraflı, sorgulamaya ve tartışmaya açık olmayan bir eğitim yanlıştır."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir