NATO’nun kuruluşunun 70’inci yıl dönümü ve yılan hikayesine dönen Brexit süreci Alman basınında öne çıkıyor.NATO’nun kuruluşunun 70’inci yıl dönümüne ittifakın geleceği ve ülkelerin savunma için ayırdığı bütçelerle ilgili tartışmalar damga vuruyor. Süddeutsche Zeitung yorumunda ittifakın değerinin bilinmediği uyarısını yapıyor:
"İttifak 70'inci yaşını kutlarken, NATO İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana muhtemelen dış politikanın en önemli sorusuna yanıt aranan yer konumunda: Kim kiminle ittifak halinde?... NATO'nun şemsiyesi altında toplananlar genellikle liberal dünya düzeni ve demokrasiyi kabul eder. Türkiye, Yunanistan veya İspanya'da ordu yönetimi ele geçirdiğinde ittifak mantığı öncelikle daha yüksek hedefi takip etti yani Sovyetleri korkutmayı. Ancak burada bile ittifakın demokratikleştiren gücü er ya da geç etkisini gösterdi... Trump'ın Amerikasının bu ittifaka dahil olmayı isteyip istemediği belirsiz. Almanya'nın Washington'un kaprislerine rağmen ittifakın değerinin koruması için çaba göstermesi gerekiyor. Doğum günü kartının üzerinde yazan uyarı şu: İttifakın değeri yeniden keşfedilmeli. Bunu ölçmek için değerler, çıkarlar, masraflar ve risklerden oluşan eski formül geçerli. Zira ittifakın önemi ancak güvenlik elden gittiğinde anlaşılacak."
Magdeburg'da yayımlanan Volksstimme gazetesi ise NATO içindeki savunma harcamalarına değiniyor:
"NATO'nun 70'inci doğum gününde Almanya ittifakın cezalı olarak köşeye yollanmış problem çocuğu gibi. Çünkü Almanya taahhüt edilen gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2'sini savunma için ödemek istemiyor. Bu oran yüzde 1,3'de ve yavaş bir şekilde yükseliyor. Ancak bu soyut oranın ardında 43,2 milyar euro gibi güncel bir bütçe var. Karşılaştırmak gerekirse İtalya, İspanya ve Polonya savunma için toplam olarak bu rakamı ödüyor. Almanya'nın yüzde 2 oranını yakalaması için 80 milyar eurodan fazlaya ihtiyaç var. Bunu bir sonraki genel seçimlerde vatandaşlara açıklayacak partinin dönüp bir etrafına bakması gerekiyor. Yüzde 2 hedefini yakalayan ülkeleri örnek almak da yanlış bir hareket olabilir. Yunanistan ittifak için deli gibi silahlanmıyor. Bunun nedeni ittifak ortağı Türkiye ile süren husumeti. Bu gerçek bir NATO dramı."
Hamburg'da yayımlanan Die Zeit gazetesinin yorumunda ise Brexit süreci var:
"Dramın artık sona ermesi dileği gayet anlaşılır, ancak asabiyet ve öfke krizi çözüme hiç de yardımcı olmuyor. Londra’nın kararsızlığı elbette ki sinir bozucu. Buna ek olarak gerek firmalara gerekse vergi mükelleflerine giderek daha pahalıya mal oluyor. Peki, Britanyalıları AB karşıtlarının hep hayal ettikleri şekilde, anlaşmasız çıkış uçurumundan aşağı itmek gerçekten bir seçenek mi? Tehlikede olanın ne olduğu düşünülünce, birkaç hafta ya da birkaç ay beklemek ne ki? Sert Brexit de denilen Birleşik Krallık'ın AB'den anlaşmasız şekilde ayrılmasının tüm taraflar için etkileri korkunç olacaktır."
Berlin'de yayımlanan Die Welt gazetesi ise May'in son adımının Londra'daki siyaset sahnesini değiştireceği yorumunu getiriyor:
"Theresa May'in aklı sonunda başına geldi. Sonunda dejenere Tory Partisi'nin çıkarları yerine ülkesinin iyiliğini düşünmeye başladı. May'in muhalefet lideri Corbyn ile birlikte yumuşak bir Brexit için yani Birleşik Krallık'ın AB'ye yakın bir şekilde bağlanmaya hazır olması, sadece kendi siyasi geleceğini değil Tory'lerin varlığını da tehdit ediyor. Brexitçiler buna hiddetleniyor, ihanetin kokusunu alıyor ve intikam planları yapıyor. Birleşik Krallık'taki partilerin görünümünün yakında sağlam şekilde karışması muhtemel."
dpa/BW,HT
©Deutsche Welle Türkçe