29 Eylül 2024 08:53
T24 Haber Merkezi
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, Polonez işçilerinin eylemine destek verdi. Enginyurt, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek “Bak 45 yıllık Cemal Enginyurt'u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle beraber eylem yapar hale getirdin. Geleceğin hiç parlak değil Recep Tayyip Erdoğan. Birleşe birleşe kazanacağız. Direne direne kazanacağız” dedi.
Kadıgil ise “Evet öyle bir düzendeyiz ki hakikaten bir komünistle yan yana işçi direnişi nasip oldu Cemal Başkana. İyi ki de öyle oldu. Bizler eşitlik, kardeşlik, özgürlük için, birbirimiz için çalıştığımız bir düzen kurmak istiyoruz” dedi.
İstanbul’un Çatalca ilçesinde bulunan Polonez gıda fabrikasında çalışırken Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten çıkarılan 146 işçinin direnişi sürüyor. Kod 46 ile işten çıkarılan işçilerin fabrika önünde başlattığı direnişe Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt ile TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil destek verdi. İşçilerle bir araya gelen Enginyurt ve Kadıgil birer konuşma yaptı.
Enginyurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a; “45 yıllık Cemal Enginyurt'u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle beraber eylem yapar hale getirdin” diye seslendi. Enginyurt şunları söyledi:
Zulüm denizinde yüzemez gemi. Batırmazsak bize yazıklar olsun. Suçsuz yattığımız zindanlarda sizi yatırmazsak bize yazıklar olsun. Polenez sucuk fabrikasındaki işçinin hakkını savunmayanlara yazıklar olsun. Burada bir direniş var bu direnişi candan destekliyorum ama hakikaten gelirken gördüğüm manzaradan dolayı da üzüntümü saraydaki Recep abiye iletmek istiyorum. Recep abi, Polenez’de polislerin, İçişleri Bakanlığın öyle barikatlar kurmuş ki gözlerim yaşardı. Ne büyük devlet ne güçlü devletiz. 160 tane işçiye karşı öylesine bir kalkan oluşturmuşsun ki Türkiye ne büyük devlet diyesim geldi ama birden aklıma Yunan botları geldi. Polenez’deki işçiye kalkan koyana kadar Yunan botlarını engelleseydin ya. Maalesef Yunanlı Datça'da, Yunanlı Bodrum'da çay içmeye geliyor. ‘Bir gece ansızın Yunanistan'a gideriz’ diyenler Yunanlıyı gündüz, Datça'da, Bodrum’da misafir ediyor, hoşgörü gösteriyor ama Polonez'de sucuk fabrikasında çalışan işçiye biber gazı, ters kelepçe. Yetmiyor, işçinin hakkını, alın teri, kurumadan verin diyen peygamberin müftüsü olduğunu söyleyen gelip işçi düşmanlığı yapıyor. Adaletiniz batsın. Yazıklar olsun.
Güçleri işçiye yetiyor, güçleri teğmenlere yetiyor, güçleri çiftçiye yetiyor güçleri öğrenciye yetiyor ama güçleri hiçbir zaman krallık payitahtı taşıyan dostlarına yetmiyor. Suudi Arabistan kalleşken kardeş oluyor, Mısır darbeciyken kardeş oluyor. Birleşik Arap Emirlikleri FETÖ'cüyken kardeş oluyor, Ürdünlüyü savunmak için kardeş oluyorlar. Ama maalesef bir tek Türkiye Cumhuriyeti'nin emekçileriyle kardeş olamıyorlar yazıklar olsun. Şimdi burada bir emek mücadelesi var. Sendikal hak mücadelesi var. Recep Tayyip Erdoğan manda yoğurdu yiyip kestane balını ekmeğini sürerken bizi, sizleri hatırlamıyor. Ama Recep Tayyip Erdoğan'ın adamları da sizlere hatırlamıyor. Onlar kime hizmet ediyor zengine hizmet ediyor. Onlar kime hizmet ediyor? İngiltere'deki tefecilere hizmet ediyor. Onların derdi millet değil. Onların derdi insan değil. Eğer öyle olsaydı kul hakkı yemezler. Komşusu aç iken karnı tok yatan bizden değildir diyen peygambere uygun bir ümmet olurlardı. Ama bunların din de kendine, diyanet de kendine, her şeyi kendilerine uygun bir hale getirilmiş. Ne istiyor bu insanlar? İnsanca bir sendikal hak, insanca yaşanacak bir maaş. İnsanca sosyal haklar, insanca sigorta hakları kazanılmış haklar istiyor.
Ama kendi oğlunu her şeyden çok düşünen, kendi milletinin insanını düşünmüyor. Boş ekonomist bir oğlu var boş ekonomist Bilal Erdoğan. Şimdi buradan Bilal'i anlatır gibi bir daha anlatalım. Başımıza ekonomist kesildi. EYT diyor, Türkiye'nin başına en büyük bela diyor. Oğlan kendi de EYT'den emekli olmuş utanmadan EYT'yi suçluyor. Niye? Babası öyle diyor ya. Onlar da EYT'li emekli düşmanlığına, işçi düşmanlığına devam ediyorlar. Onlar ne yaparsa yapsın bu millet susmayacak. Onlar ne söylerse söylesin. Bu millet susmayacak. Bugün burada sayınız az olabilir. 160 kişisiniz. Ama emin olun Türkiye'de milyonların yüreği sizinle çarpıyor. Türkiye'de milyonlar mücadelenizi destekliyor milyonlar dua yanınızda milyonlar yürekleriyle yanınızda. Ve göreceksiniz bir gün gelecek size burada sendikal hakkı layık görmeyenlerin saltanatları yıkılacak ve işçi iktidar olacak. Buradan saraya bir çağrıda bulunuyorum. Sosyal medya bakanı Ali Yerlikaya’ya bir çağrıda bulunuyorum. Bu işçilerden terörist çıkmaz. Bu işçilerden polise saldıran çıkmaz. Bu işçilerden devlet düşmanı çıkmaz. Sen devlet düşmanı arıyorsan, sağına soluna doldurduğun FETÖ'cülere bak. Sen devlet düşmanı arıyorsan Yunan botlarına bak. Dolayısıyla bu işçilerin etrafında polis kardeşleriyle bunları karşı karşıya getirme. O polisler bunların evladı, kardeşi, canları. Ama siz o kadar vicdansızsınız ki Emniyet Müdürünüzü buraya salıp Emniyet Müdürünüz aracılığıyla bu işçilere saldırganlık yapabiliyorsunuz.
Şunu unutmayın keser döner, sap döner, bir gün olur, hesap döner. O emniyet müdürü de hesap verecek, o İçişleri Bakanı da hesap verecek ve bu milleti yok sayan Recep Tayyip Erdoğan da bir gün gelip hesap verecek. Ve son olarak Ürdünlü firmaya sesleniyorum. Bugün Recep abin seni koruyor olabilir. Bugün Recep abin sayesinde bu 160 işçinin sendikal hakkını vermeyip despotizm yapıyor olabilirsin. Bugün sen güçlü olduğunu zannedebilirsin. Ürdünlü fabrika sahibi bir gün iktidar değiştiğinde bu işçinin hakkını senden sormazsak Allah hesabını bizden sorsun. Senden bunun hesabı sorulacak bunu böyle bilesin. İnşallah mücadelemiz başarıyla ulaşır diyorum. Recep Tayyip Erdoğan'a şunu söylüyorum; böyle baskıya devam ettikçe böyle zulme devam ettikçe kazanan olmuyorsun. Bak 45 yıllık Cemal Enginyurt'u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle beraber eylem yapar hale getirdin. Geleceğin hiç parlak değil Recep Tayyip Erdoğan. Birleşe birleşe kazanacağız. Direne direne kazanacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. Normalleşme yok. Yumuşama yok. Müzakere yok. Mücadeleye devam diyorum. Mücadelenizi canı gönülden destekliyorum. Sağ olun, var olun.
Sera Kadıgil ise şunları söyledi:
Evet öyle bir düzendeyiz ki hakikaten bir komünistle yan yana işçi direnişi nasip oldu Cemal Başkana. İyi ki de öyle oldu. Bizler çünkü bu lanet olasıca para yüzünden çalışılan bu dünya düzeni var ya onun yerin dibine yıkıp onun yerine eşitlik, kardeşlik, özgürlük için, birbirimiz için çalıştığımız bir düzen kurmak istiyoruz. Bütün komünist düşmanlarına da dert olsun diyoruz bu. Sevgili işçi kardeşlerim. 71’inci günündeyiz bugün. Siz 71’inci günündesiniz. Evet Türkiye ilk günden beri burada emek veren tüm yoldaşlarımın emeklerine sağlık diyorum bir kere daha. Son geldiğinde 17 nci günündeymişiz aradan 54 gün geçmiş. Bu 54 gün bizim için çeşitli çalışmalarda geçti değil mi Cemal Başkan? Maaşımız falan da yatmaya devam etti. Türkiye'de birçok yerde de bu böyle oldu. Ama bu geçen 54 günde arkamda gördüğünüz, bir çoğu kadın 146 işçi beş kuruş para alamadı bu sürecin çoğunda biliyor musunuz? Üç kuruş maaşa çalıştırdılar bu insanları yıllarca. Daha önce geldiğimizde anlattık. Arkamda bir Aynur abla vardı. 20 yıldır burada çalışıyor 16 bin lira maaş, asgari ücret bile vermiyorlar bir kadına.
Birbirinden tehlikeli kimyasallarla her gün temizlik yaptırıyorlardı, bir tane koruyucu elbiseyi çok görüyorlardı bu insanlara. İzin hakkını çok görüyorlardı. Yeri geliyordu 48 saat üst üste çalıştırıyorlardı bu insanları, bunlara rağmen asgari ücreti bile çok görüyorlardı. Ne yaptılar? Tek gıda işe üye olalım, ne var hukukun bize verdiği bir tane hak var sendikalı olalım. Bir araya gelelim hakkımızı savunalım istediler. Ne oldu? Bu insanların emeği ile, kendi çocuklarını özel okullarda okutan o patronlar var ya, 146 işçiyi ahlaksız diye bu iş yerinden yok para çaldı diye o kod var ya onunla işten attılar. İşsizlik maaşı alamıyorlar dile kolay 71 gün. Burada 71 gündür direnen kız kardeşlerim sayesinde nihayet işsizlik maaşına kavuştular. Ne kadar sordunuz mu? Kimisi 12 bin liraya, kimisi 14 bin liraya, kimisi 15 bin liraya çocuk okutmaya çalışıyorlar şu anda. Okullar açıldı şu anda ve hala bu direniş sürüyor. O patronlar yerlerine aldıkları taşeron işçilerle bu işe devam ediyorlar. Onların cebinden eksilen bir şey olmadı. Arkamdaki işçi kardeşlerimin hayatı çalınıyor.
Ve evet biz buraya ne şartlarda geliyoruz? Bunu hakikaten bütün Türkiye'nin duymasını istiyorum ben. Biz buraya yürürken iki milletvekili olarak 350 metre polis barikatıyla yürüyoruz. Her yeri tutmuşlar. Çatalca'dayız şu an arkadaşlar Çatalca'da. Böyle kuş uçmaz Kervan geçmez bir yerindeyiz İstanbul'un. Normalde şurada bir kadın yürüse tecavüze uğrayıp öldürülse polisin gelmesi bir hafta sürer. Ama bir işçi burada hakkını arayınca ne hikmetse coplarla gözaltı arabalarıyla ters kelepçelerle tutukladılar bu insanları. Suçları ne? Suçları ne bu insanların? Rüşvet mi vermişler Amerika'daki siyasetçilere? Ne suç işlemişler? Bu ülkenin parasını mı çalmışlar. Yok haklarını aramışlar. Kapısı polis dolu, fabrikanın önünde seslerini duyurmak istedikleri için ters kelepçeyle, işkenceyle gözaltına alındı ya bu insanlar. Ayıp değil mi? Suç değil mi? Bu nasıl siyaset? Hakikaten sosyal medya bakanı demek lazım Sayın Ali Yerlikaya. Buradaki gelip işçileri ziyaret edip ne oluyor burada diyeceğin yerde polisleri yığıp bu insanlara eziyet ettiremezsin kardeşim sen. Ve sanıyorlar ki sevgili arkadaşlar sanıyorlar ki böyle geçer. Beş gün geçer 10 gün geçer, 50 günde erirler, 60 gündür erirler. Hele bir kış gelsin de ben onların boyunun ölçüsünü görürüm. Ama onlara da arkamda direnen cesur yürekli bütün kadınlar adına söylüyorum ki çok beklersiniz kardeşim. Biz de size yedirilecek hak yok. Bu işçiler yalnız değil. Her zaman yanınızdayız arkadaşlar. Lütfen vazgeçmeyin. Cesaretiniz bizlere güç, varlığınız bizlere umut veriyor. Allah'ınıza kurban diyorum. Davet ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sağ olun kardeşim."
© Tüm hakları saklıdır.