Kıvanç El
Millî Eğitim Bakanlığı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortak yürüttüğü proje tartışma yarattı. Okullarda öğrencilere hem yaz aylarında hem de eğitim yılı boyunca spor, izcilik, matematik gibi derslerle birlikte imam ve vaizler tarafından "değerler eğitimi" de verilecek.
2021 yılında ortaokullarda uygulamaya başlanan ve bu yıl ilkokul ve liseler dahil tüm okulları kapsayan şekilde düzenlenen "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" adlı ÇEDES Projesi kapsamında okullarda "manevi danışmanlar" yer alacak.
ÇEDES Projesinin amacı ne?
Protokolde projenin amacı; "Öğrencilerin 'millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler olmaları, ayrıca çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi kendi yaşantılarında inşa etmiş bireyler olarak yetiştirilmelerine katkı" şeklinde tanımlanıyor.
Proje kapsamında eğitimlere katılmak için velilerin onay vermesi ise şart.
Projede ne tür faaliyetler yürütülüyor?
Protokole göre öğrenciler, okullarda ve Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait gençlik merkezlerinde; "kitap okuma etkinlikleri", "dini eğitim", "Kur'an-ı Kerim öğretimi", "okul ve sınıf etkinlikleri", "çevrenin korunması ve doğa etkinlikleri", "yardımlaşma etkinlikleri", "kamp", "izcilik faaliyetleri" "spor etkinlikleri", "bilim etkinlikleri" gibi başlıklarda eğitim alacaklar. Tüm bu etkinlikler Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortak yapılabilecek ve öğrencilere "değerler eğitimi" de verilebilecek.
Okullarda, "değerler eğitimi" verilmek için "değerler kulübü" de kurulabilecek. İlçe milli eğitim müdürlüklerinin onayı ile belirlenen okul dışı yerlerde de etkinlikler yapılabilecek. İki yıldır uygulanan projede gençlik merkezleri kadar, cami ve Kur'an Kursları da kullanıldı.
Ramazan ayında gerçekleşen etkinliklerin birçoğu camilerde gerçekleşirken akşam namazı kılınması ve teravih namazına da gidildiği, aralarda da camilerde oyun etkinlikleri düzenlendiği birçok okulun internet sitesinden duyuruldu.
Projenin kaç okulda, camide veya gençlik merkezinde uygulandığı, hangi etkinliklerin yapıldığı ve bu etkinliklerdeki denetimlerin yapılıp yapılmadığına dair sendikalarda bir veri yok. Millî Eğitim Bakanlığı'nca da hangi çalışmaların yapıldığına dair net veri paylaşılmıyor.
Proje neden eleştiriliyor?
Protokolün iptali için dava açan Eğitim Sen ve Eğitim-İş sendikaları, pedagojik formasyonu bulunmayan Diyanet görevlilerinin çocuklara eğitim vermesini eleştiriyor. DW Türkçe'ye konuşan eğitimci Maksut Balmuk da "MEB öğrenci sağlayacak, okulların kapılarını ardına kadar açacak, Gençlik Spor Bakanlığı tüm tesislerini açacak, Diyanet ister okulda ister kampta ister camide eğitim verecek. Diyanet bunu yaparken MEB'den rol çalacak, MEB'in görevini yapacak. Bunu da MEB'in imkanları ile yapacak. 1,2 milyon öğretmeni bulunan Millî Eğitim Bakanlığı değerler eğitimi veremiyor da başka yapılar mı verecek çocuklara değerler eğitimini?" dedi.
Projede velilerin izin şartı olması şartına ilişkin de Balmuk, "Evet gönüllülük esasına göre olacağı söyleniyor. Ancak bu eğitimi başkasına devretmektir. Eğitimin bakanlıkça yapılmasını istiyoruz. Bu protokoller sayesinde eğitimde dinsel istismar başladı. Veliler; 'göndersem bir dert, göndermesem bir dert' diyor. Gönüllü denilen bazı şeyler maalesef zaman içinde zorunlu hale geliyor. Okul idareleri bu projeye ilişkin kurs açmak zorunda kalıyor. Öğretmenlerin bazıları katılıyor, katılmayanlar zor durumda kalıyor" değerlendirmesi yaptı.
Çocukların zaten dini yönden eğitimlerini aldıklarını söyleyen, bunun önünde bir engel olmadığını kaydeden Balmuk, "Eğitim eğitimcinin işidir. Eksiklik varsa bakanlık tamamlar. Kur'an dersleri, Peygamber'in Hayatı seçmeli olarak getirildi, bugün tüm okullarda 'zorunlu seçmeli' hale getirildiğini de biliyoruz" hatırlatması da yaptı. Eğitimci Balmuk, bazı mahalle ve taşradaki ilçelerde bu eğitimlerin zorunlu bir hal alacağını da söyledi.
"Eğitim, Diyanet'e devrediliyor"
Maksut Balmuk, "Burada iktidarın temel amacı aslında gerek değerler eğitimi ile gerek 4+4+4 ile ulaşmak istediği öğrenci kitlesine ulaşamamasından kaynaklı olarak, projelerle işin içini de süsleyerek, spor imkanlarını da kullanarak, Millî Eğitim Bakanlığı'na güveni de kullanarak böyle bir yöntem uygulamak. Bakanlık ailelere; 'biz çocuğunuzu alacağız, basketbol oynatacağız, sportif faaliyet olacak, matematik eksikliğini gidereceğiz. Milli, ahlaki, manevi değerlerine yönelik çalışma yapılacak' dese buna birçok veli 'evet' der. Bakanlığa güvenir ve gönderir. İnsanların dini manevi duygularını sömüren bir faaliyet var" ifadelerini kullandı.
Bu değerlerin çocuklar tarafından kazanılmasına karşı çıkılmayacağını söyleyen Balmuk, "Ancak kanunlara göre eğitim öğretim faaliyetlerini yapacak olan Milli Eğitim'dir der. Ancak burada Diyanet'e devrediliyor. Yapmak istediklerini spor faaliyetlerini de katarak yapıyor. Proje, cumhurbaşkanının dindar ve kindar nesil yetiştirme projesinin bir ayağıdır" dedi.
"Projeyi olumlu buluyoruz"
Eğitim Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz da eğitimin sadece okullarda olmayacağını, yerine göre farklı yerlerde yapılabileceğini belirterek, "değerler eğitimi"nin de bu kapsamda olduğunu söyledi. DW Türkçe'ye konuşan ve projeyi olumlu bulduklarını kaydeden Yavuz, "Burada 'hiçbir kriter olmadan öğrenciler camilere götürülüyor, imamlar eğitim veriyor, bu da laik-bilimsel eğitime aykırı, eğitimci olmayanlar eğitim veriyor' denilmesi doğru değil. Burası Müslüman bir ülke ve devlet de içindeki problemlere göre bu projeleri geliştiriyor" dedi.
"Anne ve babaya saygı", "din eğitimi", "vatan sevgisi", "bayrak", "ezan", "hayvan-çevre sevgisi" "milli değerler" gibi başlıkların önemli olduğunu ve öğrencilere verilmesi gerektiğini kaydeden Yavuz, "Bu eğitimlerden neden rahatsız olunuyor anlamıyoruz. 28 Şubat'ta olduğu gibi Kur'an kurslarını kapatan uygulamalara özeniyorlar" diye konuştu.
Bu eğitimlerin Amerika ve Avrupa'da görülen toplu katliamlara karşı bir önlem olduğunu da söyleyen Yavuz, "Bu tarz olaylar bize de uzak değildir, bugünden önlem alınması doğrudur" ifadelerini kullandı.
"FETÖ yapılanmasına karşı önlem"
Eğitim veren kişilerin devletin kendi mekanizmaları içerisinde eğitim almış insanlar olduğunu söyleyen Talat Yavuz, "Bu mekanizma içerisinde olmayan insanlar tarafından eğitim verildiğinde nelerle karşılaştığımızı 15 Temmuz'da gördük. Bu bir ihtiyaçtır. FETÖ terörist yapılanmasına benzer bir yapılanma olmasın diye devletin aldığı önlemler olarak görmek lazım. Bakanlıklar yapmazsa bu tür yapılara kalıyor. Bu nedenle de bakanlığın çabası doğru bir çabadır" değerlendirmesi yaptı.
Millî Eğitim Bakanlığı, ÇEDES ile ilgili sorularımıza ise henüz yanıt vermedi.